22 Ağustos 2016 14:35

Çok denklemli savaş: Hasekê’de neler oluyor?

Suriye ordusunun Haseke’yi vurması ve çatışmaları, Gazeteciler Mehmet Nuri Ekinci, Musa Özuğurlu, Hasan Sivri ve Şükrü Taş'la konuştuk.

Paylaş

Faruk AYYILDIZ
İstanbul

Suriye’nin Hasekê vilayetinde YPG/YPJ, HPC ve Asayiş ile Suriye ordusu arasında şiddetli çatışmalar yaşanıyor. Suriye ordusunun savaş uçağı, havan topları ve ağır silahlar kullandığı çatışmaların nasıl başladığına ilişkin medyada farklı iddialar yer alırken, yaşananları Suriye ve Rojava’yı yakından takip eden isimlerle konuştuk. 

‘HAVA SALDIRILARINDA ÖLEN SİVİLLER VAR’

Hasekê’de yaşanan çatışmaları yerinde izleyen Gazeteci Mehmet Nuri Ekinci, “Çatışmalar yedinci gününe girdi. İlk üç gün rejim uçakları, sivil bölgeleri de vurdu. Rejimin top atışları ve hava saldırılarından kaynaklı 18 sivil yaşamını yitirdi. Bu insanların kayıtları hastanelerde mevcuttur” dedi.  
Yaşamını yitiren YPG/J’liler ile ilgili de bilgi veren Ekinci, “İlk günlerde dört YPG/J savaşçısının yaşamını yitirdiği açıklandı ancak sonrasına dair henüz bilgimiz yok” diye konuştu.

‘SİVİLLER MAHALLEDEN ÇIKARILDI’

Suriye rejimine bağlı askeri güçlerin kontrolündeki mahallelerde bulunan sivillerin, çatışma bölgelerinden çıkmasının engellendiğini de iddia eden Ekinci şöyle devam etti: “Rejim kontrolündeki mahallelerde bulunan siviller bir nevi canlı kalkan olarak kullanılıyordu. YPG/J ve Asayiş, buradan bir koridor açtı, yüzlerce sivil insanın bu mahallelerden çıkış yapmasını sağladı.” 
Bu sivillerin nerede olduğunu sorduğumuz Ekinci, açılan koridordan çıkış yapan sivillerin Cizirê kantonundaki güvenli bölgelere tahliye geçişlerinin sağlandığını söyledi.

SAHADA KİMLER SAVAŞIYOR?

Ekinci sahadaki durumu ise şöyle anlattı: “Rejimin devlet olarak Hasekê’de savaşacak güçte olmadığını düşünüyorum. Bundan dolayı da rastgele top atışları yapıyorlar. Üst düzey rütbelilerin de olduğu 100’den fazla asker teslim oldu. Silahlarını bırakıp kaçanlar var. Hasekê’de dün akşam çatışmalarda 36 rejim askeri öldürüldü. Çokça cephane alındı buradan.” 
Gazeteci Mehmet Nuri Ekinci’nin iddiası, Hasekê’de rejim adına savaşanların, paramiliter güçlerin yanı sıra “İran’a bağlı Hizbullah güçleri olduğu.” Ekinci, Hasekê’deki çatışmaları “Türkiye -İran-Suriye arasında gerçekleştirilen gizli görüşmelerin sonucu” olarak değerlendiriyor: “Özellikle Menbic sonrası savaşın Hasekê’de patlaması tesadüf değil, Menbic hamlesinin devam etmesi, Türkiye, İran ve Suriye’nin işine gelmiyordu.” 
Suriye yönetiminin Hasekê’de PKK varlığından bahsettiğini de hatırlattığımız Ekinci, “Suriye rejimi ısrarla bazı yerleri almaya çalışıyor. Halkın temel yaşam alanlarını daraltan ve kısıtlayan, bu noktada tekleşen bir rejim dayatılıyor ama bu kabul edilmiyor. Buradaki rejim güçlerinin açıklamaları Tayyip Erdoğan’ın açıklamaları gibi tekçidir, YPG/J’nin iradesini tanımayan ve çatışmaları PKK’ye dayandıran açıklamalar yapıyorlar ama Hasekê’de bulunan YPG/J’liler ve Asayiş, burada yaşayan emekçi insanlardır. Öz savunma güçleridir, bunların dışında Haseke’de savaşan güç yoktur” dedi.

