14 Mayıs 2012 06:09

“Bu son olsun istiyorum”

Bu yazıya başlamak çok zor. Konuşurken boğazımızda düğümlenen sözcükleri, yazmak da hiç kolay değil. Fethiye Davası… 2007 yılında 8 kişinin toplu tecavüzüne uğrayan kadının ve kadın örgütlerinin mücadelesiyle 2011 yılında açılabilen bir dava Fethiye davası. Davanın açılmasını sağlayan k

“Bu son olsun istiyorum”
Paylaş
Nazife Yaşar / Özge Ayaz

Bu yazıya başlamak çok zor. Konuşurken boğazımızda düğümlenen sözcükleri, yazmak da hiç kolay değil. Fethiye Davası… 2007 yılında 8 kişinin toplu tecavüzüne uğrayan kadının ve kadın örgütlerinin mücadelesiyle 2011 yılında açılabilen bir dava Fethiye davası. Davanın açılmasını sağlayan kadınlar kar demeden, kış demeden, yaz demeden her davaya gittiler. Şubat ayındaki davada ise savcının, sanıkların beraatini istemesi, davanın açılmasını sağlayan kadınları harekete geçirdi. “Bu davayı biz açtırdık, biz bitti demeden bu dava bitmeyecek” diyerek başladılar herkesi haberdar etmeye. Mahallelere, fabrikalara, üniversitelere, sivil toplum kuruluşlarına gitti kadınlar. Tüm kadınlara çağrı yaptılar... Stand açtılar, bildiriler dağıttılar, kartlar bastılar... Çünkü bu sefer erkek adalet değil kadınların gücü kazanacak, çünkü bu sefer tecavüzcüler ceza alacak... Bu dava örnek dava olacak ve davanın etkisinin büyüklüğü böyle davaların bir daha olmamasını sağlayacak. İşte bu duygularla koşuşturuyordu kadınlar, böyle anlatıyorlardı çevrelerine, Ankara’da, İzmir’de, İstanbul’da, Antalya’da, Kocaeli’de, Edirne’de. Bu dava simgeleşmişti kadınlar için... Yüzyıllardır gördükleri şiddetin, tacizin, tecavüzün yargılanmasının davasıydı Fethiye davası. Büyük umutlarla ve gücümüzü damarlarımızda hissederek gitmiştik 26 Nisan akşamı toplanma yerine. Toplanma yerine vardığımızda henüz kimse gelmemişti. Biraz erken gelmişiz, bekliyoruz. Kadınlar gelmeye başladı yavaş yavaş... sarılıyoruz birbirimize... Çok tanımıyoruz birbirimizi ama hepimizin tek bir gayesi vardı o da: birliğimizle bu davanın sonucunu belirleyebilmek. Otobüslere bindik, en önde oturanlardanız, ayağa kalkıp arkaya baktığımızda omuz omuz birbirine yasalanarak uyuyanları gördük. Güneşin ilk ışıklarıyla uyandılar, soralım dedik ne bekliyorsunuz bu davadan... İşte Fethiye yolunda kadınlar bunları düşünüyordu...

“BENİM AKLIM KIZIMDA KALMAMALI”

Ayten Sünnetçiler Edirne’den geliyor ve ilk gelişi Fethiye’ye. Çok kadın gelmişler Edirne’den, yaşanan olayı paylaşmışlar önce kadınlarla, “hadi davaya gidelim hep birlikte” demişler, ”15 kişiyken 30 kişi olup geldik” diyor. İki kızı varmış Ayten hanımın; biri üniversitede, diğeri hazırlanıyor. “Benim aklım kızlarımda kalmamalı, o yüzden şimdiden harekete geçmem gerekiyordu, ben de çıktım geldim” diye anlatıyor davaya geliş sebebini ve ekliyor “bu dava örnek olmalı, çünkü bu dava tecavüze uğramış kız kardeşimizin davası değil sadece, bu kadınları uyandıracak örnek bir dava olacak.” Yağmur, İstanbul Teknik Üniversitesi Kadın Atölyesi adına gelmiş. Sınavları olduğu için gelememiş üniversitesinden diğer genç kadınlar. “ Biz Fethiye davasından haberdar olduktan sonra dayanışma kartları basıp, üniversiteki tüm arkadaşlarımıza ve akademisyenlere duyurduk” diye anlatıyor yola çıkmadan genç kadınlar olarak yaptıklarını. Dava ilk açıldığı günden beri haberdar aslında, her duruşmaya gelmek istemiş ancak ilk kez gelebiliyor; “Fethiye deyince aklıma bu dava geliyor” diyor.

