11 Ağustos 2016 00:06

Tarık Dursun K. ve insanları

Gerçekçi edebiyatın en büyük ustalarından Tarık Dursun K.’ yı 2015 yılının 11 Ağustos’unda sonsuzluğa uğurlamıştık.

Paylaş

Tahir ŞİLKAN

Gerçekçi edebiyatın en büyük ustalarından Tarık Dursun K.’ yı 2015 yılının 11 Ağustos’unda sonsuzluğa uğurlamıştık. “Bizim Deligençliğimiz” başlıklı yazısında kendisini, İzmirli, Bostanlı’lı ve İkiçeşmelikli olarak tanımlayan Tarık Dursun K. (Kakınç), 1931 yılında İzmir’de doğmuştur.

İlk gençlik yıllarını, komşularını ve büyüdüğü sokakları şöyle tarif eder; “... Benim çocukluğumla ilk gençlik yıllarım İkiçeşmelikte geçti. Komşularımız, genelde Yahudi aileleriydi. İzmir yerlilerinin pek sevdikleri ‘Sakız evi’ diye anılan iki katlı, yazın serin, kışın sıcak evler yerine, Yahudi komşularımız  ‘aile evleri’nde oturmayı yeğlerlerdi.

Ne demek ‘aile evi?’ İzmir’e özgüdür bu. İçlerinde en ünlüleri ‘Rıza Bey Aile Evi’ydi ve (bugün yerinde yeller esmektedir) Bahri Baba Parkı’nın tam karşısında, bütün odaları denize çıkan, oda oda kiraya verilen evlerdi ‘ aile evleri’. Yoksul, kendi halinde Yahudiler, bu odalarda Türklerle, Rumeli göçmenleriyle bir arada hır’sız gürsüz yaşayıp giderlerdi...”

Tarık Dursun K. “Hayatımızın İlk Ve Tek Caddesi= Kemeraltı” başlıklı yazısında, Rıza Bey Aile aile evlerini yeniden anlatırken, bu oda oda kiraya verilen evlerde dostça yaşayan insanların Yahudiler ve Rumeli göçmenleriyle sınırlı olmadığını yazacaktır. İzmir’i, o yılları, dostluğu, kardeşliği simgeleyen şiirsel bir anlatıyla;  “...eski İzmir, Yahudi kızları, Adalılar, Giritliler, Ermeniler, Çingeneler, Anadolulular, Boşnaklar, Arnavutlar, dostluklar, dayanışmalar, susam yağında pişen, pamuk yumuşaklığındaki lokmalar, her ölünün ardında gözyaşı yerine dökülen irmik helvaları, ıspanak boyozlar, tava yumurtaları, fırında ayvalar ve bağırlarını açıp kapı eşiklerinde ikindi serinliğine karşı oturmuş eski zaman kadınları...Ah, İzmir!”

Tarık Dursun K. ortaokulu dışarıdan bitirmiştir. Gazete dağıtıcılığı, seyyar köftecilik, otobüs biletçiliği, muhasebe yardımcılığı gibi sayısız işte çalışmıştır. Gazetecilik, senaryo yazarlığı ve yönetmenlik yapmıştır. Oyunculuk dışında her şeye heves ettiğini yazmıştır.
Hikaye ve romanlarında; gençlik ve çocukluk anılarını, işçiler, esnaf ve emekçilerin hayatını şiirli, yalın bir dille, akıcı bir üslupla; etkileyici öykü ve roman kahramanları yaratarak anlatmıştır. Öykü ve romanlarıyla neredeyse, ülkemizdeki bütün edebiyat ödüllerini kazanmıştır. Öykü ve romanları sinemayla televizyona uyarlanmıştır.

SIRADAN İNSANLARIN HAYATLARINI ANLATTI

“Denizin Kanı“ romanı, Ege kıyısında küçük bir kasabada, ekmeklerini canları pahasına denizden çıkaran deniz tutkunu sünger avcıları ve gözleri denizde onları bekleyen kadınlar...1940’lı yılların sonlarında; emeklerine sahip çıkmak isteyen sünger emekçilerinin kendilerine denizden daha acımasız davranan bir sünger ağasına karşı giriştikleri mücadelenin çarpıcı anlatımı, mitolojik göndermeler ve şiirsel doğa betimlemeleriyle beslenen bir anlatıdır. Tarık Dursun Kakınç, şiirsel bir dille, çok başarılı betimlemeler ve karşılıklı konuşmalara dayalı anlatımı ile belleklerden silinmeyecek bir hikaye anlatıyor bize. (Denizin Kanı, Yücel Çakmaklı’nın yönettiği, Bulut Aras, Serpil Çakmaklı, Ahmet Mekin gibi oyuncuların rol aldığı çok beğenilen TRT yapımı bir televizyon dizisi olarak çekilmiştir.)

Tarık Dursun K. ‘ Alçaktan Uçan Güvercin’ romanında; babasının dağ çadırından kaçırıldıktan sonra iki ay boyunca çeşitli kişilerin tecavüzüne uğrayan güzeller güzeli 17 yaşındaki Menekşe’nin hikayesini anlatır. Kemaliye’nin bir köyünde yaşayan Menekşe kaçırıldıktan sonra 14 kişinin tecavüzüne uğramıştır.

