Medyaya darbe, Antep'te protesto edildi
Antep’te emek ve demokrasi güçleri 'Hayatın Sesi Susturulamaz' etkinliğinde buluştu.

Antep’te emek ve demokrasi güçleri “Hayatın Sesi Susturulamaz” etkinliğinde buluştu. Eğitim Sen Şube binasında Perşembe günü düzenlenen basın toplantısına katılan kurum temsilcileri, hükümetin OHAL uygulamalarına tepkilerini dile getirerek, televizyona dair dayanışma mesajlarını paylaştı.
Hayatın Sesi ve kapatılan diğer radyo ve televizyonlarla dayanışmak üzere toplantıya; KESK şube temsilcileri, İHD, ÇHD, BARO, DTK, DİK, Özgür Düşünce Derneği temsilcileri ve siyasi partilerden de EMEP, HDP il ve ilçe örgütleri, DBP, ÖDP, ÖSP, ESP, HTKP, YSP, TKH yöneticileri katıldı.
Basın toplantısında ilk olarak Hayatın Sesi Televizyonu adına Fatma Keskintimur, televizyonun “Tek Sese Biat Etmeyeceğiz” açıklamasını okudu. Keskintimur, “Antep’te de başta Başpınar Organize Sanayi işçileri, işçi sendikaları ve kamu emekçileri olmak üzere tüm emek ve demokrasi mücadelesi verenlerin sesi olma ilkesiyle habercilik yapan televizyonumuz, bugün de bu nedenle gerçek sahipleriyle buluşma ihtiyacı duymuştur” dedi.
“Emek, demokrasi, laiklik ve barışı savunmayı temel yayın ilkesi olarak benimseyen televizyonumuza yönelik bu keyfi kararı kınıyoruz” diyen Keskintimur, “Tüm emekçileri ve ezilenleri de televizyonumuzla dayanışmaya, haber alma hakkına, basın özgürlüğüne sahip çıkmaya çağırıyoruz” ifadelerini kullandı.
Keskintimur’un açıklamasının ardından söz alan kurum temsilcileri “Hayatın Sesi Susturulamaz” diyerek, özgür basın üzerindeki baskı ve haksız uygulamaların son bulması için hükümete çağrı yaptı.
KESK Dönem Sözcüsü ve Eğitim Sen Şube Başkanı Ali Ersönmez: Kapatılan televizyonların geçmişten günümüze dek halkın sesi, emekçilerin sesi, ezilenlerin sesi olan, işçilerin mücadelesini halka taşıyan televizyonlar olduğu için buna yönelik bir müdahalenin olduğunu biliyoruz. Bu televizyonlar aslında Alevilerin, farklılıkların, Kürtlerin, barıştan yana tutum alanların, ezilenlerin ve tüm toplumsal kesimlerin türküleriydi, mitolojisiydi, tarihiydi, doğasıydı, köyleriydi, kentleriydi… Kısaca yaşamın kendisiydi. Farklı yaşam kültürleri, birikimleri, değerleri, anlayışları olan tüm toplumsal kesimlerin sesiydi. Bu ses kısılmak isteniyor. Özellikle halka doğru haberin, doğru bilgi akışının engellenmesi isteniyor. Hem emekçiler, hem ezilenler hem de tüm toplumsal kesimlerin sesi olan basının susturulması kabul edilemez. Bu mücadele sürdüğü sürece de basınımızla bir şekilde hayat bulacak, hayatın sesi olmaya devam edecektir. Biz de KESK olarak bir an önce hükümetin bu kararı geri almasını ve kapatılan radyo ve televizyonların geri açılmasını talep ediyoruz.
Yeşil Sol Parti (YSP) İl Eş Sözcüsü Celal Deniz: Devlet hegemonyasına karşı, devrimcilerin, sosyalistlerin, demokratların, ezilenlerin, ötekileştirilenlerin karşı hegemonyalarını kurması için bizim açımızdan bu basının önemi büyüktür. Başta Özgür Gündem, İMC ve Hayatın Sesi olmak üzere bütün televizyonların özgür olması gerekiyor, desteklenmesi gerekiyor ve onların yanında olmamız gerekiyor. Devlet ideolojik hegemonyasını kırmanın yolu kendi hegemonyamızı yaratmaktan geçiyor.