ÇATIŞMALARIN BAŞLANGICI

Hasekê’de çatışmaların nasıl başladığına ilişkin farklı iddiaların olduğunu da sorduğumuz Ekinci, “Savaş, rejim güçlerinin saldırısıyla başladı. Hasekê’de halkın arasında geziyoruz. ‘Halk, rejim saldırıyor, sıkışınca da ateşkes çağrısı yapıyor ama rejimi istemiyoruz. Bunu Arap yurttaşlar da söylüyor’ dedi.  Suriye rejiminin savaş öncesi dönemde olduğu gibi merkezi otorite ile bölgeyi yönetmeye çalıştığını ancak bunun mümkün olmadığını söyleyen Ekinci, “Çünkü Hasekê etrafını cihatçı çetelerden temizleyen YPG/J güçleridir” vurgusu yaptı. 
Ekinci son olarak, YPG/J’nin ilerleyişini sürdürdüğünü ve rejim güçlerinin kontrolünde bulunan birçok noktanın YPG denetimine geçtiğini söyledi.

TÜRKİYE VE SURİYE’NİN BEKLENTİLERİ

Suriye’yi yakından takip eden Gazeteci Musa Özuğurlu da, Hasekê’de işlerin karışık göründüğünü söylüyor. Gazete duvaR’da yazdığı yazısında “Esad, PKK ismini telaffuz ederek Türkiye’ye mesaj mı gönderdi” diye sorduğunu hatırlatan Özuğurlu, bu ihtimalin güçlendiğinin altını çizdi. 
Arap basınında MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın bir yardımcısının Şam’a ziyarette bulunduğu iddiasının yer aldığını söyleyen Özuğurlu, “Suriye, Rusya’nın nezaretinde Türkiye’ye karşı elini güçlendirmeye çalışıyor. İki tarafın da birbirinden istedikleri var. Suriye, Türkiye’nin cihatçılara verdiği desteğini kesmesini isterken, Türkiye de Kürtlerin ilerlemesinin engellenmesini istiyor. Dolayısıyla iki devlet karşılıklı bu jestleri gerçekleştirirse dengeler değişebilir” yorumu yaptı. 

‘ESAD, KÜRTLERE TAVIR KOYDU’

Gazeteci Özuğurlu, Suriye devleti ile Kürtler arasında bu zamana kadar ciddi çatışmaların yaşanmadığını hatırlatarak, iki tarafın da zorunluluklardan dolayı birbirlerine dokunmak istemediğini vurguladı: “Suriye ordusu yeni bir cephe açmak istemiyordu. Aynı şekilde Kürtler de hem kendi coğrafyalarındaki Araplar, Hıristiyanlar, Süryaniler ile karşı karşıya gelmemek hem de orduyu karşılarına almamak için çatışmalardan kaçındılar. Çünkü bu halkların bir bölümü rejimi destekliyor.” 
Çatışmasızlık ile bugüne kadar gelindiğini ancak işlerin planlandığı gibi gitmediğini söyleyen Özuğurlu şöyle devam etti: “Şam, Kürtlerin ABD ile fazla yakınlaştığını düşünüyor ve fırsat kolluyordu. Bu fırsatın şimdi geldiğine dair bir düşünce olabilir Şam’da. Esad, iki taraflı adım attı: Bir taraftan Kürtlere ‘Siz ABD’ye fazla yanaştınız’ diye tavır koyuyor, diğer yandan Türkiye’ye jest yaparak, Nusra başta olmak üzere cihatçılara yapılan desteğin kesilmesine ilişkin jest bekliyor. Bir taşla iki kuş vurmaya çalışıyor.”  

