17 Şubat 2011 19:46

Kadirli’de gün kadın işçilerle başlıyor

Güneş yüzünü göstermeden başlıyor kadın tarım işçilerinin serüveni. Gecenin kör karanlığını aydınlatan sokak lambaları altında küçük küçük öbekler oluşturan kadınlar, kendilerini alacak servisi bekliyor.Osmaniye’nin Kadirli ilçesinde yaşam tarım işçileriyle başlıyor. Bakka

Kadirli’de gün kadın işçilerle başlıyor
Paylaş

Serap Yurtman

Güneş yüzünü göstermeden başlıyor kadın tarım işçilerinin serüveni. Gecenin kör karanlığını aydınlatan sokak lambaları altında küçük küçük öbekler oluşturan kadınlar, kendilerini alacak servisi bekliyor.
Osmaniye’nin Kadirli ilçesinde yaşam tarım işçileriyle başlıyor. Bakkallar gün ağarmadan açılıyor, fırınlarda ekmekler tarım işçileri için pişiyor. Sıfırın altına düşen soğukta, bazen bir traktör bazen de bir kamyon arkasında başlıyor tarlaya doğru yolculuk. Kadınlar mevsimine göre fıstık, karpuz, turp, ıspanak işlerine gidiyor. Kış mevsiminin gözde sebzesi olan ıspanak ve turp tarlalarında çalışılıyor bu vakitlerde.
Gün ağarmadan başlayan telaş akşam karanlığına kadar sürüyor. Kadınlar, yarı bellerine kadar çamurun içinde çalışıyorlar. Çamura işleyen soğuk oradan lastik ayakkabıların içindeki ayaklara işliyor. Kadınlar bir taraftan ıspanakları keserken diğer taraftan yaktıkları ateşte ayaklarını ısıtmaya çalışıyor. Ama daha çok ıspanak toplamak asıl düşündükleri, çünkü bir günde 400 top yaklaşık 200 kilo ıspanak yaparlarsa bir yevmiye alabiliyorlar. Eğer 400 top ıspanağı geçerlerse ev bütçesine biraz daha katkı yapmış olacaklar. Akşama kadar süren telaşta yemek yemeye bile vakit ayıramıyorlar. Akşam iş bitip de eve geldiklerinde de, günün yorgunluğunu çıkaramıyorlar. Çocukların yemeği, çamurlu iş kıyafetlerin temizliği, çocukların bakımı, evin işleri, sobası... derken evde başlayan ikinci mesai gece geç saatlere kadar sürüyor.
Kadirli’de tarım işi ile geçimlerini sürdüren kadın işçilerle, iş dönüşü bize ayırdıkları kısıtlı zamanda, yine bir tarım işçisi olan Nurdan Evlice’nin evinde sohbet ettik.
Taze yemeğe hasret
Çocuklarını okutmaya çalışan Leyla Çivili, turp işine gidiyor. Soğukta, çamurun içinde, bazen havuzlarda soğuk suyun içinde çalıştıklarını anlatıyor. Aileden iki kişinin çalıştığını söyleyen Leyla Abla, “Aldığımız yevmiye hiçbir şeye yetmiyor. Çocukların dershane, okul masrafları bir yanda bizim mutfak, ilaç, doktor, deterjan paramız bir yanda. Çamurlu kıyafetlerimizi temizlemek için kutu kutu deterjan kullanıyoruz. Deterjana verdiğimiz para boğazımıza verdiğimizi geçiyor” diyor. Bir bacağı sakat olmasına rağmen çalışan Hatice Küçükkılınç ise evde çalışan tek kişi. “Oğlum var işe giremedi. İşe başvurduğunda torpil istiyorlar. Ben fakir bir kadınım torpilim nasıl olsun? Devlet bize sahip çıksın. Bize sigorta yapsın. Bir bacağım sakat, ne yapayım başkasına muhtaç olmamak için çalışıyorum” diyor. . İşten gelince hemen üzerini çıkarıp yiyecek bir şeyler hazırlamaya çalıştığını, çoğu zaman taze yemek yiyemediklerini söyleyen Hatice Abla, “Seçim zamanı geliyorlar oy istiyorlar. Biz oylarımızı çöpe atmıyoruz onlar da bizi çöpe atmasınlar” diye konuşuyor.  
Çocuklara komşular bakıyor
Ameliyat olduğu için çalışamayan eşine ve en büyüğü 13 yaşında olan üç çocuğuna tarladan kazandığı ile bakmaya çalışan Şerife Evlice, küçük çocuğunu evde bırakıp, komşularına emanet ederek işe gidiyor. Aldıkları yevmiyenin yetmediğini söyleyen Şerife Abla, “Soğukta, çamurda her yanımız ıslanarak çalışıyoruz. Sigorta istiyorum. Çalıştığımız ilaca, doktora gidiyor” diyor.  
Evine konuk olduğumuz Nurdan Evlice de hem tarla hem ev işlerini yapıyor. Kazandığı 20 TL ile hem çocuklarını okutmaya hem de hasta eşinin ilaç parasını karşılamaya çalışıyor.
Ayfer Kuşçu ise Kadirli Devlet Hastanesi’nde yaşadığı sıkıntıyı anlatarak başlıyor söze. Çocuğu havale geçirdiği için hastaneye götürdüğünü ama kimsenin ilgilenmediğini söyleyen Ayfer Abla, sağlık güvencesi olmadığı için araba tutup çocuğunu Osmaniye’ye götürmek zorunda kalmış. Bütün gün çok zor şartlarda çalışarak aldığı 20 TL ile üç çocuğa bakmaya çalıştığını, ihtiyacı olduğu halde oğluna ayakkabı alamadığını yaşlı gözlerle anlatıyor: “Kazandığım parayı çocuğuma mı eve mi harcayacağımı şaşırdım” diyor, “Okuldan sürekli para istiyorlar. Ben 20 TL’ye çalışıp okula 20 TL veremem. Okulun hizmetli ihtiyacı varsa devlet göndersin. Ben ödeyemem hizmetlinin parasını, okulun ihtiyacını.”
Sadaka değil iş versinler
Hiçbir güvencesi olmadığını, 5 yaşındaki çocuğunu evde bırakıp işe gittiğini söyleyen Afer Kuşçu, milletvekillerine öfkeli. “Kimse oy istediği fakirin fukaranın halini seçimden sonra sormuyor” diyor.
Çamurun içinde akşama kadar çalıştıktan sonra eve gelip geceyarısına kadar yemekle bulaşıkla uğraştıklarını söyleyen Ayfer Abla, çocuklarının sevgiye muhtaç kaldığını ifade ediyor. “Akşam eve gelince çocuğum ayağıma dolanıyor, ‘Anne beni seviyor musun?​’ diye soruyor. Çocuk parası diye 6 ayda 50 TL verdiklerini, bu paranın hiçbir ihtiyaçlarını karşılamadığını anlatan Ayfer Abla, “Para onların olsun bize iş versinler” diye sesleniyor hükümete.

evrensel.net
ÖNCEKİ HABER

Yüreğimizdeki hüzün

SONRAKİ HABER

8 yıldır söylenen yalanların hesabıyla 8 Mart’a!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...