05 Ekim 2016 01:00

Biz işçilerin kanalını derhal açın

İşçi ve emekçilerin Hayatın Sesi TV'nin kapatılmasına karşı tepkileri sürüyor.

Paylaş

İşçi ve emekçilerin Hayatın Sesi TV'nin kapatılmasına karşı tepkileri sürüyor. İşçiler, gazetemize yazdıkları mektuplarla, Hayatın Sesi'nin karartılmasına yönelik duygularını aktardı.

BİZ İŞÇİLERİN KANALINI DERHAL AÇIN

Ford Otosan İşçisi
Kocaeli

15 Temmuz ve sonrasında gelen OHAL. Bu iki olay sonrası kapatılan Hayatın Sesi televizyonu. Bu kanalı kapatmaktaki amaç ne?
Bu kanalın biz işçilere verdiği değer veya biz işçiler için aydınlatıcı yayınlar yapması bazı kesimleri memnun etmemiş olacak ki susturmayı tercih ettiler.
Hayatın Sesi biz işçiler için önemli bir kanaldır ve biz işçiler bu kanalın kapatılmasının üzüntüsünü yaşıyoruz ve bu yanlıştan derhal dönülmesi gerektiğini savunuyoruz. Biz işçilerin kanalını derhal açın.
Bazı çevreler kendilerine muhalif olacakları OHAL kapsamında etkisiz hale getirmeye çalışıyor.
Terör veya katliamları durdurmak yerine bilinçli bir toplum için yayın yapanları susturmayı seçiyor. 15 Temmuz’da darbeye kalkışan zihniyet ortadayken ve buna benzer cemaat kanalları neden yayında?
Korkulanın cemaatler mi olması gerekir ya da bilinçli bir toplum yaratmak isteyenler mi?
Biz işçiler bir bütün olarak, bir bilinç altında birleştiğimizde bazılarının korkuları hayat bulacak, rant sağlayamayacak onlar bunun farkında ama biz halen farkında değiliz. Hayatın Sesi’ni susturmak halkı susturmak demektir.
Onların istediği hayallerden oluşmuş sahte pembe bir dünya yaratmak. Bu nedenle içi boş, kendi ideolojisini benimseyen ve bu ideolojiyi yaymaya çalışan kanallara dokunmayıp biz halkın kanalına dokunmak bizleri susturmak ezmek sindirmek istemelerinden kaynaklıdır.
Bazı kanal veya gazeteler doğrudan Cumhuriyeti hedef alsın fakat kapatılmak Hayatın Sesi’ne nasip olsun! Biz Ford işçileri bu yanlıştan hemen dönülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bizim kanalımıza dokunma. Hayatın Sesi TV’nin yanındayız.

GÖRMEYELİM, DUYMAYALIM, ÖĞRENMEYELİM DİYE KAPATILDI

Ford Otosan işçisi
Kocaeli

Ülke birileri için güllük, gülistanlık. Köprü açılışları, bilmem ne açılışları bunlarda sıkıntı yok. İşçiye ise halini ahvalini soran yok. Şimdi OHAL bahanesi ile işçinin halini gösteren televizyonumuzu Hayatın Sesi’ni kapattılar. Şimdi koca koca otomotiv fabrikalarında üç kuruşa çalıştığımız gerçeğini nerede anlatacağız? Ya da örneğin bireysel emekliliğin bizim hayrımıza mı, şerrimize mi olduğunu nereden öğreneceğiz? Ya da grevdeki, direnişteki işçilerden nasıl haberdar olacağız? OHAL koşullarında bile hakkını arayan işçiler olduğunu nasıl göreceğiz? Biz görmeyelim, duymayalım, gerçekleri öğrenmeyelim diye kapatıldı Hayatın Sesi. Biz direnişe çıktığımızda bazı kanallar ‘Ford’da üretim devam ediyor’ diye haber yapıp, halkı kandırırken, temsilcimizi canlı yayına bağlayarak direnişimizi herkese duyuran Hayatın Sesi idi. Her zaman olduğu gibi yine mağdur olan biz işçileriz. Peki, neden OHAL sadece bize vuruyor? Bunu düşünmeliyiz. Niye bizim televizyonumuz kapatılıyor yandaş medya olmadığımız için mi? Size ve sizin gibilere boyun eğmeyeceğimizi çok iyi biliyorsunuz. Artık sabrımızı çok ama çok zorluyorsunuz. 