RUSYA’NIN ETKİSİ

Çatışmaların nereye evirilebileceği sorusunu ise Özuğurlu şöyle yanıtladı: “Rusya’nın ateşkes için yoğun çalışması var. ABD nasıl müdahil olacak? Türkiye ve Suriye, anlaşmayı sağlayıp Kürtlere karşı harekete geçerlerse ABD’nin Suriye’deki alanı tehlikeye girecek. Bu da ABD’nin işine gelmez. ABD, Kürtlere destek vermeye çalışacaktır, ikinci olarak da Türkiye içerisindeki bir takım dinamikleri harekete geçirebilir. Ancak her durumda Kürtler adına bundan sonraki süreç daha zor olacak. Esad’ın Türkiye ile anlaşıp Kürtleri karşısına alacağını düşünmüyorum. Esad böyle karışık bir durumda Kürtleri tamamen karşısına almak istemez. Esad, Türkiye’ye ‘Kürt meselesini bana bırakın, ben kontrol ederim’ sözü verebilir ama bu pratikte ne derece geçerli olur bilemem. Asıl olarak ABD’nin Türkiye’ye karşı tavrını merak ediyorum çünkü Kürt meselesinde Türkiye ile tamamen farklı düşünüyorlar. Türkiye, Rusya’ya yanaşıyor. ABD daha fazla saldırganlaşabilir, askeri olarak olmasa da başka şekilde yapabilir” dedi.

‘HAVA SALDIRILARI ÖNEMLİ BİR GELİŞME’

Gazeteci-Araştırmacı Hasan Sivri, taraflar arasında geçtiğimiz yıllarda daha yerel çatışmalar olduğunu hatırlatarak şu yorumu yaptı: “Son çatışmalarda biraz daha bölgesel gelişmeleri dikkate alırsak, zamanlama ve ilk defa hava saldırılarının kullanılması önemli. Aynı zamanda da tehlikeli bir gelişmeyi işaret ediyor. Çatışmaların üçüncü gününde Suriye’deki resmi beyanlara göre ateşkes sağlanamayınca ordunun uçakları devreye girdi ve YPG, Suriye Demokratik Güçleri karargahlarının vurulduğu duyuruldu. Çatışmaların şiddetlenmesiyle siviller kenti boşalttı. Şam’daki kaynaklar ve uluslararası farklı kaynakların dün, içerisinde Rus bir generalin de olduğu bir heyetin Qamişlo’da Kürtlerle ateşkesi görüşmek için bir araya geldiği ve ateşkesin sağlandığı duyuruldu Fakat gece yarısı çatışmalar yeniden başladı. Gün içerisinde ise çatışmalar devam ediyordu. YPG güçleri gün içerisinde birkaç noktayı ele geçirmiş, Şam’daki yetkililer ise doğu Hasekê mahallesinde hükümete ait merkezi binaların hâlâ ordunun kontrolünde olduğunu fakat bazı noktalardaki NDF (Suriye Ulusal Savunma Güçleri) binalarını boşalttıklarını ve müzakereler ile sonuç almaya çalıştıklarını duyurdu.”

KÜRT - ARAP İLİŞKİLERİ

“Türkiye - Rusya yakınlaşması sonucu Suriye rejimi Kürtlere saldırdı” yorumlarını sorduğumuz Sivri, “2013-2014 yıllarında IŞİD’in kırsalda aşiret liderlerini kaçırıp kafalarını kestiği bir dönem var. Bu katliamın ardından aşiret konseyleri toplandı ve Şam’dan taleple üyelerini silahlandırdılar. Ardından bir ordu kuruldu ve 2014’te ne Türk ne de Kürt medyası Arap aşiretlerinin IŞİD’e karşı savaşından bahsetti. 2014’te Hasekê’nin Batı tarafından IŞİD’e karşı korunmasında Arap aşiretlerinin önemli bir rolü oldu ve savaş deneyimleri var. Bu aşiretlerin binlerce silahlı militanı var ve YPG, bu silahlı güçlerin, Arap milliyetçiliğinin kendisine yönelmesinden endişe duyuyor. Bunun haklı tarafları da var. YPG sürekli olarak bu aşiretlerin ve NDF’nin feshedilmesini istedi. Son çatışmada YPG bu konuda ısrarını sürdürüyor: ‘Eğer bu aşiretler silahsızlandırılmazsa operasyonlarımızı sürdüreceğiz’ dedi. Suriye ordu sözcüsünün yaptığı açıklamada da “Ateşkes sağlanamadı. YPG’nin talepleri uç olduğu için uçaklarla karargah vurularak, sınır çizmeye çalıştık” denildi. Bunun çok olumsuz yansımaları olacak Suriye ve Kürtler arasındaki ilişkilere. Dolayısıyla Türkiye – Rusya yakınlaşmasının etkisinden bahsedebiliriz ama çatışmaların seyrinin doğallığının başka yerden geldiğini de bilmemiz gerekiyor.”
Federasyon ilanının ardından Arapların önemli bir kesiminin Kürtlere tepki gösterdiğini de hatırlatan Sivri, “Kürtlere Türkiye’den de bildiğimiz sloganlarla ‘Bölücü Kürtler, Suriye’yi bölecek’ diye tepki gösterildi. YPG bu sefer ki çatışmasında bu sorunun çözümünü istiyor ve çatışmalar bunu gösteriyor. Rusya’nın müdahalesine rağmen ateşkesin sağlanamaması bunun işareti” dedi.

