6 Eylül 2016 05:45

Aslı'nın arkadaşları özgürlük istiyor

“Aslı’nın Arkadaşları” Aslı Tohumcu, Gürsel Korat, Meltem Gürle, Ertuğrul Mavioğlu’la yaşanılanları, dayanışmanın ne ifade ettiğini konuştuk.

Aslı'nın arkadaşları özgürlük istiyor

Ezgi GÖRGÜ
İstanbul

Yazar Aslı Erdoğan’ın tutukluluğuna yapılan itiraz İstanbul 5’inci Sulh Ceza Hakimliğince 13 gün sonra reddedildi.

Aslı Erdoğan’ın tutuklanmasının ardından yazarlar arasında başlatılan dayanışma nöbeti, “Yazı Nöbeti” devam ediyor. Kapatılan Özgür Gündem’in yerine açılan Özgürlükçü Demokrasi gazetesinde “Aslı’nın Arkadaşları” olarak Aslı Erdoğan ve tutuklanan gazeteciler için yazarlar yazılar yazıyor. Necmiye Alpay’ın,”Ana dilimizin koruyucu meleğinin” tutuklanmasıyla birlikte onun için de aynı köşeden ta ki serbest bırakılana kadar devam edecek nöbet yazıları. 

Nöbet listesine isimlerini yazdıran Aslı Tohumcu, Gürsel Korat, Meltem Gürle, Ertuğrul Mavioğlu’ya bu ülkenin birer yazarı/gazetecisi olarak yaşanılanları, buna karşın dayanışmanın ne ifade ettiğini anlatmalarını istedik.  
Kürt halkının özgürlük ve eşitlik hareketiyle dayanışma için de olan, basın özgürlüğünü her koşulda savunan “Aslı’nın Arkadaşları”  yaşananları değerlendirdi. 

‘SAVAŞ İSTEYENLERE UYGUN SIFATI BULAMIYORUM’

Aslı Tohumcu: Barış isteyenlere yönelik cadı avı Aslı Erdoğan’la başlamadığı gibi, Necmiye Alpay’la da bitmeyecek, belli. Ancak şu da belli: Kürt halkının özgürlük ve eşitlik hareketiyle dayanışan, tüm halklar için barış isteyen insanlar, ne olursa olsun barış diye inat etmeyi sürdürecek! Vicdan yoksunu, şuursuz, kana susamış… ne diyeyim; bu ülke için savaş isteme kötülüğünü yapanlara uygun sıfatı bulamıyorum. Aslı Erdoğan ve Necmiye Alpay’la paylaştığım bu güzelim dili, bu barışçıl, güzel insanların (ve onlar gibi daha nicelerinin) özgürlüğünü elinden alan zihniyetle paylaşmaktan gerçekten utanıyorum. Yazmak bir silah bile değilken, Aslı Erdoğan ve Necmiye Alpay’a sahip çıkmayacak yazar ve okuyucular aynada kendi suratlarına nasıl bakacaklar bilmiyorum. Bu utancın, ayıbın, hukuksuzluğun, zulmün dibi yok! Bunu görelim artık ve korkularımızdan soyunalım ne olur! 

‘DÜŞÜNCE SUÇU’ KAVRAMI KABUL EDİLEMEZ’

Gürsel Korat: Necmiye Alpay tanıdığım bildiğim bir insandır. Aslı Erdoğan da öyle. Onlarla herhangi bir terör suçunu bağdaştırmam olanaksızdır. “Düşünce suçu” kavramı ise kabul edilemez. 

Yazarlardan birinin bile “düşünce suçundan” içeride olması tüm yazarları aynı suçun potansiyel adayı haline getirir. 

Yazarların böyle hapislere atılması, ahlaksız ve halk düşmanı bir darbe girişimini savuşturmayı başarmış olan Türkiye’nin uluslararası plandaki durumunu güçleştirecektir. Hiçbirimiz, ülkemizin düşünce özgürlüğünü sınırlayan bir ülke olarak anılmasını istemeyiz.

‘YAZMAYA DEVAM EDECEĞİZ TA Kİ BU ÜLKEYE BARIŞ GELENE KADAR’

Meltem Gürle: Yazı yazmaya cesaret edişim, garip bir tesadüfle Necmiye Alpay sayesinde oldu. Onun Radikal’deki köşesi “Dil Meseleleri”ni takip ediyordum. Dedim ki, bundan sonra sanki Necmiye Alpay okuyacakmış gibi yazayım. Onun düşüneceği gibi düşüneyim, cümlelere bir de onun gözüyle bakayım. Bunun üzerine biraz cesaretlendim. Böyle bir dil ustasının gözü üzerimde ya, hata yapma korkusunu bir kenara bırakıp yazabilirdim artık. 

Türkçenin en dürüst en sahici haliyle yazan Aslı Erdoğan’ın ardından, şimdi Necmiye Alpay’ı da tutukladılar. Ana dilimizin koruyucu meleğini yani. Onun dikkatli ve incelikli gözünün üzerimizde olmasının hepimiz için ne kadar önemli olduğunu bilemediler.

Buna karşılık söylenecek tek şey var. Yazmaya devam edeceğiz. Necmiye Alpay okuyacakmış gibi yazacağız. Aslı Erdoğan konuşuyormuş gibi söyleyeceğiz. Ta ki bu ülkeye barış ve adalet gelene kadar. 

‘HEPİMİZİ YEMEK İSTİYORLARSA  DEMİRDEN LEBLEBİYE DÖNÜŞMEMİZ LAZIM’

Ertuğrul Mavioğlu: Aslı Erdoğan’ın tutuklanması sonrasında ortaya çıktı bu yazı nöbeti. Özgür Gündem Gazetesi’nin Yazı İşleri Müdürü İnan Kızılkaya, Zana Kaya, Aslı Erdoğan ve şimdi de Necmiye Alpay’ın tutuklanmasıyla da bu çaba önemli bir hale geldi. Bu bir itaatsizlik eylemi bana göre, bu tutuklanan arkadaşlarımızın durumu esas itibariyle hükümetin, devletin yapma-yazma-söyleme şeklinde özetlenebilecek faşist baskısına yönelik bir tavır niteliği taşıyor. Tabii yazı nöbeti tek başına yeterli bir çabayı ifade etmiyor, bunun başka tür eylemlerle desteklenmesi şart. Özgür Gündem’in yeniden açılması, tutuklu gazetecilerin serbest kalmasına kadar bütün bu eylem ve çabaların sürdürülmesi gerekiyor. Anlaşılan o ki hükümet, devlet, özellikle darbe girişimi sonrasında baskılarını daha da yoğunlaştırarak sürdürecek. Dayanışmayı kırmak için daha farklı tutuklamalara ve yönelimlere başvurabilir. Doğal olan tavır, hepimizi yemek istiyorlarsa bizim demirden birer leblebiye dönüşüp dişlerini kırmamız lazım. Çünkü sadece yazma özgürlüğü değil, halkın haber alma hürriyetine yönelik ağır bir saldırı söz konusu. O nedenle sadece yazarların, sadece aydınların sorunu değil. Bütün bir halkın sorunu olarak basın özgürlüğü konusunda herkesin çaba sarf etmesi gerekiyor.
 

Evrensel'i Takip Et