“BİR DE BERAAT İSTİYORLARMIŞ”

Zeycan hanım İstanbul’dan gelenler arasındaydı. İlk kez gidiyormuş o da Fethiye’ye. “Çok kinliyim kızlar çok. Ne ceza alırsa alsınlar az bunlar için, bir de beraat istiyorlarmış!” Diyelim ki beraat ettiler diye giriyoruz araya “olmaz öyle şey, biz davayı kapatmayız” diye cavap veriyor. Fatma Teyze Edirne’den  gelmiş Fethiye’ye kadar. “Kadın dayanışmasını göstermek için geldim” diye başlıyor konuşmaya. Edirne’den buraya kilometrelerce yol gelmesinin nedenini soruyoruz “son olsun istiyorum, bu davanın son dava olması için geldim” diyor.

Şahide hanım da Edirne’den gelmiş. Ona göre, Fethiye’de olmanın en güzel yanı yan yana olmak. “Birçok arkadaşı tanımıyorum ama herkesi kendimden buluyorum. Böyle yan yana olmanın tecavüze uğrayan kadın arkadışımızı, bizleri güçlendireceğini düşünüyorum” dedi. Gönül hanım İstanbul’dan gelenler arasında. “Davayı biz kazanırsak elbette ki sevinç ve gurur duyarız” diyor. Peki ya tecavüzcüler beraat ederse? “Elbetteki üzüleceğiz ama bizim için ümit kırıcı olmayacak. Onlar ceza alana kadar biz mücadele edeceğiz” Cemile Abla da ilk gelenler arasında. Buraya kadar seni sürükleyen şey neydi? “Bunlar son olsun diye geldik, bizim de çocuklarınız var...kızımız oğlumuz var...Başbakan dinle hocayla uğraşacağına, tecavüzcülerin ceza almasını sağlasın”

ERKEK ADALET DEĞİL GERÇEK ADALET

Aysel Ebru Okten Fethiye davası görülürken tüm kadınların en içten söylediği, aslında söylemek zorunda bırakıldığı slogan bu. Adaletin kimsenin tekelinde olmadığı bir Türkiye umuduyla Fethiye davası için davanın takipçileri olarak oradaydık. Dava görülürken içeride yaşanan adaletsizlik ve sindirme dışarıda da davanın takipçileri olan kadınlara polisler tarafından uygulandı. Beraat kararının açıklanmasının ardından “bu dava burada bitmez” demek için,  bu düzen içerisinde hergün biraz daha sindirilmeye hayır demek için Fethiye merkezinde basın açıklaması yapmak istedik. Otobüslerimiz polisler tarafından durduruldu, ilerlememiz engellendi.  Fakat kadınlar tarihten bu yana bastırılmış olmanın verdiği öfke ile susmayarak arabalardan inip yürümeye devam ettiler. Polisin kadınlara karşı sözlü ve fiziki olarak şiddet içeren tutumları ile yürüyen kadınlar durduruldu ve son olarak otobüslere bindirilerek polis eskortları ile Fethiye'den çıkarıldı. Yani dava içeride adaletin her yönüyle yok sayıldığı bir dava iken dışarıda da polisler tarafından kadınlara uygulanan baskı ile devam etti. Biz kadınlar olarak erkek egemen adalet sisteminin aslında sadece yasal mevzuat sorunu olmadığını, hayatımızın her alanını kuşatan bir sorun olduğunu da bir kere daha görmüş olduk. Kadınlar toplum içinde her anlamda hissettikleri erkek egemen zihniyet yaptırımlarına artık ses çıkarmanın vakti olduğunu düşünüyorlar. Kadın olabilmek, güven duyabilmek ve sadece kadın olmamızdan dolayı yaşadığımız sömürü, baskı, şidddet, taciz ve tacavüze karşı birlik olmak gerektiğini davanın beraat kararıyla bir kez daha anladık. Umudum kadınların daha özgür olabileceği bir dünya adınadır. Bunun için de ses çıkarmanın vaktidir...  

ÖNCEKİ HABER

‘Can’la aile olmak...

SONRAKİ HABER

Sine Sen: Setlerde ölmek istemiyoruz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...