30 Ağustos 2016 01:51

Metro’da baskılar artıyor

Sosyal-İş Sendikası ile Metro Grosmarket arasında yürütülen toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine Sosyal-İş Sendikası grev kararı aldı. İşçilerin en önemli kazanımlarından biri olan “yılda 4 ikramiye hakkı”nı kaldırmak isteyen patron, işçilerin taleplerine yanıt vermek yerine grev kararının işyerlerinde ilan edilmesini engellemeye çalıştı. 

Patronun baskısı her geçen gün artarken, işçiler sendikalarının bu baskılara karşı tepki koymasını istiyor. Ancak sendika yönetimi, grev kararını uygulamak yerine, işçileri grev oylamasına sevk ederek, sözleşmenin Yüksek Hakeme gitmesine sıcak bakıyor. Metro yönetimi ise işçilere sendikaya hitaben hazırlanan bir dilekçeyi zorla imzalatarak, işçilerin “müzakerelerin masada bitmesi”ni istediği izlenimi yaratmaya çalışıyor. 

SALDIRI YETKİ SÜRECİNDE BAŞLADI 

Sosyal-İş Sendikası ile bir Alman şirketi olan Metro Grosmarket arasında ilk toplu iş sözleşmesi 2005 yılında imzalandı. Taraflar arasında 5 dönem üst üste toplu iş sözleşmesi imzalanırken, son toplu iş sözleşmesi 2015 yılı sonunda sona erdi. Sosyal-İş Sendikası yeni toplu iş sözleşmesi için görüşmeleri başlatmak üzere 2015 yılı ekim ayında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına başvurdu. Bakanlık, sendikanın gerekli çoğunluğa sahip olduğunu tespit etti. Ancak Metro patronu, görüşmeleri geciktirmek için yetki itirazında bulundu. Metro’nun açtığı itiraz davasını geri çekmesi üzerine görüşmelere 2016 yılı mart ayı sonunda başlanabildi. Patronun yaptığı keyfi yetki itirazına karşı sendika herhangi bir eylem ya da etkinlik yapmazken; görüşmeler 5 ay gecikmeli başladı. Bu arada 2016 yılı başında asgari ücretin yüzde 30 artması nedeniyle, işçilerin büyük çoğunluğunun hem ücret hem de yılda 4 ikramiyeleri yüzde 30 oranında artmış oldu. 

Sendika ile Metro arasında yürütülen toplusözleşme görüşmelerinde idari maddeler üzerinde anlaşmaya varıldı. Ancak parasal konulara ilişkin maddelerde anlaşma sağlanamadı. Metro Grosmarket işçilerin en önemli kazanılmış haklarından biri olan “yılda 4 ikramiye” hakkının 2015 yılı ortalama ücretlerine giydirilmesini teklif etti. Patron, bu teklif ile 2016 yılında asgari ücrete yapılan yüzde 30’luk artışın etkisini ortadan kaldırmanın yanı sıra, yeni işe alınacak işçileri, ikramiye olmadan sadece asgari ücretle çalıştırmayı da amaçladı. Patronun bu teklifi sendika tarafından kabul görmedi. Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’na göre 60 gün süren görüşmelerde anlaşmaya varılamadığı gibi arabulucu aşamasında da anlaşma sağlanamadı.

Sendika ile Metro arasında görüşmeler sürerken, Metro Grosmarket yönetimi, işçilerin 2016 yılı temmuz ayı ücretleri ile birlikte ödenmesi gereken 2’nci ikramiyelerini de ödemedi. Patronun yasal yükümlülüğünü yerine getirmemesi işçilerden büyük tepki toplarken, Metro patronu “İkramiye hakkını ortadan kaldırmakta kararlı olduğu” mesajını vermeyi amaçladı. Sosyal-İş Sendikasının ikramiyelerin ödenmemesi üzerine herhangi bir eylem yapmaması ve girişimde bulunmaması üzerine; işçiler bireysel olarak hak arayışına gitmeye başladı. Birçok işçi bu süreçte yasal hakları ödenmediği gerekçesiyle işyerine ihtar çekerek işyerinden ayrıldı. Sendika işçilere ikramiye sorununun toplusözleşme ile çözüleceğini söylemekle yetinirken, sorun çözülmediği gibi ikramiye krizi de giderek büyüdü.

