25 Ağustos 2016 00:45

Milliyetçilik zehri, katliam ve bir işçi servisi muhabbeti

Ayşe Adalı'nın mektubu: Ezilmişliğimizi başkalarını ezerek dışa vuran bu zehir, bu milliyetçilik zehri hiç bir zehre benzemez.

Paylaş

Ayşe ADALI*

Çalıştığım fabrikada, aynı işi yapan, aynı ücretleri alan Suriyeliler, Kürtler ve Kilisli Türklerden oluşan, benim de yöneticiliğini yaptığım imalat kısmında çalışan ve her zaman olabildiğince  koruyup kollamaya çalıştığım işçiler var. Aynı servisle gidip geldiğimiz, bir nevi kader arkadaşlığı yaptığımız işçiler…
Çalışırken her zaman gözlemlediğim ve müdahil olduğum bir durumu aktarayım önce. Hepsi Suriye sınırına en yakın köylerde doğmuş Kilisli dediğimiz Türk işçiler ve ağırlığı Urfalı olan Kürt işçiler, fırsat bulduklarında en ağır işleri Suriyelilere yıkmaya çalışırlar.
Türkler birbirini kollar, Kürtlere diş geçiremeyeceklerini bildikleri için onlara fazla bulaşmazlar ama onlara göre hepsi PKK’lıdır, gerginliği hissedersiniz… Kaç kere anlatmışımdır, yaptıkları milliyetçiliğin yanlış olduğunu; sınırın öbür tarafında doğmuş olsalar Suriyeli, biraz daha doğuda doğmuş olsalar Kürt olacaklarını; Kürtlerin de, Suriyelilerin de, Kilis’ten gelen kendilerinin de aşağı yukarı aynı sebeplerle Antep’e göçle geldiklerini, herkesin evine ekmek götürmek zorunda olduğunu, kimsenin keyfinden bu şehre ya da bu işe gelmediğini..
Ama nasıl bir zehirse bu milliyetçilik; Türklerin en yukarda(!) Kürtlerin onların altında, en altta Suriyelilerin bulunduğu bir psikolojik hiyerarşiyi yıkmam mümkün olmadı.
Bu sabah servise bindiğimde, bombanın patladığı, çoğunluğu çocuk, 50’den fazla insanın öldüğü yere yakın oturan Suriyeli ve Türk işçiler binmiş, önde oturan Türk işçiler arasında konu açılmış, sohbet başlamıştı. Henüz Kürtler binmemişti. Arkada oturan Suriyelilerden Türkçe bilenler kulak kabartmış dinliyor; diğerleri gözlerini kapatmışlar, sinmiş oturuyorlardı. Serviste Türk işçiler arasındaki konuşmayı yakaladığım yerden itibaren aynen aktarıyorum:
- Jiji Apo , jiji Apo.. al sana jiji Apo.. ne IŞİD’i, kendi kendilerini bombalıyorlar. Düşmanı vardır belki o yapmıştır. Oğlum ölen de sizsiniz öldüren de sizsiniz, hadi bakalım! Jiji Apo ney lan?
- Biji Apo, Yaşasın Apo diyolar.
- Yeri bağim (yürü bakalım) kurtarsın sizi Apo.
- IŞİD ne uğraşacak sizinle, o kadar miting oldu, kalabalık oldu, çarşı adam kaynıyor bi şey  olmuyor, IŞİD bombalasa onları bombalar, sizi niye bombalasın.
- Dedim ya, düşmanı vardır, kan davasıdır…
Sadece dinledim. Ne diyeceğimi bilemedim. Ne desem boş diye düşündüm. Çoğu çocuk, onlarca insanın, hem de bir düğünde, hem de burunlarının dibinde, hem de birlikte çalıştıkları işçilerin mahallesinde vahşice katledilmiş… Böyle korkunç bir olayı bile ırkçı söylemlerle ve bir düşmanlık duygusuyla değerlendirmeleri karşısında, hiç bir şey anlatacak gücüm kalmamış hissettim. Hem zaten ben işyerinde onların yöneticisi olsam bile, benden izinsiz tuvalete gidemeseler bile sonuçta ben bir kadınım. Benim düşüncem bile olamaz!
Zaten Kürtlerin durağına gelince muhabbet bıçakla kesilmiş gibi kesildi. Konu hakkında tek bir kelime daha edilmedi.
Öyle ezilmişiz ki, öyle eziliyoruz ki, öyle zehirlenmişiz ki; hasbelkader sınırın 2 km güneyinde doğsa Suriyeli, 100 km doğusunda doğsa Kürt olacak Türkler kendini beyaz Türk sanıyor. Ve dahası bunun kendilerine doğuştan bir üstünlük verdiğine inanıyor.
Sınırın 2 km güneyinde doğsa Arap olacak Kürt, kendini Suriyeli’den bir yukarda ama Türk’ten bir aşağıda görüyor, Suriyeliye yabancı muamelesi yapmakta haklı buluyor kendini. Sınırın 2 km kuzeyinde doğsa Kürt ya da Türk olacak Arap ise istenmediğini biliyor, konuşursa başına gelecekleri seziyor, siniyor, yaşadığına şükrediyor.
Bunları görünce, bu coğrafyadan hiç bir sorun çözülmez diye düşünüyor insan. Öyle bir bataklığın içindeyiz ki; başka birinin üstüne çıkabilirsek kurtulabileceğimizi sanıyoruz.
Ezilmişliğimizi başkalarını ezerek dışa vuran bu zehir, bu milliyetçilik zehri hiç bir zehre benzemez. Türk, Kürt, Arap, hangi milliyetten ve inançtan olursak olalım, kaderimizin aynı olduğunu, tek başına kurtuluş olmadığını anlayana kadar daha çok kan akar bu topraklarda... Daha çok acı çeker bu halklar... Sonumuz hayrolsun...

*Gaziantep

ÖNCEKİ HABER

İş güvencemize göz dikenler 3 milyon memuru karşısında bulur

SONRAKİ HABER

Dr. Naif Bezwan: Kürtlerin kazanımlarına karşı bir operasyon

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...