Kadınlar her daim güvencesiz, ucuz emek
Taslak esnekliği işsizliğin ve kayıt dışı istihdamın çözümü olarak sunuyor dediniz. Bunu biraz açar mısınız? Bu durumun kadın istihdamına yansıması hakkında ne söylenebilir?
Taslakta kadın istihdamını artırmak için somut hedefler yok. Kadınların 2010’da yüzde 27.6 olan iş gücüne katılma oranının 2023’te yüzde 35’e çıkartılması hedef olarak konuluyor. Bu oran neye göre belirlendi? İş gücünün istihdam edilenleri ve işsizleri kapsadığı düşünüldüğünde, orandaki artışın ne kadarı istihdam ne kadarı işsizlik artışından ileri gelecek? Bu orana ulaşmak için somut olarak her yıl kaç kadına hangi sektörlerde istihdam yaratılacak? Bu konularda bilgi yok. Hedefin kadın iş gücüne katılım değil kadın istihdam oranı, yani bilfiil çalışanlar üzerinden belirlenmesi gerekiyor. Ama daha da önemlisi, kadınlara nasıl işler öneriliyor, buna bakmak lazım. Güvenceli işler yerine kısmi zamanlı çalışma, belirli süreli çalışma, özel istihdam büroları üzerinden geçici çalışma, evden çalışma vb. işler özellikle kadınların ve gençlerin istihdama katılımı açısından mucizevi çözümler olarak sunuluyor. Esnek çalışma kadınlar ve gençler üzerinden iş gücü piyasasının tamamı için meşrulaştırılıyor. Özellikle kadınlar için esnek çalışma biçimlerinin ev ve aile sorumluluklarını daha iyi bağdaştırmalarına imkan vereceği öne sürülüyor. Bu söylemle aslında kadınlardan omuzlarındaki çocuk, yaşlı, hasta bakım yüklerini taşımaya devam etmeleri bekleniyor. Her ne kadar “Çocuk bakım evlerinin sayısı artırılacaktır” dense de, somut hedefleri olmayan bu önerinin de içi boş kalıyor.
Yeni Teşvik Sistemi için ne denilebilir? Kadın istihdamını teşvik eden bir paket mi?
Yeni Teşvik Sistemi (YTS) Türkiye’de yatırımları ve istihdamı artırmak üzere hazırlanan bir belge. Önceki yıllarda açıklanan 4 bölgeli teşvik sistemi, biraz daha ayrıntılandırılmış ve 6 bölgeye çıkarılmış. 6. bölge Doğu ve Güneydoğu’daki 15 ili kapsıyor ve iş gücü ve üretim maliyetlerinin en fazla burada düşürülmesi yoluyla bu bölgenin emek-yoğun üretimin merkezi olması hedefleniyor. Teşvik belgesinde sayılan öncelikli alanlarınsa ya kadınların istihdamını teşvik eden bir yönde olmadığı ya da kadınların ucuz ve güvencesiz çalışması üzerine kurulu olduğu açık. Turizm ve eğitim yatırımları hariç öncelikli sektörler, ya erkek çalışanların yoğun olduğu ya da sermaye gereksiniminin yoğun olduğu sektörler. Zafer Çağlayan’ın da dediği gibi ucuz “bayan” emeğine dayalı, Çin’le, Pakistan’la, Vietnam ve Bangladeş’le rekabet eden konfeksiyon sektörü yatırımlarının özellikle teşvik edildiğini gördüğümüz 6. bölgede kadın istihdamının kendiliğinden artması bekleniyor. Bu fazla iyimser bir tahmin olduğu gibi kadınların -uzun saatler ve vardiyalı çalışmayı içeren ağır çalışma koşulları, düşük ücret, güvencesizlik düşünüldüğünde- bu çalışma koşullarında ne derece güçleneceğini de sorgulamamız gerekiyor. Bütün bu niyetlere rağmen teşviklerin kullanılıp kullanılmayacağı; kullanılsa bile, işverenlerin, bu ucuz kadın emeğine ne ölçüde ihtiyaç duyacağı muğlak. Kadınların onları halihazırda iş gücü piyasasına çıkmaktan alıkoyan engelleri ne kadar aşacağı, çalışmayı sürdürüp sürdüremeyeceği, sağlık ve güvenlik koşullarının işyerinde sağlanıp sağlanamayacağı gibi kadın istihdamını belirleyecek pek çok farklı faktör var. Yani, teşviklerin kullanılacağını düşünsek bile, kadınları ucuz iş gücü kaynağı olarak gören yaklaşımın ötesinde, çalışma koşullarını iyileştirici önlemlere ihtiyaç var. (İstanbul/EVRENSEL)
YENİ PAKET KADINA ‘YENİ’ BİR ŞEY GETİRMİYOR
İki belgeyi ve Türkiye ekonomisinin şartlarını düşündüğümüzde kadın emeği ve istihdamında neler değişiyor sizce?