Gaziantep Baro Başkanı Bektaş Şarklı: Maalesef bugün yaşadığımız süreçte hem uluslararası yükümlülükler hem de anayasadan kaynaklanan tüm yükümlülükler ihlal edilmiş durumda. İnsanların özgür, tarafsız, objektif haber alma aygıtları maalesef kapatılmış durumda. Bugün 100 bine yakın kamu görevlisinin ihraç edildiği, 30 bine yakın tutuklunun olduğu bir süreçteyiz ve insanların neyle suçlandıkları da belli değil. Bugüne kadar iddianameler hazırlanmadığı, operasyonlar da devam ettiği için maalesef insanlar şu anda neyle suçlandıklarını dahi bilmiyorlar. Türkiye, bugüne kadar 12 Mart, 12 Eylül ve sonraki süreçlerde de yaşadığımız üzere aslında normal bir OHAL dönemi de normal bir hal dönemi de yaşamadı. Sürekli işkencelerle, baskılarla geçti ve bugün de daha önce yaşadığımız süreçlerden farklı değil. Bu anlamda özgür basının görevini yerine getirmesi, insanlara farklı, muhalif seslerin duyurulması açısından önemlidir. Biz de Gaziantep Barosu Başkanı ve Yönetim Kurulundaki arkadaşlarla özgür basının yanında olmak istiyoruz, yanındayız. Aynı şekilde İMC TV, Hayatın Sesi TV’ye, Özgür Gündem Gazetesine yönelik, demokrasi dışı bu müdahaleleri de hem muhalefeti tek tipleştirme adına hem bu aykırılıkları, farklılıkları, zenginliğimiz gördüğümüz farklılıkları susturan bu anti demokratik faşist uygulamayı kabul etmediğimizi belirtmek isteriz.
Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Temsilcisi Münevver Tilkemur: Alevilerin sesi olan TV 10, Kürtlerin sesi olan Jiyan, Denge, Azadi ve emekçilerin sesi olan Hayatın Sesi Televizyonuna yönelik bu baskıyı şiddetle kınıyoruz, protesto ediyoruz. Tayyip Erdoğan, darbe olduğunda “Allahın bir lütfu” demişti. Çünkü Suruç’ta sosyalist gençlere yönelik o katliamla başlatılan bir savaş konsepti vardı. Biz ESP olarak “saray darbesi” olarak niteliyorduk ve bu darbeyi de kendisi için bir fırsata çevirerek, darbenin yapacağını şimdi kendileri faşizmin OHAL’iyle, kanun hükmünde kararnamelerle yapıyorlar. 10 binlerce emekçinin işlerine son verilmesi ve tüm muhalif basına yönelik bu saldırılar giderek tek tip ideolojik hegemonyayı gerçekleştirme çabasıdır. Biz de ESP olarak tüm bu saldırılara karşı birleşik devrimci mücadeleyi büyütmek gerektiğini ve bu faşizmi yıkmadığımız sürece bu saldırıların devam edeceğini düşünüyoruz. Hepimize kolay gelsin.
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) İl Yöneticisi Necip Ateş: 7 Haziran seçimlerinden bu yana demokrasi güçlerini, özgürlük mücadelesi veren güçleri susturmak için, bu sömürgeci ve tekçi devlet yapılanması, hayatın her alanında darbe dönemlerinde görebileceğimiz bir takım uygulamalar yapıyor. Belediyelere kayyım atanmasından tutun, milletvekillerimizin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına, cenazelerimizin mezarlıklara defnedilmesine kadar birçok alanda muazzam bir baskı vardı. Basının sesi de kısılmak isteniyordu fakat bu daha çok Kürt Özgürlük Hareketi ve onun bileşenlerine yönelik olduğu için toplum bunun farkına pek varmadı. Ama bugün artık görüyoruz ki emek ve demokrasi güçlerine de, işçi sınıfına da, toplumun diğer muhalif kesimlerine de yönelik bir baskı var. Bunun karşısında bizim söyleyeceğimiz; demokrasiden, özgürlükten, barıştan yana olan bütün güçlerin ortak bir duruş sergilemesi gerektiğidir, gün o gündür! (Antep/EVRENSEL)
Evrensel'i Takip Et