PATRON TEMSİLCİSİNİN ODASINDA BİR TEK HAYATIN SESİ TV VE EVRENSEL YOKTU

PETKİM’den Bir İşçi
Aliağa/İzmir

“Bazıları, bazı şeylerin bazı yerlerde yayımlanmasını istemez. İşte onlara haber diyoruz” diyen Siyaset Bilimi Profesörü John Keane, yaşananları oldukça isabetli bir tespitle özetlemiş.
Halkın, boyalı ve yandaş basın dışındaki sayılı haber kaynaklarından birisi olan Hayatın Sesi televizyonu da siyasi iradenin baskısıyla kapatıldı. Biz işçilerin, emekçilerin medyadaki en önemli haber-yorum kaynağımız; gasbedilen haklarımızı unutturmak, onların mücadelesini vermekten alıkoymak, hayatın gerçek ve can yakıcı yüzünü gizlemek için, sadece uydurma ve yandaş haberler duyulsun konuşulsun diye susturulmuştur.
Bütün bunlar, OHAL kullanılarak asıl darbenin, işçilere, emekçilere, barıştan yana özgürlükçü demokrat kesimlere yapıldığı ve daha da ileri boyutlara ulaşabileceği öngörüsünü doğrular niteliktedir.
Hal böyleyken, bizler de tehlikenin büyüklüğünü ve hızını bir an önce fark edip, tüm emek güçleri olarak birleşerek, birçok hakkımızı elimizden alacak bu saldırılara karşı gerçekçi bir mücadele yöntemi belirlemek ve ivedilikle uygulamaya koymak zorundayız. 
Bu anlamda işçi sınıfı adına önemli bir kazanım olan Hayatın Sesi’ne ve genel olarak diğer demok-ratik haklarımız için tüm emek dostlarının omuz omuza vermesi gerektiğini düşünüyorum. Susmak, yangının kendiliğinden sönmesini beklemeye denk düşmektedir.
PETKİM işçileri Evrensel ve Hayatın Sesi’ni iyi bilir, yakından tanır. Ücretlerin artırılmasına yönelik TİS eylemlerimiz sırasında direnişte iken, şirket CEO’su bütün gazete temsilcilerini toplayıp “Haber yapmayın daha sonra reklamla telafi ederiz” diyerek adeta sansür uyguladığında patron temsilcisinin odasında bir tek Hayat Televizyonu ve Evrensel yoktu. 
Direnişimiz de bir tek Hayat Televizyonu ve Evrensel’de haber oldu. Bütün ülke de bir tek ondan duydu. Şimdi asıl yapılan şey de bizim sesimiz olan tek televizyonun da sesinin kesilmesidir, bizim sesimizin kesilmesidir. Hayatın Sesi susturulamaz!

TAŞIN ALTINA ELİMİZİ KOYMALIYIZ

Sevim ÖZDEMİR/Emekli
Gebze

Merhaba;
Ben Sevim Özdemir, Gebze’den işçi emeklisi kadınım. Ben kendimden, yaşadıklarımdan bahsedeyim. 20 sene önce bu düşüncede değildim. Bir kadın olarak fabrikada, evde, dışarıda yani kısacası her yerde fedakarlık yapmak zorundaymışız gibi davranılıyor. Kadının toplumdaki yerine baktığımız zaman, evde yemek hazırlamak, temizlik yapmak, çocuğa bakmak ile sınırlı neredeyse. İkinci planda olduğumuz her gün yüzümüze vurulmaya çalışılsa da kadın olmadan mücadelenin eksik kalacağı açıktır. Ben her şeyi çalışmaya başlayınca anladım. 
Hayatın Sesi televizyonu ve Evrensel gazetesi ile tanışınca bizim dışımızdaki hayatın da zorluklarını anladım. 20 sene önce hayat ne kadar zor ise şimdi de böyle. İş cinayetleri ve kadın cinayetleri ısrarla görmezlikten geliniyor. Ben kendi adıma gazetemi ve televizyonumu takip ettikten sonra, madalyonun diğer yüzünü görmüş oldum. Televizyonu izlemeye başladıkça, gazeteyi okudukça her ilden/ilçeden işçi eylemleri/grevleri, işçi duraklarında röportaj yapan muhabirler bizim evimizde başka bir gündem oluşmasını sağladı. Bu gündemleri ele alan başka bir televizyon ve gazete de görmedim. Türkiye’de neler olup bittiğini başka bir gözle anlama fırsatı buldum. Patronların övündüklerini anlatmak yerine işçilerin ve emekçilerin taleplerini gündemlerine taşıyan bu basın susturulmak isteniyor. Kadını bir sorun haline getiren programlara inat kadınların taleplerini ekrana taşıyan, Ekmek ve Gül susturulmak isteniyor. Sanatçıları, oyuncuları, tiyatrocuları başka bir gözle tanıdığımız, aslında sorunlarımızın da ortak olduğunu anladığımız Arka Bahçe susturuluyor. Laz, Çerkes, Kürt, Türk, Sünni, Alevi ayırmadan sesi ve sözü olan bizim basınımız susturuldu. Tam da bu yüzden televizyonumuza ve gazetemize sahip çıkmalıyız. Araçlarımızın yok olmasına izin veremeyiz. Sesimiz, soluğumuz, haber kaynağımız için mücadele etmeli ve taşın altına elimizi koymalıyız. Gençlerimizin, öğrencilerimizin yani bizlerin çocuklarının geleceği ancak bu sayede aydınlık olur.