Tüm sektörlerde emekten tasarruf eden yeni teknolojilerin teşvik edilmesi, bir işin daha az işçiyle yapılmasını sağlayan performans ve verimlilik uygulamaları Türkiye’nin uzun süredir sürdürdüğü istihdam yaratmayan büyüme politikasının devamı niteliğinde. Teşvik politikaları yoluyla özel sektör yatırımları artsa bile işsizliğin önümüzdeki yıllarda kronik bir sorun olmaya devam etme tehlikesi var. Teşvik politikaları özü itibariyle kısa dönemli etkileri açısından düşünüldüğünde gelirin yeniden dağıtım araçları. Orta ve uzun vadede bu tür politikaların istihdam üzerindeki net etkileri kesinlik taşımaz. Ulusal İstihdam Stratejisi Taslağı esnek istihdam biçimleri üzerinden sermayenin iş gücü talebinin artacağını varsayıyor. Kadın istihdamının ‘esnek güvenceli’ çalışma biçimlerinin yaygınlaşması ile özellikle turizm ve tekstil sektörlerinde artacağı tahmininde bulunarak, kadınlarla ilgili sektör bazında ayrı önlemlerin alınması gereğinden söz etmiyor. Benzer şekilde, finans sektörünün yüzde 50 oranında kayıtlı kadın çalışan ile kadın istihdamı için öneminden söz edilirken, burada da kadın istihdamının kendiliğinden artması bekleniyor. Öte yandan, bilişim gibi beceri gerektiren bir sektörde kadınlarla ilgili bir ifade göremiyoruz. Özetle, istihdam tasarısı kadınları yine “kadın işi” diye bilinen sektörlerde değerlendirirken, kadınlar aleyhine bölünmüş ve yapılanmış emek piyasalarının yapısını değiştirmeyi hedeflemiyor. Meslek eğitimlerini de zaten kadınların halihazırda istihdam edildiği yapıda yeniden kuruyor. Bu haliyle, tasarı, sadece esnek çalışma biçimlerinin yaygınlaşması ile kadınları yine emek-yoğun ve kadın işi sayılan ikincil işlere yönlendiriyor.
KİRALA VE KOV!
İstihdam güvencesi ile güvenceli esnekliği açıklar mısınız?
Esnek çalışabilen ve becerili çalışanın istihdam güvencesi olmasının anlamı, işverenin herhangi bir zamandaki -kısa süreli- emek ihtiyacına dönük olarak her an hazır olabilmesi ve iş bitince maliyetsizce çıkarabilmesidir. (Buna hire and fire deniyor: Kirala ve kov). Kişiler, kamunun aktif iş gücü programlarının yardımıyla donanımlarını yenileyerek, çalıştığı işi veya aynı işverene olmasa bile o işte kalmayı muhafaza edebilecekler. Kuşkusuz kişilerin vasıflarını geliştirmek üzere mesleki eğitim alması anlamlı ve yararlı. Ama taslakta öngörülen eğitim kişinin kendisini geliştirmesinin bir aracı değil; sadece farklı işverenlerin taleplerine uygun olarak vasıflarını devamlı surette değiştirmesi anlamına geliyor. Böylece daha önce yasa dışı olarak görülen çalışma biçimleri olan kısmi süreli çalışma, belirli süreli çalışma, özel istihdam büroları aracılığıyla geçici süreli çalışma, uzaktan çalışma, çağrı üzerine çalışma, evden çalışma, iş paylaşımı ve esnek zaman modeli gibi çalışma biçimlerinin yasallaştırılması ve sosyal güvenlik kapsamına alınması öngörülüyor. Ancak şunu sormak lazım: Bulduğunuz kısmi zamanlı işte belirli sürelerle çalıştığınız, iş bitince yeni işi ne zaman bulacağınızı bilemediğiniz, gelecekle ilgili belirsizlik, sürekli risk altında yaşama ve bir işten diğerine sürüklenme baskısı altında, ödediğiniz sigorta primlerinin sizin işsizlik sigortasından yararlanmanıza yetmediği ve emekliliğe hak kazanamadığınız koşullarda taslakta belirtilen “istihdam ve gelir güvencesi”nden söz etmek mümkün mü? Taslakta buna ‘güvenceli esneklik’ deniliyor ancak ‘esnek güvence’ ifadesi daha isabetli. İstikrarlı değil esnek olan bir güvencenin ne kadınların, ne erkeklerin, ne de gençlerin iyiliğini ve refahını artırması mümkün. Taslakta, çalışma biçimlerine ilişkin bunca yeni düzenlemeye karşın, istihdam talebini artırmanın önünde bir engel olarak duran, aynı zamanda iş ile aile yaşamını uzlaştırmayı olanaksız kılan uzun çalışma saatlerinin düzenlenmesine ve kısaltılmasına dair hiçbir öngörü yok. Oysa Türkiye OECD ülkeleri içinde en uzun çalışma saatlerine sahip ülkelerden biri durumunda.
