01 Ekim 2016 00:55

Brexit sorun olmaya devam ediyor

Avrupa’da Brexit bir sorun olarak gündeme gelmeye başladı ve İngiltere hükümetinin süreci hızlandırmasına yönelik açıklamalar art arda geliyor.

Paylaş

İngiltere’de Jeremy Corbyn’in rakibine fark atarak tekrar İşçi Partisi başkanlığına seçilmesi güçlü ve hissedilir bir muhalefetten yana olanları sevindirdi. Ancak bu durumun parti içinde bölünmeye yol açabileceği endişesi taşınıyor. Independent gazetesindeki analizde Corbyn, kongrede yaptığı konuşma nedeniyle övülürken iki tarafın da uzlaşmaya yanaşmayan tavırlarının partiyi böleceği, bir ‘hendek savaşı’na yol açacağı ve İşçi Partisinin oylarının düşeceği iddia ediliyor

Brexit (Birleşik Krallık ülkelerinin Avrupa Birliği’nden ayrılması için kullanılan İngilizce ifade) konusunda İngiltere’nin tavrında hâlâ bir muğlaklık söz konusu: Yeni Başbakan Theresa May bu süreci nasıl yöneteceğine dair bir açıklama yapmış değil. Avrupa’da ise bu bir sorun olarak gündeme gelmeye başladı ve İngiltere hükümetinin süreci hızlandırmasına yönelik açıklamalar art arda gelmeye başladı. Pazar günü Muhafazakar Partinin kongresi gerçekleşecek ve burada başbakanın bu konuya açıklık getirmesi bekleniyor.  

ALMANYA GÜNDEMİ IRKÇI SALDIRILAR

Almanya’da ise birkaç gün önce Dresden’de bir cami ve kongre merkezine art arda el yapımı patlayıcı ile saldırı düzenlendi. Saldırıların ırkçılık kaynaklı olduğundan yola çıkılıyor. Aynı Dresden’de 3 Ekim’de iki Almanya’nın birleşmesi, merkezi bir törenle kutlanacak. Saldırıların da kutlamanın da aynı şehirde yapılacak olması gazetelerin yorum köşelerinde değerlendirildi. Leipziger Volkszeitung, ırkçılığın doğuya ait bir fenomenmiş gibi gösterilmesine karşı çıkarak, “Eyalet Başbakanı, Stanislav Tillich Almanya’nın yaklaşan birleşme gününde eyalette yabancı düşmanlığına sıfır tolerans tanınacağını ve halkın endişelerinin nefrete dönüşmeyeceğini açıkça göstermek zorunda” derken TAZ, kutlamaların Dresden’de yapılmasını eleştirerek iptal edilmesini istedi. 


CORBYN VE iŞÇi PARTiSi

Andrew GRICE
Independent

JEREMY Corbyn’in İşçi Partisi konferansında yaptığı kapanış konuşması şimdiye kadar yaptığı en iyi konuşmaydı ama eleştirenler ona kulak vermiyor. 

Corbyn’i desteklemeyenler ona karşı savaşlarını başka bir şekilde devam ettirecektir. Direk saldırmak ve Corbyn’i yine başkanlıktan atmak çabası yerine, onun liderliğini kabul etmeyenler alternatif bir siyasi platform kurarak resmi muhalefeti küçük düşürmeye devam edecek. 

Jeremy Corbyn, parti konferansındaki kapanış konuşmasında İşçi Partisinin kendi içerisinde devam eden “hendek savaşlarına” son verilmesi için güçlü bir çağrı yaptı, fakat bu çağrısı çoğunlukla duyulmayacaktır. Ona karşı olan milletvekilleri kendilerini hayatta kalmaya çalışan direnişçiler olarak görüyor ama biliyorlar ki başkanlık için sundukları rakip Owen Jones’ın Jeremy Corbyn karşısında yenilgisinin ardından düşmanlarını öldürmek mümkün olmayacak. 

Corbyn en iyi konuşmasını yaptı, ilk kez sadece kendi İşçi Partili destekçilerini mutlu etmek için değil, hükümet olmayı bekleyen ciddi bir muhalefet partisi olmak için de adımlar attı. “21’inci yüzyılda sosyalizm” hayaline bağlı planları zayıf olsa da, tırmanılması gereken “seçim dağı” ve “Vizyonumuza ikna olmayanları kazanmak” konusunda  gerçekçiydi. Bu söyledikleri, geçen sene oy kullanmayan 15 milyon seçmeni birdenbire kendi hedeflerini desteklemeye ikna etme iddiasından daha iyi. İşçi Partisinin boşa geçen bir senesinden sonra çıkarılacak dersler olduğunu kabul etti, ve kendisini eleştiren Tom Watson (yardımcı başkan) ve Sadiq Khan’a bakarak (Londra Büyükşehir Belediye Başkanı) partinin hedefinin hükümet olmak olması gerektiğini vurguladı. 