HAYATIN SESİ HAKSIZLIĞIN KARŞISINDA YER ALDI

Gökmen SAVAK/Aliağa Alevi Kültür Merkezi Dedesi
İzmir

Ülkemizde havuz medyasının oluşturduğu yandaş gazete, kanal ve radyo ordusunun bulunduğu böylesine bir zamanda özgür basının susturulması ve bu özgür basına dahil gazete, kanal ve radyoların kapatılması halkın iradesine vurulmuş bir darbedir. 
Darbe esnasında, “Halkın gücünden daha büyük bir güç yoktur” diyenler bu güçten çok korkmuş olacak ki şimdilerde halkın özgürlüğüne saldırıyor. İlkeli, emekten yana ve adeta ötekileştirilmişlerin, işçinin, azınlıkların gözü kulağı olan Hayatın Sesi, TV 10, imc ve Yön Radyo gibi özgür basın temsilcilerini kapatarak halkı kör ve sağır bırakmak istemektedirler. Lakin bizler halkız onlar ise bir avuç aristok-rat. Bizler birlikte bir gücüz, bir olursak iri kalır, diri yaşarız. 
Sadece yapmamız gereken bütün halkların birleşmesi ve mücadele etmesidir. Unutmamak gerekir ki korku kölelik getirir. Kedilerini üstün sayan her şeyi kendilerine mübah kılarak halkların emeğini, işçinin alın terini sömürenlere, azınlıkları baskı ve zulüm ile susturmaya çalışanlara karşı bizler de birlik ve cesur olmalıyız. Ancak bu şekilde çocuklarımızı ve geleceğimizi aydınlığa çıkarabiliriz. Bizler o geleceği karanlık zihniyetlerden, örümcek kafalardan ve diktatörlerin karanlığından koruyarak aydınlatmak zorundayız. Aksi durum bizi de çocuklarımızıda karanlık zihniyetlere köle yapacaktır. 
Değerlerimize sahip çıkalım ve elimizden alınan her değeri geri almak için mücadele edelim. Haksızlık karşısında eğilen, haklarıyla beraber şerefini, geleceğini ve sahip olduğu tüm değerleri kaybetmeye mahkumdur. 
Hayatın Sesi, ilçemizde bize yönelik haksızlıklar olduğunda, “Cami istemiyorlar, ezan sesinden rahatsız oluyorlar” kışkırtması olduğunda bunu gündeme taşıyan ve haksızlığın karşısında duran bir tutum izledi. 
Gerçekleri, olduğu gibi anlatarak, mazlumlardan yana oldu, düşmanlaştırıcı söylemlere karşı da mücadelede yanımızda oldu. Bizler haksızlıklar karşısında eğilmeyecek, zulme teslim olmayacağız. Sesimiz kesilemez, gözlerimiz karartılmaz! Aşk ile…

ÖNCEKİ HABER

1 yıl geçti 5 savcı değişti: Birlik dosyasında ilerleme yok

SONRAKİ HABER

Viranşehir'de saldırı: 1 uzman çavuş yaşamını yitirdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...