KEİG KADIN İSTİHDAMINI ARTIRMAK İÇİN NE ÖNERİYOR
* Bakım ve okul öncesi eğitim hizmetlerinin yaygınlaştırılması: Ailelerin farklı yaşam ve çalışma koşulları ile uyumlu çocuk bakım hizmetlerinin tasarlanması; bunların mekan, süre, sunulan hizmetin türü gibi açılardan çeşitlendirilmesi. Bunun için de okul öncesi eğitime katılım oranlarının artırılması, 0-3 yaş grubuna hizmet veren kurumlarda çalışacak öğretmenlerin ve çocuk gelişim uzmanlarının yetiştirilmesi, ilköğretim çağındaki çocuklar için okul saatleri dışında çocukların gelişimini sağlayacak etüt saatleri uygulamalarının mesai saatleri ile uyumlu hale getirilmesi önemlidir.
*16 haftalık ücretli doğum iznini takiben 6 aylık ebeveyn izni verilmesi. Bu iznin iki ayının babadan anneye transfer edilemez ücretli izin olarak uygulamaya geçirilmesi ve bu iznin babalar tarafından amacına uygun olarak kullanılmasının teşvik edilmesi ve denetlenmesi. Ebeveyn izninin kısmi zamanlı olarak kullanılmasına olanak sağlayacak şekilde esnek hale getirilmesi; örneğin toplam 180 günlük ebeveyn izninin çalışan ebeveyn tarafından bu toplamı aşmayacak şekilde, kısmi zamanlı olarak haftada en az 1 gün olarak kullanılması durumunda 180 haftaya kadar yayılabilmesi.
* Annelik ve ebeveyn izninin bitimini takiben okul öncesi çocuk bakım ve eğitim hizmetlerine ulaşımın sağlanması, kadınların çocuk bakımı nedeniyle emek piyasası dışına çıkmak zorunda kalmalarının önlenmesi.
* Diğer bağımlı aile bireylerinin (yaşlı, engelli) bakımına yönelik hizmetlerin yaygınlaştırılması: Yaşlı ve engelli bakımına yönelik halihazırda tek uygulama olan nakit transferi politikası sadece toplumun en düşük gelirli kesimlerine hitap etmekte. Karma çözümlerle desteklenen (Gündüzlü kurum bakımı, yatılı kurum bakımı ve mesai saatleri dışında evde bakım seçeneğini de içeren) bakım hizmetleri tüm kesimlerin önündeki seçeneklerin çeşitlendirilmesini sağlar. Bu kapsamda, hizmetlerin, belli bir gelirin altındakilerden hiç ücret almamak şartıyla gelire göre ailelerden de katkı alarak oluşturulacak bir kamu bakım sigortası fonundan karşılanmasının esas alınması.
*Çalışma saatlerinin, tam zamanlı statüsünü koruyarak azaltılması ve iş koşullarının iyileştirilmesi: İşyerinde çalışma saatleri uygulamalarının yasal üst limit olan 45 saate uygun olarak denetlenmesi, bu sürenin kadın ve erkek çalışanların iş ve özel yaşamı bağdaştırabilecekleri şekilde azaltılması.
* Kayıt dışı istihdamla mücadele edilmesi: İnsana yakışır iş koşullarına sahip, yasal bakım izinlerine, izin sonrası iş garantisi hakkına ve sosyal haklara erişimi temel alan kayıtlı istihdamın standart hale getirilmesi, esnek ve güvencesiz çalışma biçimlerinin teşvik edilmemesi.
* Makro ekonomi politikaların amacı, son derece adaletsiz bir gelir dağılımı içinde daha çok ve daha hızlı büyümek değil; kadınlarla erkeklerin eşit koşullarda yaşadığı, dünyanın kaynaklarının gelecek nesillere de aktarılabildiği, çevreye saygılı, adil bir üretim ve bölüşümün gerçekleştirilmesi olmalı. İstihdamı doğrudan ve temel hedef alarak artırmaya yönelik politikalar geliştirilmeli. Kamu yatırım programlarında istihdam yaratacak yatırımların yanı sıra, insana yakışır istihdam yaratacak özel yatırımları teşvik etmeye yönelik önlemler alınmalı. Bu istihdam artışlarının kadın erkek eşitliğini gözetmesi sağlanmalı. Bakım hizmetlerine yönelik yatırımlar, yatırım politikasının temel bileşeni olmalı. Eğitim ve sağlık hizmetleri gibi öncelikli sektörlerdeki yatırım açıklarının giderilmesi sadece özel kesim yatırımlarını teşvik ederek sağlanamaz. Bu hizmetler içinde yer alan eğitim ve bakım hizmetlerinin de kamusal sorumluluk olduğu unutulmamalı.
Evrensel'i Takip Et