Kapatılmak istenen hakkın ve hakikatin sesidir

Veli BÜYÜKŞAHİN*

Başarısız darbe girişimini “Allah’ın bir lütfu” olarak değerlendiren iktidar, bu lütfu önce basını susturarak kullandı. RTÜK ve mahkemelerin kılı kırk yararak yıllarca Demokles’in kılıcı gibi basın üstündeki baskısını az gören iktidar, OHAL ve KHK’ler ile Anayasa’yı dışarıda bırakarak keyfi bir baskı mekanizması kurdu. Bu süreç, iktidarın demokrasi anlayışı için de bir turnusol kağıdı oldu. Yasaların ellerini bağladığını söyleyen iktidar, nasıl bir demokrasi kültürüne sahip olduğunu bu süreçte daha iyi gösterdi. “Kendinden olmayana yaşam hakkı tanımak” gibi bir demokrasi anlayışından uzak, haber alma hakkıymış, inanç özgürlüğüymüş gibi anayasal hakları dikkate almadan kendi düzlemini oluşturmaya girişti. Emek, adalet ve özgürlük diyen basının sesini bir gecede ve bir emirle susturdu.
Susturulan 12 televizyonun içinde “Hakkın ve Hakikatın sesi” olmayı amaçlayan TV10’da vardı.
Varlık nedeni yüzyıllardır birikmiş ve kronikleşmiş Alevi sorunlarını, inkarı ve asimilasyonu boşa çıkarmaktır.

TV10 NEDEN KAPATILDI PEKİ?

Bu sorunun yanıtını bulmak için, TV10 nasıl bir yayın politikası izledi ona bakalım:
TV10, bu coğrafyada doğan, büyüyen ve boy veren bir inanç olan Aleviliğin genel felsefesini olduğu gibi aktarmak gibi bir televizyonculuğa soyunmuştu, amacı Alevilerin sesi olmaktı!
“Eşit yurttaşlık” gibi Anayasa’da var olan bir hakkın, hakkıyla yerine getirilmesini istemekti!
Türkiye’nin her köşesine ulaşarak Alevi vatandaşların cemlerini ekrana taşımaktı!
Pirlerin, Dedelerin, insan-ı kamillerin görüşlerini kamuoyuna aktarmaktı!
Alevi dünyasının kutsallarını Alevi vatandaşlarla buluşturmaktı!
Hangi Alevi, Aleviliği nerede ve nasıl yaşıyorsa, onu yönlendirmeden, olduğu gibi yansıtmaktı, Hatay’da Arapça, Dersim’de Kırmançki, Ege’de Türkçe, Diyarbakır’da Kürtçe yapılan Alevi ritüellerini sansürlemeden ekrana taşımaktı!
İktidarların hizmet götürmekten ısrarla kaçındıkları Alevi köylerini, kentlerde Alevilerin oturdukları mahallelerdeki baskıları, asimilasyon politikalarını teşhir etmekti!
Alevi inancında varolan kolektif yaşamı hatırlatmaktı ve bunun üzerine Alevi vatandaşların, Pirlerin, inanç önderlerinin tüm yoksulluklarına karşın televizyonumuzu sahiplenerek, gerekirse kamera eksiğimizi gidererek, bilgisayar alarak, giderlerimizi karşılayarak kendi kanallarına sahip çıkmalarının yarattığı rahatsızlıktı!
Muharrem ayında, Xızır’da, Masum-u Paklar’da, Gadir-Hum’da ve ne kadar Alevi dünyasının kutsal günleri varsa o günlerde yaşatılan Cem, Cevat, semah, muhabbet hepsini ekrana getirmekti.
Israrla görünmesini istemedikleri bir inancı göstererek, bu inancın ilkeleri olan “barış”, “kardeşlik”, “hoşgörü”, “sevgi”, “72 millete aynı gözle bakmak” gibi kavramları toplumun aklına sunarak, yaşanılır bir dünya yaratmaya katkıda bulunmaktı!
Doğayı kutsal kabul ederek, siyanürle, barajlarla, taş ocaklarıyla, doğanın tahrip olmasına karşı çıkmaktı! üstündeki tüm canlıların yaşam hakkını savunmaktı, 
Aleviliğe anlam veren barışı savunmaktı!
Aleviliğin esaslarından olan “Emeğin yüce bir değer olduğu gerçeğiyle hareket etmekti!
Her kültürün, her inancın, her etnisitenin yaşamına saygı duymaktı. 
Kısacası ikrarını Pirlerden, ziyaretlerden ve bu yüce inancın kutsallarından alan bir televizyondur TV10 ve bu hoşgörü dünyasının tanıtılmasından hoşlanmayanların bu nedenle hedefi olmuştur.
Ekranlarımızın karartılması demek, Aleviliği yeniden görünmez kılmak ve yok saymak demektir!
Aleviler bu nedenle tedirgindir. Binlerce yıl süregelen haksızlıklara yenileri eklenecektir, TV10’un kapatılması bu haksızlıkların kitlelere ulaşmasını önlemek içindir.
Ancak Alevilerin aydınlığı tüm bu karartmaları aydınlatacaktır. Zira bu duruş Hüseyni bir duruş, Pir Sultani bir duruştur.
Tüm haksızlığa uğrayan kesimler gibi Aleviler de kendi kanalına sahip çıkarak, iktidarın bu tehlikeli oyununu boşa çıkaracaktır. Bunu da; kanalımızın kapatılmasıyla dün kendi halinde yaşayan Alevi vatandaşların seslerini birleştirerek yükseltmesinde görmek mümkündür.

*TV10 Yönetim Kurulu Başkanı