SURİYE VE TÜRKİYE KÜRTLERE KARŞI ANLAŞIR MI?

“Suriye ile Türkiye Kürtlere karşı anlaşacak” tartışmalarına da değinen Sivri şu ifadeleri kullandı: “Türkiye, YPG hakimiyetini engellemek isteyecek. Fakat hem Rusya’nın hem de Suriye’nin YPG’ye bakışı Türkiye’ninki ile aynı değil. Çatışmalara rağmen ne Baas ne de Şam medyasında ‘terörist’, ‘terör’ ifadeleri kullanılmış değil. Dolayısıyla Türkiye ile Suriye’nin bu konuda görüşmesi muhtemel ancak Kürtlere karşı ortaklaşmalarını pek mümkün görmüyorum” ifadelerini kullandı. 
Hava saldırılarıyla beraber ateşkes sağlansa bile eskiye nazaran güvensiz bir ortamın olacağını da vurgulayan Sivri, “Rusya ve ABD’nin müdahalesi olmadan halkların sorunu çözmesi, sorunu ortadan kaldırmaya yönelik daha etkili bir yöntem olacaktır. ABD’nin uçaklarla tacizi, Rusya’nın general gönderip ateşkes sağlaması her zaman bölgedeki halkları dış güçlere bağlı kılabilecek gelişmeler. Bu durum ne Suriye ne de Kürtlerin çıkarına” dedi.

‘KENDİ ÜLKESİNDEKİ KÜRTLERLE BARIŞMALI’

Gazeteci Şükrü Taş da, Hasekê’de Kürt Asayiş güçleriyle Suriye rejiminin desteklediği güçler arasında geçmiş dönemlerde de çatışmalar olduğunu hatırlatarak, son çatışmalarda düzenlenen hava saldırıları için ise şu değerlendirmeyi yaptı: “ABD uçakları, Suriye uçaklarını engellemeye çalıştı. Rusya ise rejime ‘dikkatli ol’ çağrısında bulundu. Rusya böyle bir gerginliği istemiyor.” 
ABD’nin desteklediği cihatçı grupların başarısız olmasından kaynaklı Suriye sahasında Kürtlere mecbur olduğunun altını çizen Taş, “Kürtlerin içerisinde olduğu Suriye Demokratik Güçleri’ni, ne ABD ne de Rusya gözden çıkarmak istiyor” dedi.
Taş, Suriye rejiminin de kolayca Hasekê’den vazgeçmeyeceğine işaret ederek şöyle devam etti: “Rusya müdahalesinden sonra yeniden hava saldırıları olmayabilir ama Hasekê’de çatışmalar devam edecektir. Suriye Demokratik Güçleri önümüzdeki dönem yapacağı operasyonlarla sahada daha da güçlenecek. Türkiye başta olmak üzere bundan rahatsız olan bölgesel güçler var ama bu rahatsızlığın sahada pek karşılığı yok. AKP Hükümeti asla bir araya gelmeyeceğim dediği Esad ile iş tutmaya çalışıyor. Ancak Türkiye’nin bu müdahalelerle Suriye’deki gelişmelere engel olmayacağını bilmesi gerekir. Türkiye'nin kendi ülkesindeki Kürtlerle bir diyalog kurmadan, müzakereye oturmadan yol alması mümkün değildir. Uzun vadeli planlar yapılması lazım, Türkiye’nin izlediği Suriye politikaları iflas etmiştir.” 

ÖNCEKİ HABER

Torbalı'da HDP’nin basın açıklamasına polis müdahalesi

SONRAKİ HABER

Aslı Erdoğan için Özgürlük Nöbeti başladı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...