OHAL’in karanlığı görünmesin diye ekranları kararttılar

Diyarbakır’da ekranları karartılan televizyon kanallarının emekçileri, televizyonlara destek veren çok sayıda gazeteci ve siyasetçinin katılımıyla bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda, televizyonların kapatılmasının ancak darbe dönemlerinde görülebileceği dile getirilirken, OHAL’in karanlık uygulamalarının örtbas edilmesi için ekranların karartıldığı vurgusu yapıldı.

Merkezi Diyarbakır’da bulunan Jiyan, Azadi, Zarok TV emekçileri ve yine Diyarbakır büroları bulunan Hayatın Sesi, İMC, Van Televizyonu emekçileri Sümerpark Resepsiyon Salonu’nda ortak basın toplantısı düzenledi. Özgür Gazeteciler Cemiyeti’nin desteklediği basın toplantısına HDP Diyarbakır Milletvekili Ziya Pir, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanları Gültan Kışanak, Fırat Anlı, İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, Özgür Gazeteciler Cemiyeti (ÖGC) Eş Başkanı Hakkı Boltan ile HDP, EMEP üye ve yöneticileri katılarak destek verdi. 

‘KENDİ KORKULARINI KAPATIYORLAR’

Televizyonların kapatılmasının basına ve halkın haber alma hakkına yönelik büyük bir saldırı olduğunu kaydeden ÖGC Eş Başkanı Hakkı Boltan, “Bu düzeyde basına yönelik bir saldırıyı ilk defa gördük. Televizyonlar hukuksuz bir şekilde İktidar tarafından özel olarak KHK ile kapatıldılar. Bu kapatılmanın öncesinde bir MGK toplantısı gerçekleştirildi. Orada alınan bir kararla bu kanalların kapatıldığını düşünüyoruz. Bu karartma örneğinin dünyada eşi yoktur. Bu yapılan saldırı tek başına basına yönelik değildir. Türkiye’de yaşanan bazı şeylerin görünmesini engellemek için yapılan bir saldırıdır. Ekranları değil, korkularını kapatmak istediler. Yapılan saldırıları çoğulculuğa yapılan bir saldırı olarak görüyor ve bir arada olmaktan başka bir seçeneğimiz olmadığını söylüyoruz” diye konuştu. 

‘MÜCADELE EDECEĞİZ’ 

Van TV Diyarbakır Bürosu emekçilerinden Hülya Emeç de televizyonlarının ilkeli ve etik bir yayın ilkesini savunduğunu, Türkçe ve Kürtçe yayın yapan bir kanal olduğunu, dolayısıyla kapatılmanın bir halkın diline ve kültürüne yönelik olduğunu söyledi. Emeç şunları söyledi, “Darbe girişimi bertaraf edildi ama darbe hükümet eliyle kendinden olmayanlara yapılan bir saldırıyla devam etmektedir. Televizyonlara, halkın haber alma hakkına yönelik bu kararı hukuki bulmuyoruz. Bugün bizlere yönelik bu hukuksuzluğa karşı mücadelemiz sürecek. Bizler başka meslektaşlarımızın aynı şeyi yaşamamaları için mücadele etmekten başka çarenin olmadığını söylemek istiyorum ve buradan hep birlikte bir mücadele yürütme çağrısı yapmak istiyorum”. 

Azadi TV Genel Yayın Yönetmeni İrfan Uçar da, İktidarın 15 temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL sonrası durumu fırsata çevirdiğini, ve KHK’ler aracılığıyla da TV’lerin kapatıldığını söyledi. Uçar, Tv’lerin sadece ekranlarının karartılmadığını alınan kararla tüm mal varlıklarına toptan el konulacağını belirtti. CHP’nin bu sürece dair etkili bir tutum alması gerektiğini ifade eden Uçar, Anayasa Mahkemesi’ne çağrıda bulundu. Uçar, “Anayasa mahkemesine şunu söylemek istiyoruz; söz konusu olan demokrasi canlı varlıksa TVler de demokrasinin canlı damarlarıdır. Şimdi bu damarlar tıkanmıştır. Demokrasinin hayat bulması için Anayasa Mahkemesi demokrasiden yana taraf olmalıdır. Bu nedenle CHP’nin bu konuda yaptığı başvuruyu kabul etmelidir” diye konuştu. 

‘ŞİRİNLERE MÜDAHALE’

Jiyan Tv temsilcisi İbrahim Aslan da, darbe sonrası Kürtler ve emekten yana olan kesimlere dönük saldırıların yoğun olduğu bir dönemle karşı karşıya olduklarını ifade ederek şunları kaydetti: “Jiyan TV olarak Zazaca yayın yapıyorduk. Zazaca UNESCO tarafından kaybolacak diller listesinde bulunuyor. Biz de kaybolmaması gereken bir dilin korunması için çabalıyoruz. Bu desteklenmesi, sahip çıkılması gereken bir durumken, engellenmesi akla bu dile yönelik bir kasıt ortaya koyuyor. Kanalların kapatılma nedeni kesinlikle yaptıkları yayın değil, 90 yıldır bu topraklarda sürdürülen tekçi anlayışın bir sonucudur. Bu tehlikeli anlayış tehlikeli boyutta ilerliyor. Zarok TV’nin kapatılması örneğin hiç anlaşılır değildir. Çizgi filmlerin Kürtçe verilmesi nasıl bir suçtur? Bu karartmalarla şirinlerin çok kültürlü yaşamına karşı Gargamel kültürü hayata geçirilmiştir”dedi.

‘SUSMAYACAĞIZ’

Hayatın Sesi Diyarbakır temsilcisi Cumhur Daş, da, televizyonlarının uzun zamandır bir baskı süreciyle sindirilmeye çalışıldığını ve son olarak emekçilerin, ezilenlerin sesi olan ekranlarının OHAL kapsamında hukuksuz bir şekilde karartıldığını söyledi. Daş, “Bizler bugüne kadar hiçbir şekilde halkın çıkarlarından bağımsız hareket etmedik ve iktidarların kirli politikalarına alet olmadık. Televizyonların kapatılması uzun süredir halkın üzerinde yaratılan baskılarında bir yansımasıdır. Son bir yıldır ciddi baskılarla karşı karşıyıyız. Bu kapatmaları Diyarbakır’dan değerlendirirsek, özünde Sur’da yaşananların gösterilmemesi içindir. Tüm dünyaya kendilerini güçlü göstermeye çalışıyorlar. Gerçeklerden korkmalarının nedeni aslın da bu, çünkü gösterdikleri gibi güçlü değiller. Kürt halkından, işçi sınıfından ve bunların seslerinin yan yana gelmesinden korkuyorlar. Bugüne kadar susmadık bundan sonra da susmayacağız” dedi.

‘EKRANLAR DEĞİL, TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ KARARTILIYOR’

Diyarbakır Büyük Şehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak ise, darbe hukukunun yarattığı hukuksuzlukları kabul etmediklerini ve televizyonların yanında olduklarını söyledi. 
Kışanak “Darbe gerekçesiyle elde edilen Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi keyfiyete dönüşmüş durumdadır. Buna son verilmeli”dedi. İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici de, hak ihlallerinin arttığı bir dönemde ekranların karartılmasının asıl olarak geleceğin karartılması olduğunu söyledi. HDP Diyarbakır Milletvekili Ziya Pir de, baskıların giderek tüm topluma yayıldığını belirterek, bu tabloya karşı demokrasi isteyenlerin bir araya gelmesini ve mücadele etmesi gerektiğinin altını çizdi (Diyarbakır/EVRENSEL)