31 Temmuz 2016 04:04

Türkiyem, Türkiyem cinnetim...

Her gün ‘gazete'lerin magazin eklerinde 'aydın'ları hedef gösterici ‘haber’lerle karşılaşıyoruz. Şenay Aydemir, bu itibarsızlaştırma hamlesini yazdı.

Paylaş

Şenay AYDEMİR

12 Eylül Darbesi’nin en ikonik görüntülerinden birisi Müşerref Akay’ın baştan sona Türkiye bayrağından yapılmış elbisesiyle, fonda ülkenin çeşitli yerlerinden görüntüler eşliğinde “Türkiyem” şarkısını söyleyişidir. Bu görüntü, darbenin hemen ertesinde bir yandan ülkenin sol, sosyalist aydınları derdest edilip cezaevlerine tıkılırken, kendisini ‘sanatçı’ olarak tanımlayanlara da açık bir çağrı yapıyordu.

12 Eylül darbesinin Müşerref Akay’da cisimleşen ‘milli mutabakatı’ dönemin popüler sanat icracılarına hayatta kalabilmek, iş bulabilmek, sahneye ve televizyona çıkabilmek için etrafında toplanması gereken şeyin ne olduğunu açıkça göstermiş oluyordu böylece.

15 Temmuz’daki kanlı cunta girişiminin püskürtülmesinin ardından da benzer bir süreç yaşıyoruz aslında. Daha darbeci askerler tam olarak etkisiz hale getirilmemişken, bazı sosyal medya hesaplarından ‘tutuklanacak gazeteciler listesi’ diye paylaşımlar yapılmaya başlandı, ki bu isimler arasında hayatı boyunca hiç etliye sütlüye karışmadan yaşamış isimler de vardı. Bir süre sonra artık gözden düşmüş ve bir yerlerde tutunmaya çalışan bir şarkıcının cumhurbaşkanına elden teslim edeceğini söylediği ‘sanatçı listesi’ olduğu iddia edilen bir liste sosyal medyaya salındı. Bu listenin akademisyenlere destek veren sinemacılara ait olduğu hemen anlaşılıyordu ama birileri dolaşıma sokarak bir tür ‘itibarsızlaştırma’ hamlesi yapıyordu kendince.

Bu işin bir tarafı. Yani memleketin ‘aydın’larına yönelik karalama ve itibarsızlaştırma girişimleri tıpkı darbe sonrası günlerde olduğu gibi, Türkiye’nin koşullarının uygun olduğu her anda yürürlüğe konan ve işlemesi düşünülen bir uygulamadır.  Bu hedef göstermeler muhataplarının hayata bakışı konusunda etkili olmaz ama devlet politikalarıyla birleştiğinde yıkıcı etkileri olur hiç kuşku yok ki. Türkiye tarihi önce medyanın hedefine konulup daha sonra hapsi atılan, suikasta kurban giden, ülkeyi terk etmek zorunda kalan onlarca namuslu aydınla dolu.

HAVUZ MEDYASI VE İTİBARSIZLAŞTIRMA HAMLELERİ

Bir başka hedef gösterme ve itibarsızlaştırma hareketi, havuz medyasının ‘amiral gemisi’ Sabah’tan geldi. Gazetenin magazin eki, darbe girişiminden birkaç gün sonra ülkenin popüler sanat figürlerini “Darbeyi kınayanlar ve kınamayanlar” olarak ikiye ayırıp, kınamayanları hedefe koyan yayınlar yapmaya başladı. “Demokrasi mitingleri”ne katılanların pozlarıyla desteklenen haberin karşı tarafına Cem Yılmaz’dan Halit Ergenç’e kadar uzanan bir yelpazede adı çoğunlukla Gezi ile anılan isimler konuldu ve itibarsızlaştırılmaya çalışıldı.

Darbe girişimi sonrası ortaya çıkan politik atmosferden istifade iktidar ile ilişkilerini bir kez daha tahkim etmeye çalışanlar, geçmişte cemaat ile kurdukları ticari ilişkilerin üzerini daha fazla bağırarak örtebileceğini sananlar hızını alamayıp önüne geleni darbeci ilan etmekte beis görmüyor. Bunun bir tarafı iktidarın nimetlerinden yeterince yararlandığını düşündükleri ‘sanatçıları’ ekarte etme oluşturuyor hiç kuşku yok ki. Niran Ünsal’ın ‘müzik sektöründeki paraleller’ listesi tuttuğunu ve bunu Cumhurbaşkanı’na bizzat vereceğini söylemesi tam da buna işaret ediyor. O liste ortaya çıkarsa göreceğiz durumu.

GEZİ’DEN İTİBAREN BÜYÜYEN HINÇ

Bunlar işin ‘duygusal’ tarafı hiç kuşku yok ki. Ama asıl amaç, özellikle Gezi’den itibaren büyüyen hınçların bazı sanatçılardan alınması için ortamın oluşması. Bu dumanlı havada kime çamur atarsan izinin kalacak olduğunun düşünülmesi. “Tek millet, tek devlet, tek bayrak” şiarı altında tahkim edilmeye çalışılan ‘milli mutabakat’a dahil olmayanların itibarsız kılınması ya da bu mutabakata mecbur bırakılması. Darbeye karşı yürütülen mücadelenin meşruiyeti altında hareket edenler, darbe karşıtı olmanın biricik yolunun kendileri gibi olmak, onlar gibi davranmak olduğunu hırsla dayatıyor karşılarındakilere. Yıllardır hayata dair aynı cümleyi kurmadıkları için bilendiklerini; bugün kendi kurdukları cümlenin tek ve mutlak doğru olduğu, cümle kurmamanın ya da başka bir cümle kurmanın ‘darbeci’ yaftasını beraberinde getireceği tehdidiyle kendi minderlerine çekmeye çalışıyorlar.
Ama işte o minderin üzerinde duranların büyük bir kısmının AKP- Cemaat nikahının sıcak günlerinde ‘hocaefendi’ye nasıl övgüler düzüp durduklarının, bu ilişkiler ağından itibar ve para devşirdiklerinin kayıtları da bir bir düşüyor ortalığa. Bu yüzden, gözleyebildiğimiz kadarıyla, hedefe konulan isimler üzerinde beklenen etkiyi yaratmıyor hamleler. Şimdi bu sıcak günlerin gelip geçmesini, bugün ülkenin önemli değerlerini hedefe koyanların koltuklarının altındaki listeleri çıkarıp birbirlerini yemeye başlamasını bekleyebiliriz hep birlikte.

ÖNCEKİ HABER

Egemenlik kayıtsız şartsız üç harflilerin!

SONRAKİ HABER

Kırılganlıktan saldırganlığa

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...