GREV KARARINA ENGEL

Anlaşmaya varılamaması üzerine Sosyal-İş Sendikası 25 Ağustos tarihinde grev kararı aldı ve yasal zorunluluk gereği grev kararı tüm Metro mağaza ve depolarında aynı gün ilan edildi. Grev kararında grevin uygulanacağı, yani başlayacağı tarihe yer verilmedi. Kanunda “Grev kararı işyerinde ilan edilir” denilmesine rağmen, birçok mağazada mağaza müdürleri grev kararının işyeri girişine asılmasını ve işçilerin grev ilanına katılmasını engellemeye çalıştı. Bazı mağazalarda grev kararı işçilerin de katılımı ile mağaza önlerinde ilan edilirken; birçok mağazada ise grev kararı işyeri panolarına asıldı. Grev kararının güçlü bir biçimde ilan edilememesinde, patronun yasa dışı baskı ve tehditlerinin yanı sıra sendikanın da net bir karşı duruş sergileyememesi etkili oldu. 

GREV YERİNE YÜKSEK HAKEM! 

Kanuna göre, uyuşmazlık tutanağının sendikaya ulaşmasını takip eden 60 gün içinde grev kararının alınması ve 6 iş günü önceden işverene bildirilerek uygulanması gerekiyor. Bu nedenle sendikanın 4 Ekim’e kadar herhangi bir tarihte grevi başlatması gerekiyor. Ancak henüz sendika grev tarihini belirlemiş değil. Bu süre içinde sendika ile Metro yönetimi arasında anlaşma sağlanması halinde greve gidilmeden toplu iş sözleşmesinin imzalanması ihtimali de mevcut. 

Bir başka ihtimal ise grev kararının ilan edilmesini takip eden 6 iş günü içinde tüm Metro çalışanlarının dörtte birinin grev oylaması yapılmasını istemesi halinde, grev oylamasına gidilmesi. Grev oylaması istendiği ve grev oylamasında çoğunluğun “hayır” oyu kullanması halinde toplu iş sözleşmesi Yüksek Hakem Kuruluna götürülecek ve toplu iş sözleşmesini Yüksek Hakem Kurulu sonuçlandıracak. 

Grev oylamasını bugüne kadar genellikle patronların grevi engellemek, işçilerin bütünlüğünü bozmak için istediği biliniyor. Ancak Metro’da grev oylaması imzalarını sendikanın toplattığı belirtiliyor. Gazetemize ulaşan bilgilere göre sendika yönetimi, greve gidilmesi yerine grev oylaması için imza toplanmasını ve oylamada “hayır” kararı çıkararak sözleşmenin Yüksek Hakem Kuruluna havale edilmesini savunuyor. Yüksek Hakem Kurulunda mevcut hakların genel olarak korunduğu bu sayede ikramiye haklarının korunacağı ileri sürülüyor.

Öte yandan Metro yönetimi de, kendi hazırladığı bir dilekçeyi işçilere imzalatmaya çalışıyor. Sendikaya hitaben hazırlanan dilekçe ile işçilerin grev değil sözleşmenin masada bitmesini istediği iddia ediliyor.

İŞÇİLER: SENDİKA GERİ ADIM ATMAMALI

İzmir Gaziemir mağazasında konuştuğumuz işçiler grev kararının asılması ile ilgili yeterli bir bilgilendirme yapılmadığını hatta kendilerine “Sendika fazla kişi çıkmaya gerek yok dedi. Panoya asılacak sadece” diye söylemde bulunulduğunu belirtiyorlar. Birçok mağazada grev ilanlarının kalabalık olarak yapıldığını sonradan Facebook’tan gördüklerini belirten işçiler, “Çiğli mağazasındaki arkadaşlarımızın fotoğraflarını görünce biz niye böyle yapmadık diye kızdık kendimize ve sendikaya. Ama burada gerekli çalışma yapılmadı. Yapılsaydı bizim mağazamızda da katılım olurdu” dedi.

İşçiler, ikramiyelerden önce de sözleşmede var olan izin yardımı ve yakacak parasının patron tarafından ödenmediğini, bu süreçte sendikanın yeterli tepki göstermediğini, bu nedenle şimdi patronun ikramiye hakkına göz diktiğini belirtiyorlar. 

