11 Mayıs 2012 14:55

Umutlu renklerin ressamının kumsalı

Sevda Aydın

Gök rengi şarap içilmez mi böyle günde
Seher yeli eser, yırtar eteğini gülün
Güle baktıkça çırpınır yüreği bülbülün
Bu yıldızlı gökler
Ne zaman başladı dönmeye

Kimse bilmez... şarkısıyla en çok hafızalarda Mehmet Güreli. Ömer Hayyam’ın bu dizelerini senelerdir insanların diline dolayan müzisyen aynı zamanda ressam, yönetmen, yazardır da. Vapurlar/Blues, Cihangir’de Bir Gece, Yağmur, Odamda Yolculuk, İplerin Kopuşu gibi daha bir çok belgeselden sonra Peyami Safa’nın romanında uyarladığı ‘Gölge’yle ilk uzun metrajlı filmini çekmişti.  Şarkılarının, filmlerinin, resimlerinin yanı sıra öykülerinde de insanı, doğayı ve dünyayı anlamaya çalışan bir adam Güreli. Modern denemeleriyle okurun alışılmış okuma biçimlerini değiştirmeye çalışan bir yazar. Ve tabii ki resimleri...
Önceki akşam 16. sergisi ‘Kumsalda yürür gibi’nin açılışını yaptı ressam Güreli. Yağmurlu bir kış günü kumsalda çekilmiş bir  filmden esinlenerek ‘Kumsalda yürür gibi’ ismini vermiş sergisine. Yağmur altında kumsalda yürümenin zorluğuna, hırçın dalgaların uğultusundan kendi yaşamının uğultusuna yolculuklar yapan bir adamın peşinden sürüklüyor bizi.

Bize kendi kumsalınızdan bahsetmekle başlasak…
Bir hikaye anlatıyorum ama çok altını da çizmek istemiyorum. Bu sergi insanın yolculuğunu kastediyor benim kafamda. Bu resimler benim anlatamayacağım kadar çok şey anlatıyor. Hayatım birikiyor, dağılıyor, kayboluyor, yüzlerce öyküler, filmler geçiyor. Kumsalda yürümek zordur. Batarsınız, çıkarsınız. Kışın o kumsal, yazın gördüğün kumsal değildir. Dalgalar daha hırçındır, kafanız daha karışıktır. Beklemediğiniz bir şeyle karşılaşmışsınız gibidir. Ama yağmura rağmen yürümeye devam edersiniz. Bir çok şey, kafanızdan kayar, düşer, dalga sesleri arasında kaybolur gidersiniz. Bunlardı benim kumsalımdan çıkan resimler.

MERAKLI İNSANLAR ÇİZMEYİ SEVİYORUM

Öykü yazarı olan bir ressamın tuvalindeki öyküler de önemli midir?
Bir şeye adını koymak için hikaye anlatabiliyor insan. Resimler içinde hikayeler anlatılabilinir ama bence bu hikayelerde kişiler kendi hikayelerini bulsunlar. Bu yüzden resimlerime isim koymuyorum. Bir renk, bulabilir insanlar resimlerde, köşede bir gölge bulabilir, umut bulabilir. Ben genellikle umutlu renkler çizmeye  çalışıyorum. Bunun altını çizmek istemem ama canlılığı seviyorum. Canlılık  içinde bütün cansız şeylerin olabileceğini de duyuruyorum. Çünkü hiçbir şey tek boyutlu değil. O yüzden de resimlerimde kim kime ne diyor belli değil. Eğilip bir şey mi söylüyor? Ondan gözünü mü kaçırıyor? Başka bir yere bakarken biz onu mu resmetmişiz? Bütün bunları bilmiyoruz. Ben onları resmederken aslında baktığı bir yerler var mı bundan da emin değilim.

MERAKI SEVİYORUM

Resimlerde dikkatimi çeken, arka fonlarda gidenlerin, kalanların ya da bekleyenlerin yoğun oluşu..
Resimleri anlatmak çok zor, ben böyle resimleri seviyorum. Kuşlar, kediler, doğa gibi temalar araya zaman zaman giren resimlerim de oldu ama galiba; bir trenin kompartımanından ya da bir odada seyrettiğim, düşünen insanlar benim ana konum, genel temam.  Burada dolaşmayı seviyorum. Güvenli insanlar çizmeyi seviyorum, ne yaptığını bilen meraklı insanlar. Merakı seviyorum ben. Önüne bir şey konulduğunda onun anlamını söylemeden anlayabilen insanları. Bütün dünyada bu insanların; her şeye karşı bir cephe yaratmak ya da hemen karşı çıkmak için değil de, oradan haz alabilmeyi, bir şey çıkarabilmeyi kendi kendine bulabilen insanların çoğalması gerekir.
 
Önümüzdeki dönemde ortaya çıkacak başka eserleriniz olacak mı? Sergi, kitap, albüm, sinema ya da belgesel...
Tan Oral ve Agah Özgüç belgeseli var bitmiş olarak. Bir iki tane de drama stili şeyler var. Bir de uzun metrajlı film var, kalbim o taraftan yana çarpıyor. Bakalım… bir yapımcı bulursak...
(İstanbul/EVRENSEL)


TİYATRO YAZARI OLSAYDIM, BU SÜRECİ NASIL ANLATIRIM DİYE DÜŞÜNÜRDÜM

Biliyorsunuz son zamanlarda sanat terörün arka bahçesi olarak adlandırılıyor. Şehir Tiyatrolarına sahip çıkan oyuncular, halkın parasını oturduğu yerden yiyen serseriler olarak gösteriliyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu süreci?

Birileri yanlış yapabilir, birileri durup dururken ağaca çıkabilir. Kendinizde suç aramayın, yaptığınıza devam edin. Ben resimleri yaparken hangi galeride sergileyeceğim diye yapmıyorum. Ben bunlarla yaşıyorum tırnak uçlarımın nasır olmasına, ellerim boyalar içinde olmasına alışmışım. Resimleri satılmamış Van Gogh’u düşünürüm senelerdir. Benim için resimleri hiç satmamış Van Gogh sahicidir. Ben sahiciliğin peşindeyim. Bir  tiyatro yazarı olsaydım, bu süreci nasıl anlatırdım diye düşünürdüm. Benim esas derdim iyi bir oyun yazmak olurdu. Bu sokak aralarının büyüsü güzel, beni heyecanlandıran da bu. Kimse senin zor günlerinin hesabını yapmaz. Bu işler gönül işidir, çaba ister. 

Evrensel'i Takip Et