14 Ağustos 2016 05:20

10 Ekim polislerine kanunsuz aklama

10 Ekim katliamında kamu görevlilerinin ihmali olduğuna yönelik dosyaya takipsizlik verildi.

Paylaş

Tamer Arda Erşin
Ankara

10 Ekim katliamında ihmali olduğu şüphesi olan polisler hakkındaki dosyaya takipsizlik verildi. Ancak, Ankara Barosu’nun hazırladığı raporda, kamu görevlilerinin katliamda sorumluluğu olduğu kanunlara da atıfta bulunularak açıklanıyordu. Raporda, “Devletin siyasi, adli ve idari birimlerinin kusur ve hatta kasti sorumluluğunun olduğu açıktır” deniyordu.
10 Ekim Ankara Tren Garı davasında savcı, görevlerini ihmal ederek katliamın gerçekleşmesinde sorumlulukları olduğu iddia edilen 11 kamu görevlisi hakkındaki dosyayı ayırarak, Ankara Memur Suçları Bürosu’na göndermişti. Bu dosyayı işleme koymama kararı veren Cumhuriyet Savcısı Hamza Yokuş, her şeyin yasalar çerçevesinde yapıldığını ve polislerin “kusursuz” olduğunu savunmuştu. Ancak takipsizlik verilen polisler hakkında Mülkiye Müfettişlerinin hazırladığı ön inceleme raporunda birçok soru işareti yaratan belge yer alıyordu. Savcının verdiği kararla bu soruların üstü de örtülmüş oldu.
Savcının takipsizlik kararının aksine Ankara Barosu’nun hazırladığı ve 18 Ocak 2016’da kamuoyuna sunduğu “10 Ekim Katliamı Hukuki Değerlendirme Raporu” da kamu görevlilerinin katliamda sorumluluğu olduğunu ilgili kanunun maddelerine atıfta bulunarak açıklıyordu. Raporda özellikle Türk Ceza Muhakemeleri Kanunun (CMK) 160. maddesine dikkat çekilmişti: “Basına yansıyan ve esasen CMK-160. maddesi bağlamında, soruşturma makamlarının ‘Suçu bir suretle öğrenme’ hali (re’sen öğrenme) başlığına giren ve maddi delil içeren haberleri de, eylemin boyutuna dair hukuksal veri sunmakta ve suç kategorilerinin tariflenmesini sağlamaktadır. Çağdaş ceza muhakemesi yaklaşımında, basın etkinliklerinin soruşturmanın aleyhine değil, lehine katkı verdiği kabul edilmektedir. Nitekim basına yansıyan haberlerin önemli bölümü, katliamın faillerine, onların olay öncesindeki ilişki ve eylemleri ile yine olay öncesindeki adli ve/veya idari kayıtlarına dayanmaktadır. Bu bulgular, idarenin katliamdaki eylemli/eylemsiz sorumluluğunun, yürümekte olan soruşturma safhasında araştırılmadığı kanaatini güçlendirmektedir.”

‘EL KAİDE ÜYELİKLERİNDEN SORUŞTURMA VARDI’

Raporda polislerin gereken önlemleri olmadığının altı çiziliyordu: “Olay yerine yakın birkaç trafik polis ekibinin, olay yerinin 1 km kadar uzağında ise bir TOMA ve birkaç çevik kuvvet aracının bulunduğu, tüm verilerin analizinden ortaya çıkmaktadır. Eylem düzenleme komitesi, toplanma yer ve saatini Tren Garı, saat 08.30; eylem yer ve saatini ise Sıhhiye, saat 11.00-16.30 olarak bildirmiştir. Buna rağmen Valilik, toplanma saati itibarı ile gerekli güvenlik önlemlerini almadığı gibi, eylem güvenliği için 12.00-16.30 saatlerine işaret etmiştir. Valiliğin bu beyanı, idarenin gerekli istihbaratı yapmaması ve/veya elindeki istihbaratı değerlendirmemesi ve/veya sessiz kalması, Başbakanın canlı bomba listesi beyanı, Ankara ve Suruç canlı bombacılarının ‘El Kaide üyeliği’ suçundan soruşturulurken serbest bırakılmıştır.”