İstanbul’da Ümraniye mağazasında görüştüğümüz işçiler özellikle idari amirler, reyon şefleri ve müdürlerinin kendilerini tek tek çağırarak “Grev olursa katılmayacaksınız, grevden yana olmayın, sendikanıza baskı yapın, bu işten vazgeçsin yoksa hepiniz işinizden olursunuz” diye tehdit ettiğini söyledi. Baskıların grev kararı alınmadan önce başladığını hatırlatan işçiler, sendikalı işçiler üzerinde baskı kurulduğunu, rüşveti çağrıştıran uygulamalarla bazı reyon çalışanlarının sendikadan istifası karşılığı şefliğe terfi ettirildiğini iddia ettiler. 

İki vardiya sistemi ile çalıştıklarını anlatan işçiler sıkıntılarını şöyle sıraladı: “Mağazalarda elaman sayısı her geçen gün azalıyor. Az elemanla çok iş yapmamız isteniyor. Bu nedenle eskiden düzenli olan vardiyalarımız şimdi iyice belirsizleşti. Sürekli olarak kameralar altında denetleniyoruz, bir araya gelip konuşamıyoruz. Reyonları terk edemiyoruz. Yemeğe çaya sıra ile çıkıyoruz.” Zor koşullarda çalıştıklarını ifade eden işçiler, “Bu marketlerde bel fıtığı, omur kaymaları, hatta zatürre bile oluyoruz. Şarküteri, et ürünleri reyonu gibi bölümlerde çok soğuk havada hizmet vermek oldukça riskli. Ağır ürün kolileri ve paletleri kaldırıp indiriyoruz. Zihnen yoruluyoruz. Forkliftle bazı şeyleri halletsek de iş yine riskli. İyi satış yapamadığımız ve günlük ciroyu tutturamadığımız zaman azar işitiyoruz. Bu da bizim zorumuza gidiyor.”

Sendikacıların kendilerini herhangi bir eyleme götürmediğini, sorunlarla ilgili bir basın açıklaması bile yapmadığını söyleyen işçiler “Grev kararı dış kapıya asılması gerekirken sendikanın temsilcilik odasına asılıyor. 11 yıldır iyi kötü bazı iyileştirmeler oldu. Şimdi anladığımız kadarıyla bu haklarımız bile elimizden alınmak isteniyor. Sendikamız tek bir adım bile geri adım atmamalıdır” dedi.

Kendilerine sorulmadan sözleşmenin imzalanmaması gerektiğini belirten işçiler, sendikacıların sözleşme ve grevle ilgili kendilerini bilgilendirmeleri ve toplantı yapmasını istedi. İşçiler şu uyarıda bulundu: “Metro Markette TİS komiteleri kurulmalıdır. TİS’in her safhasında bu komiteler aracılığıyla işçilere bilgi verilmelidir. Ayrıca sendikamız artan baskılara karşı hem merkezi hem de şube düzeyinde tepki göstermelidir.”

‘YÜKSEK HAKEM BİR SEÇENEK’

Sözleşme süreciyle ilgili gazetemize konuşan Sosyal-İş Genel Başkanı Metin Ebetürk, “Yaptığımız toplantılarda bazı işçiler Yüksek Hakem Kuruluyla (YHK) ilgili bilgi edinmek istediler. YHK konusunda bilgi verdik. İşçilerin bir kısmının zaten bilgisi var. İşçilerin eğilimleri konusunda doğru yolu göstermeyi çalışıyoruz” dedi.

Mağazalarda iki eğilimin olduğunu belirten Ebetürk, “Bir eğilim, ‘toplusözleşme süreci, sendika ve işveren arasındaki müzakereler devam etsin’ derken, diğer eğilim ise ‘Yüksek Hakem’e götürelim, haklarımızı koruyalım’ diyor” diye konuştu.

Ebetürk, bu durumda sendikanın tutumunun ne olacağına ilişkin sorumuza şu yanıtı verdi: “Yüksek Hakem bir seçenek. Bazen bu gibi olumsuzluklar, çaresizlikler olabiliyor. Sendika merkezi mücadeleyi öne koyuyor ama bazı konularda mücadelenin zor olduğu dönemler vardır. Bizim için Yüksek Hakem umudun kalmadığı zaman başvurulacak yerdir” dedi. (İŞÇİ SENDİKA SERVİSİ)

Evrensel'i Takip Et