Birçok milletvekili artık Corbyn’e karşı bu sene bir liderlik savaşı vermenin hata olduğunu kabul ediyor. İsyanda ve büyük bir çıkmazdalar; Corbyn’i destekleyemezler çünkü onun kurtarılamayacak bir felaket olduğunu düşünüyorlar fakat aynı zamanda bu gerilla savaşlarına devam ederlerse genel seçimdeki başarısızlık için kendileri suçlanacak. Bu konferansta konuşmasının ortasında birlik için çağrı yaptığında ve “Bölünmüş bir muhalefetin kimseyi ikna edemeyeceğini” söylediğinde herkes Corbyn’i ayakta alkışladı. 

Yani Corbyn’i desteklemeyenler ona karşı savaşlarını üçüncü bir yoldan devam ettirecektir. Direk saldırmak ve Corbyn’i yine başkanlıktan atmak çabası yerine, onun gölge kabinesinde yer almak istemeyenler alternatif bir siyasi platform kurarak kendilerini resmi muhalefette daha iyi bir şekilde yansıtmak isteyeceklerdir. 

Bu Corbyn karşıtı grup “Birinci Madde” adı altında bir araya gelecek. İşçi Partisi tüzüğündeki ilk madde “Partinin amacının örgütlenme, ve parlamentoda ve ülkede bir İşçi partisi yaşatmak” olduğunu yazıyor. Bunu yapmak için onların kullanacağı araç Corbyn karşıtı milletvekillerinin başını çektiği, parti komiteleri olacaktır. 

Haftaya istifa eden 60’dan fazla milletvekili tekrar ön sırada yerlerine geçecekler. Böylece Corbyn birçok boş sandalyesi olan, işlemeyen zayıf bir muhalefete tekrar düzen getirmiş izlenimi yaratacak. Yine de bu güçlü çağrısına rağmen İşçi Partisinin hassas ateşkesi uzun süre dayanmaz. İşçi Partisi içindeki iki farklı parti paralel hayatlar yaşamaya devam edecektir, aynı çatı altında yaşayan ayrılmış fakat boşanmayı göze alamayan bir çift gibi(…)

İşçi Partisinin bölünmesi Corbyn’in göçmen sayılarını konuşmayı reddetmesinden olacak, çünkü bu Britanya’nın AB’den çıkma kararını göz ardı ederek İşçi Partisinin geleneksel seçmenlerini kendisine yabancılaştırıyor. Corbyn için göçmen sayılarını sınırlamak “ırkçılığı ve ayrımcılığı” körükleme riskini yaratıyor. Fakat geçen hafta yazdığım gibi, birçok İşçi Partili milletvekili bu prensipli duruşun parti için zehirli olduğunu söyleyerek orta sınıf/işçi sınıfı seçmenlerin ortaklığını böleceği uyarısında bulunuyor. Eğer bu gerçekleşirse bir daha İşçi Partisinin hükümet olamayacağını belirtiyor. Daha liberal mülteci kontrol sistemi talep eden ve AB’den çıkış anlaşmasında Avrupa piyasasına koşulsuz dahil olmak isteyenler onu “Kızıl UKİP” diye adlandırıyor. (...)

Corbyn etkili muhalefet etmekte zorlanacak. Parti üyelerinden aldığı güçlü desteğe rağmen konferans istediği gibi geçmedi. Bazı sendika liderleri partinin genel seçimde büyük bir yenilgi alması için destek sunulmadığını söylüyor. Sendikalar deniz altı üssü silahlar konusunda, İsçi partinin “fraking” (Yer altından gaz çıkarma metodu) yasağı ve Ulusal Yürütme Komitesi üyeliği konusunda gücünü gösterdi. Corbyn’in partiyi sol üyelerin tam eline geçirmesi için yapmak istediği reformlar Ulusal Yürütme Komitesi tarafından engellenebilir.

Sayısını bilmediğim kadar insan Liverpool’da bana Başbakan Theresa May’in genel seçim için ne zaman tarih vereceğini soruyor. 2020 deyince suratları bir karış oluyor. Bazı Corbyn karşıtları ondan o kadar çok kurtulmak istiyor ki 50 tane milletvekilini kayıp etmeye razılar. Bir saygıdeğer parti üyesi “bizim için tek yol artık halkın Jeremy hakkında karar vermesini beklemek” dedi. 