‘DAVUTOĞLU BİLE GÖRÜŞTÜ’

Raporda bombacıların eylemde bulunacağına dair açık istihbaratlar olduğu da açıklanmıştı: “Saldırganlardan Ömer Deniz Dündar’ın babasının beyanları, Davutoğlu’nun saldırganların ailesine söylediği ortaya çıkan sözleri, IŞİD’in Ankara başta olmak üzere bazı büyük şehirlerde canlı bomba eylemi yapabileceği yönünde MİT’in ve Emniyet’in elinde istihbaratlar bulunduğu, saldırganların telefon görüşmeleri dinlenirken sınırı geçip Türkiye’ye giriş yapabildikleri, saldırganların istihbarat birimlerindeki canlı bombacı listesinde olduklarının ortaya çıkması, saldırganlar hakkında ihbar ettikleri, 17 Eylül 2015 tarihli Tunceli Emniyet Müdürlüğü yazısında, IŞİD’in mitinglerde çok sayıda canlı bomba eylemi gerçekleştirebileceği istihbaratının mevcut olduğu ve bu istihbaratın diğer emniyet birimlerine bildirildiği, saldırganların istihbarat birimlerince 4 aydır ‘arandıkları’, 10 Ağustos 2015’te Emniyet’in, her iki saldırganın da içinde bulunduğu 16 kişilik IŞİD bombacısı resimli listesini tüm illere gönderdiği, saldırıdan 3 gün önce mitinge yönelik canlı bomba veya bombalı saldırı olabileceği istihbaratının geldiği, keza saldırganların arandıklarına dair, UYAP kayıtlarının mevcut olduğu bilgileri birlikte değerlendirildiğinde; devletin siyasi, adli ve idari birimlerinin kusur ve hatta kasti sorumluluğunun olduğu açıktır.”
Raporda, yerleşik devlet kültürünün aksine, mülki idarenin ve kolluğun barışçıl bir gösteri hakkının kullanılmasındaki güvenlik görevi, esasen barışçıl gösterinin kendisinin güvenliğini sağlamak ve bunun için gereken önlemleri alması gerektiğine dikkat çekiliyor. Yargıtay kararına atıfta bulunuyordu: “Toplantı ve gösterinin, Devletin müdahale etmemesi gereken bir özgürlük olduğu yorumu yapılabilirse de, Devlet bir yandan geçerli bir neden olmaksızın toplanma özgürlüğünü ihlal etmekten kaçınırken, diğer yandan da bu hakkın kullanılmasını sağlamak için gereken önlemleri de almak zorundadır.”

İHMALLER

Raporda, katliamın gerçekleşmesinde idari kolluğun ve bağlı olduğu mülki-idari amirliklerin, İçişleri Bakanlığı düzeyi de dâhil olmak üzere ihmalleri şu başlıklarla yer almıştı: 
- Alınması gerekli tedbirlerin alınmaması;
- Faillerin biliniyor olmasına karşın fiilen/hukuken engellenmemiş olması;
- Patlama anının hemen akabinde gerçekleşen polis saldırısı sebebiyle, özellikle ilkyardımın kesilmiş olması ve ölümlerin artmış olması;
- Patlama sonrasında ambulansların gerek gecikmesi gerek yetersiz kalması eylemleri/eylemsizlikleri biçiminde tezahür etmiştir.

160. MADDE NE DİYOR?

Raporda atıfta bulunulan CMK 160. madde şöyle: “Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.”

ÖNCEKİ HABER

Şehir Tiyatroları'nda taşeron olmak ya da olmamak

SONRAKİ HABER

Evrensel muhabirleri: Gerçekleri duyurmayı sürdüreceğiz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...