4 Ağustos 2016 08:46

Gözde TÜZER 
İSTANBUL

Özgür Gündem gazetesiyle dayanışmak amacıyla başlatılan Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği görevini Gazetemiz Yazarı ve Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç Dr. Ceren Sözeri devraldı. Sözeri 15 Temmuz’dan önce gazeteciler üzerinde yoğun bir baskı olduğunu, 15 Temmuz sonrası da bu baskıların arttığını söyledi. 

DAVALARLA BOĞUŞAN ÖZGÜR GÜNDEM

15 Temmuz darbe girişimi öncesi medyaya yönelik baskıların fazlasıyla yükseldiğini ve can yakıcı bir noktaya geldiğini belirten Sözeri “Özgür Gündem’le dayanışma nöbeti de bu baskıların arttığını gösteren bir simge haline dönüştü” dedi. Özgür Gündem’e çok fazla soruşturma açıldığını, gazetenin avukatlarının sayısını bilemediği kadar davalarla boğuştuğu bir dönemde dayanışma nöbeti başlatıldığını söyleyen Sözeri, bu nöbete katılan insnlara da soruşturmalar açılmaya başlandığını ve ardından da Erol Önderoğlu, Şebnem Korur Fincancı ve Ahmet Nesin’in tutuklanmasıyla son noktaya gelindiğini vurguladı. 

ENGELLENMEK İSTENDİ, TERS TEPTİ

“Bu dayanışmanın engellenmesi için yapılmış olan şey ters tepti ve 100’ün üzerinde insan bu dayanışma nöebetine katılmak için başvuruda bulundu. Onların arasında bende vardım” diyen Sözeri nöbete katılma sebebini de şöyle açıkladı: “Ben gazaeteci değilim bir akademisyenim. Neden buradayım, Çünkü ben Türkiye’de medya politikaları, ifade ve basın özgürlüğü üzerine çalışıyorum ve herhangi bir gazetenin -görüşlerine yakın olsam da olmasam da bu fark etmiyor- baskı altına alınmasına ses çıkarmazsam bu sefere kendi yaptığım işe aykırı bir iş yapmış olacağımı düşündüğüm için bugün buradayım”  

‘CEZASI’ BU OLMAMALI

Bu esnada 15 Temmuz’un yaşandığını ve cemaat örgütlernmesine uzak olan gazetecilerin de tutuklanmaya başlandığını belirten Sözeri “Çünkü gazeteciler içerisinde ‘Oh olsun’ diyenler, sevinenler, ‘Onlarda zamanında, Ergenekon davaları sürecinde bunları yapmıştı. Ahmet Şık ve Nedim Şener’in gazeteci olmadığını, gazetecilikten tutuklanmadığını iddia etmişti. Dolayısıyla şimdi tam zamanı’ diye bakanlar var. Ama böyle değil” dedi. Sözeri “Bu noktada görüşlerini beğensek de beğenmesek de, yapmış olduğu haberleri hatalı ya da yanlış bulsak da, kötü bir gazetecilik örneği verdiğini düşünsek de bunun karşılığı tutuklanmak ya da böyle bir cadı avına maruz kalmak olduğunu düşünmüyorum” dedi ve kötü gazeteciliğin başka türlü ‘cezalandırılması’ gerektiğini, bunun da dışlanma, kınama, o gazeteyi ya da o yazarı okumama olabileceğine dikkat çekti. Sözeri “Gazetecilikte en önemli şey o güven duygusudur. Zaten o güven duygusu sarsıldığı anda gazeteci mesleğini yapamaz hale gelir. Bir gazeteciye en büyük ceza da budur” diye konuştu. 

Sözeri fikirleri yüzünden, elde başka bir kanıt olmadan, yazdıkları yüzünden tutuklanan ya da  gözaltına alınan herkesle ifade ve basın özgürlüğü için dayanışma içinde olmak gerektiğini belirten Sözeri “Hep birlikte hareket etmemiz gerekiyor” dedi. 

‘BASIN VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ SAVUNMALIYIZ’

Bir de gazetelerde veya sosyal medyada cemaate yakın medya kuruluşlarında çalışan gözaltına alınacaklar gazeteciler listesi yayınlandığını söyleyen Sözeri şöyle devam etti: “Bir de bu listenin içinde yer almayanlar var. Onlar tutuklanmaya devam ediyorlar. Ve tutuklananlar Kürt medyasında çalışan gazeteciler. Onlar listelerde olmadıkları halde bu hengame, bu cadı avı içerisinde buna maruz kalıyorlar. Bu da şu demek oluyor... Bu darbe tehlikesini ortadan kaldıracak bir yaklaşım değil, bu bir cadı avı ve buna sesimizi çıkarmazsak, muhalif görünen herkese sıra gelebilecek demektir” 

Sözeri son olarak şöyle dedi: “‘Bu iyi gazetecidir, bu kötü gazetecidir, bu gazetecidir ya da değildir’ noktasında kimeseye kefil olmamıza gerek yok. Ama tutuklanmalarına karşı çıkmaya, basın ve ifade özgürlüğünü savunmaya her koşulda devam edebiliriz ve devam etmeliyiz diye düşünüyorum”

Evrensel'i Takip Et