Corbyn’in başarılı konuşmasına rağmen artık parti kendisine küsmüş bir durumda. 

(Çeviren: Çağdaş Canbolat)


BREXIT: İNGİLTERE VE AVRUPA’NIN ‘GARİP SAVAŞI’

Jean-Jacques MEVEL
Le Figaro 

BRÜKSEL’de yaşananın adı “Garip savaştır”: İki taraf da hareket halinde, argümanlarını öne sürüyor ve kaçınılmaz olan çatışma başlamadan önce atılmaya hazır bekliyor. Kıtadakiler Theresa May’ın bu konuya açıklık getirmesini bekliyorlar, belki pazar günü muhafazakarların kongresinde bunu yapabilir. Britanyalılar ise AB’den, Berlin’den, Paris ve diğer yerlerden gelen tüm sinyalleri mercek altında tutuyorlar. Fakat şimdilik en fazla gündeme gelen ayrılmanın şiddetli ve hesapların ise acımasızca yapılacağı. Kuzey Denizi’nin iki kıtasında son günlerde en çok konuşulan sert bir Brexit’in (hard Brexit) yaşanacağı.  

Sorun 50. maddenin müzakeresidir, yani 23 Haziran referandumunda çıkan “Hayır” ın doğurduğu boşanma koşullarının müzakeresinin yürütülmesidir. Sorun Londra ve AB’nin diğer 27 başkentinin 43 yıllık ortak yaşamdan neler kurtarabileceği sorunudur. Belirsiz olan ise iki tarafın da daha kozlarını masaya sürmemeleri ve karşılıklı kuşkulu yaklaşımlara ek olarak yanlış anlaşılabilecek açıklamalar yapmalarıdır. Fakat zaman geçtikçe seçenekler de daralıyor. Yirmi yediler her şeyden önce Birleşik Krallık’ın derhal Lizbon Sözleşmesi’nin 50. maddesini devreye sokmasını bekliyorlar. Dolayısıyla pazar günü yüzler Birmingham’a dönecek ve Başbakanın konuşması dikkatlice dinlenecektir. Avrupalılar en azından bir tarih, olmadıysa da belirlenebilecek bir sürenin olmasını bekliyorlar. Bahisler şimdilik bunun 2017 başında olabileceği ve sürecin iki yıl sonra 2019’da tamamlanacağı yönünde. […] 

David Cameron’un yerini alan kadın sözüne sadık kalacağını gösteriyor: Brexit, Brexit demektir. Kendisi referandumda evet için kampanya yürütmüş olmasına karşın bu işle görevlendirdiği üç bakan (Boris Johnson, David Davis ve Liam Fox) “Hayır” kampanyası yürüten önderlerdi. Fakat bu bekleme giderek can sıkıcı olmaya başladı ve sabırlar tükeniyor. Avrupa tarafından bu işe bakan bir sorumlu “Theresa May’ın gerçekten ne düşündüğü konusunda kesinlikle bir fikre sahip değiliz fakat Brüksel’e kadar tüm kafalarda boşanma zaten yaşanmıştır” diye belirtiyor.  

Kıtada toplanan 27’ler zirvesi olabileceklerin sınırlarını ta haziran ayında çizmişti: Eğer Birleşik Krallık ve şirketleri Avrupa’dan çalışmak için gelenlere kapıyı kapatırsa, AB bütçesine vermesi gereken çeki vermeyi reddederse veya Brüksel’de onaylanan yasaların öncülüğünü tanımaz ya da Lüksemburg Mahkemesinin denetimini kabul etmezse İngiltere ve şirketleri ortak pazara girmeyi ya kısmen ya da tamamen kaybedecektir. Hukuksal olarak bu Avrupa sözleşmelerinin mantığının yürürlüğünün devam etmesidir. 

İsviçre ve Norveç bile buna boyun eğmek zorunda kalmışlardı. Siyasi olarak ise bu 23 Haziran’da onaylanan “Brexit” taraftarlarının […] temel talebinin cepheden ret edilmesi anlamına geliyor. […] AB bu kararının peşinde. […] 

Peki  o zaman müzakerelik ne kaldı? Aslında kendilerinin de oluşumunda çok katkıda bulundukları 500 milyonluk ortak bir tüketici pazarından Britanyalıların basit ve kolayca dışlanmasından fazla bir şey kalmadı. Avrupa ekonomik işlerinden görevli bir başka AB üst yöneticisine göre “aslında sert Brexit seçeneği (hard Brexit) referandumun sonucunda yazılıydı. Avrupa gümrük vergileri 2019’dan itibaren Birleşik Krallık için uygulanabilir. City’nin, avro ile yapılan ticari işlemleri denkleştirme rolünü kaybederek ticari hacminin yüzde 30 ile 40’ına göz yumması gerekecektir. Avrupa bankalar müdürlüğü ise Londra’daki şubesinden vaz geçecektir”.  