Tarık Dursun K. nın 1976-1978 yılları arasında yazdığı roman, 1970’li yıllarda bir taşra kasabasında, kasabanın önde gelen insanlarından olan tecavüzcülerin siyasi iktidarın gücüne dayanan ilişkilerini, siyasi çekişmeleri, taşra kasabasında her kesimden alçak, namussuz, basit, sıradan insanların yanında gerçeği ortaya çıkarmak için uğraşan savcının hikayesini de anlatır. (Televizyon dizisi olarak da çekilmiş olan) Alçaktan Uçan Güvercin, çarpıcı konusu, yalın anlatımı, kurgusu ile bir solukta okunacak bir romandır.

(1985 yılında Yönetmen Ümit Elçi tarafından sinemaya uyarlanan) ‘ Kurşun Ata Ata Biter’, mayınlı tarlalardan geçilerek, tüm geçimlerini kaçakçılık yaparak sağlayan bir sınır kasabasında yaşanan bir hikaye anlatır. Çok başarılı anlatılmış roman kahramanları, diyaloğa dayalı yalın anlatım, çok başarılı roman kurgusu, sınırın iki yakasında da ölümün kıyısında süren hayatlar, yalnız ve dirençli insanların umut ve özlem dolu düşleri...

İşçi olarak yaşadığı kasabada, fahişelik yapan bir kadının kızını severek onunla evlenen, ancak “kötü kadın” olarak bilinen kaynanası ve karısını kaçıranları vurarak karısını kurtaran ancak suçlu duruma düşen gencin çaresiz kaçış hikayesini anlatan ‘İnsan Kurdu’. (Yönetmen Bilge Olgaç tarafından ‘Kara Gün’ adıyla sinemaya uyarlanan (1971)) İnsan Kurdu’nu bir eşkıya hikayesi olarak da okuyabilirsiniz.

‘BİR OYUNCU İÇİN YAŞARKEN GÖRECEĞİ EN BÜYÜK AĞIT’

Yaşlı bir tiyatro oyuncusunun hikayesini anlatan ‘Ağaçlar Gibi Ayakta’, tiyatro perdesinin arkasında yaşanan duyguların, sanatçı hayatlarının inceliklerini, düşlerini, sevinç ve hüzünlerini okuyucusuna taşıyan bir roman. Yunus Nadi roman armağanını kazanmış olan ‘Ağaçlar Gibi Ayakta’ yazarın kendisi tarafından sinemaya uyarlanmış ve yönetilmiş tüm Tarık Dursun K. romanları gibi sinemasal dili olan bir roman. Tarık Dursun K. Ayaklar Gibi Ayakta filminde oynattığı Mücap Ofluoğlu’nu anlattığı bir yazısında; (Mücap Ofluoğlu—” Selam, Cyrano!”) Mücap Ofluoğluu’nun sahnede öldüğü filmin son sahnesini şöyle anlatır: “...O kadar gerçek, o kadar oyuncuydu ki; son diyaloglarını söyledikten sonra Lütfi Seyfullah’ın kollarında(mahsustan fakat inandırıcılığı tartışılmaz) ölünce, fotoğraf direktörü Necati İltaç gözünü vizörden ayırdı ve ağlamaya başladı. “ Tarık Dursun K. nın bu anlatıyı tamamlarken söylediği sözler oyuncu Mücap Ofluoğlu ile sınırlı değildir. “ Bir oyuncu için yaşarken göreceği en büyük ağıttı o.”

HEPSİ HİKAYE

Altmış yıla ulaşan bir hikayecilik; Hasangiller’le başlayan, Güzel Avrat Otu, Sevmek Diye Bir Şey, Bağrıyanık Ömer ile Güzel Zeynep, İmbatla Dol Kalbim ile süren Ona Sevdiğimi Söyle, Ömrüm Ömrüm ile doruğa çıkan 2006 yılında yayınlanan ‘Hepsi Hikaye’ başlıklı son kitapla tamamlanan 15 ayrı öykü kitabı...

Öykü yerine hikaye sözcüğünü tercih eden ve son kitabında kullanan Tarık Dursun K.’nın hikayelerinde yalınlık ve gerçekçilik değişmeyen, en belirgin ögelerdir. İnsanı sarıp sarmalayan bir anlatım, çok iyi gözlemlediği, tanıdığı sıradan insanların sevinçlerini, acılarını, mutluluk ve mutsuzluklarını, dostluğu, insan sevgisini sergileyen görsellik ve kendine özgü imgelerle dolu hikayeler.
Türkçenin güzelliğini yaşayacağınız, çok başarılı anlatılmış, yalın, gerçekçi, sevecen, okumaktan mutluluk duyacağınız hikayeler, romanlar, edebiyatımızın usta yazarı Tarık Dursun K.’nın unutulmaz eserleri olarak kitaplığınızda yer almalıdır.

ÖNCEKİ HABER

Küçük bir kasabadan büyük öyküler

SONRAKİ HABER

Troya’da taş ocakları istilası

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...