Birleşik Krallık’tan gelen palavracılık Avrupa Merkez Bankası başkanı sakin Mario Draghi’yi bile öfkelendirmeye başladı. Fakat en çok da Berlin’i kızdırıyor ki burada intikamcı duyguları sakinleştirmeye yönelik bir çok önlemler alındı. Şansölyenin sağ kolu Wolfgang Schäuble, AB’nin koşullarını sadece “boş laflar” diye nitelendiren Boris Johnson’u açıktan eleştirmekten geri durmadı. 

Alman maliye bakanı açıkça şunları belirtti: “Majestelerinin Dışişleri Bakanı’na Lizbon Sözleşmesi’nin bir örneğini postalamaya hazırız. O da görecektir ki ortak pazar ile dolaşım özgürlüğü arasında doğrudan bir bağ var. Hatta isterse tüm bunları ona İngilizce bile anlatabilirim…”. Artık söz Theresa May’de.  

(Çeviren: Deniz Uztopal)


İPTAL EDİN!

Anja MAIER
TAZ

İKİ Almanya’nın birleşmesinin yıl dönümü alay edercesine Dresden’de kutlanacak. Şehre polis yığılıp sıkı güvenlik önlemleri alınacak. Aslında en iyisi bu ikiyüzlülükten vazgeçip kutlamayı iptal etmek.

Dresden, üç gün boyunca kutlamaların merkezi olacak. Şenlikler düzenlenecek, halka balon, kalem gibi hediyeler dağıtılacak. Havai fişekler arasında değişik müzik grupları konserler verecek ve Şansölye Merkel ile Devlet Başkanı Gauck da orada olacaklar.

Tabii ki binlerce polis, özel tim ve sınır koruma polisleri eşliğinde... Politikacıların protokol randevularının güvenliği için şehir içinde dört kilometrelik çit örülecek. 1500 dayanıklı nizza taşıyla sokak ve alanlara barikatlar kurulacak.  

Böylesine korku hiç bir zaman duyulmamıştı. Şehre gelecek 250 bin kişiye karşı şehrin  hapishaneye çevrilmesi karşısında Saksonya Hükümeti bu sahte kutlamaya hayır demeli, kutlamaları iptal etmeli ve katılacaklara iyi bir hafta sonu dileyerek defteri kapatmalı. 

Çünkü bu şehirde kimden korkulacağı bilinemeyecek durumda. Irkçı saldırılar düzenleyen sözüm ona endişeli vatandaşlara mı, yoksa İslam Devleti’ne karşı mı korunacağız? Politikacıların sağ gözünün kör olduğu, PEGİDA ve AfD’nin Merkel ve Gabriel için idam sehpaları kurduğu bu şehirde kutlama yapılacak. Hem de ülke açısından çok önemli görülerek bayram ilan edilen iki Almanya’nın birleşme gününde... Her yıl eyalette, şehirde ırkçılığın, yabancı düşmanlığının, toleranssızlığın rekor düzeye çıktığıyla ilgili raporlar okunur, değerlendirmeler yapılırken bu saldırılara katılan insanların da aramızda olduğu, fonunda milliyetçiliğin yer aldığı bir kutlama yapılması onlara destek vermekten başka bir işe yarayacak mı?

Hayır, hiçbir işe yaramayacak, sadece öfke yaratacak. Evimizdeki bir kutlamaya, hediye olarak getirdiği patates salatasının zehirli olduğundan şüphe duyduğumuz insanları davet eder miyiz? 

Tabii ki bu tören iptal edilmeyecek. Bunun yerine herkes birbirini övecek ve birbirinin yüzüne yalanlar söyleyecek. Alman bayrağının renkleri ardına gizlenmeye çalışılan görüntü oldukça berbat. Durum değişirse gelecek yıl yapmak koşuluyla, vergilerimizle finanse edilen bu şaşaalı eğlenceden vazgeçilseydi keşke…

(Çeviren: Semra Çelik)

ÖNCEKİ HABER

Savaşçı politikalar devrede

SONRAKİ HABER

'AB’de kalarak kemer sıkma programına itiraz mümkün değil'

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa