29 Temmuz 2016 00:23

Fransa’da OHAL teröre çare olmadı

Fransa, 9 aydır OHAL ile yönetiliyor ve OHAL 6 ay daha uzatıldı. Fakat güvenlik önlemleri, hiç bir terör saldırısına engel olamadı

Paylaş

Deniz UZTOPAL
Paris

Fransa yine bir terör saldırısıyla sarsıldı. 26 Temmuz, Fransa’nın Kuzey batısında bulunan Rouen şehri yakınlarında bulunan, emekçi ve yoksul kesimim yoğun yaşadığı Saint Étienne-du-Rouvray şehrinde 2 genç IŞİD’ci terörist, bir kiliseye girerek 86 yaşında olan papaz Jacques Hamel’in boğazın keserek öldürdü. 84 kişinin hayatını kaybettiği ve 204’den fazla yaralının olduğu 14 Temmuz Nice saldırısından daha 2 hafta geçmeden düzenlenen bu yeni saldırı IŞİD’in Fransa’yı temel hedeflerinden birisi olarak seçtiğini gösteriyor.

GÜNDE İKİ SAAT EVDEN ÇIKMA İZNİ VARDI!

Saldırıyı 19 yaşındaki Adel Kermiche ve aynı yaştaki Abdül Malik Petitjean birlikte gerçekleştirdiler. Adel Kermiche, Mayıs 2015’de kuzeninin kimliği ile Türkiye üzerinden Suriye’ye “cihata” gitmiş, fakat yakalanıp tekrar Fransa’ya iade edildiğinde ceza evine gönderilmişti.
Geçen mart ayında sorgu yargıcının kararı ile cezaevinden ayrılan Adel Kermiche, ev hapsine çarptırılmıştı. Müslüman kökenli fakat dindar olmayan bir ailenin ferdi olduğu belirtilen Kermich’ın ayağına elektronik kelepçe takılmıştı. Evden sadece hafta içi 8.30 ile 12.30 arası, hafta sonları ise saat 14.00-18.00 arası çıkabiliyordu. Her gün karakola gidip imza atması gerekiyordu.
Bu iki kişi, Fransız Komünist Partisinden Hubert Wulfranc’in belediye başkanlığı yaptığı Saint Étienne-du-Rouvray şehrinin kilisesine sabah 09.35 civarı, arka kapıdan geçerek girdi ve içeride bulunan 6 kişiyi rehin aldı. Arapça bağırarak konuşan saldırganlar, 86 yaşındaki papaz Jacques Hamel’in boğazının kesilmesini videoya aldılar, diğer rehinelerden birisini de yine boğazını keserek öldürdüler. Yaralı, şu an yoğun bakımda ölüm kalım mücadelesi veriyor. Kiliseden 3 rehine ile birlikte çıkan saldırganlar birden polislerle göz göze gelince ellerindeki bıçakla tekbir getirerek saldırmak isterken öldürüldüler. Aynı gün polis Adel Kermiche’in arkadaşı olan ve ağabeyi Suriye’de olan 16 yaşındaki bir gencin evini basarak gözaltına aldı.

STRATEJİ YENİ DEĞİL

IŞİD, Hristiyan ve Yahudi dinlerine yönelik saldırılar gerçekleştireceğini daha önce de defalarca ilan etmişti. Dinler çatışması ve bunun kaçınılmaz olarak doğuracağı inançlar üzerinden kutuplaşmanın, kendi etkisini Müslüman gençler içerisinde artıracağını bilen örgüt, bu stratejiyi uzun zaman önce benimsedi. 9 Ocak 2015’te, yani Charlie Hebdo saldırısından iki gün sonra, IŞİD militanı Amedy Couloubaly Paris’ın sınırında bulunan bir Yahudi marketinde bulunanları rehin almıştı. Nisan 2015’te de, 24 yaşındaki Sid Ahmed Ghlam, silahıyla bir kadının öldürdükten sonra kendi kendini yaralamış ve Paris’in güney banliyölerinden Villejuif şehrinde bir kiliseye saldırmayı planladığı ortaya çıkmıştı.
Dinler arası çatışmaya neden olmak isteyen IŞİD, Fransa’da bulunan 4-5 milyon civarında Müslümanlara yönelik saldırıların, ya da artan ırkçılığın kendi propagandasını güçlendireceğini bildiğinden bu yönteme planlı bir şekilde başvuruyor.
Aynı şekilde Fransa gibi aşırı sağcı partinin ve ana muhalefet partisi Cumhuriyetçilerin güçlü olduğu bir ülkede, her terör saldırısından sonra Müslümanlara yönelik tepkinin artması ve özellikle de sağcı siyasi partilerin Hristiyanlığı ya da Yahudiliği öne çıkartması, aynı şekilde uzun yıllardır laikliğe yönelik saldırıların yoğunlaşması da, IŞİD’in propagandasının yüzlerce genç içerisinde daha etkili olmasına neden oluyor.  

HÜKÜMET POLİTİKALARI ZEMİN OLUŞTURUYOR

Nice kentindeki terör saldırısını gerçekleştiren Mohamed Lahouaiej Nouhlel ve yine Tunus kökenli diğer 3 gencin, Fransa tarihinin sembol günlerinden birisine saldırması tesadüf değil. Aynı Bataclan Konser Salonunda Eagles of Death Metal adlı grubunun konserinin olması da tesadüf olmadığı gibi. IŞİD’in propagandası, bolca belirtildiğinin tersine sadece internet üzerinden yayınladığı kimi videolar değil, planladığı saldırılar da geniş emekçi kesimleri içerisinde siyasi kişilik kazanmasına neden oluyor.
Hükümetin uyguladığı güvenlikçi yöntemler; anayasayı çiğneyerek tüm “potansiyel” suçluları gözaltına alması ve yanı sıra aşırı sağcıların da yabancıları ve tüm Müslümanları hedef göstermesi de, IŞİD’in bu politikasının güçlenmesinin zemini oluyor.

OLAĞANÜSTÜ HAL ÇÖZÜM OLABİLDİ Mİ?

Fransa, 9 aydır olağanüstü hal ile yönetiliyor ve Nice saldırısından sonra OHAL 6 ay daha uzatıldı. Fakat 9 aylık OHAL, son kilise saldırısı da dahil en az 10 terör saldırısını engelleyemedi.
*3 Şubat’ta Moussa Coulibaly’da bir terörist, Nice şehrindeki Yahudi topluluğu merkezinin önünde nöbet tutan 3 askere bıçakla saldırdı. Bu kişinin IŞİD’le doğrudan bir ilişkisi bulunamadı ama onun propagandasından etkilendiğini, Yahudilerden ve Fransa’dan nefret ettiğini kabul etti.  
*10 Nisan 2015’te Paris Orly Havaalanı’nda, tuvalette bir askere saldırarak yaralayan bir genç, ifadesinde “Fransa’dan nefret ettiği”ni söyledi. 19 Nisan 2015’te Sid Ahmet Ghlam, VilleJuif’deki bir kiliseye saldırma planı için arabasını çaldığı Aurelie Chatelain adlı genç bir kadını öldürdü. Kendi kendisini ayağından yaralayan saldırgan hastaneye gidince tüm planları tesadüfen ortaya çıktı.
*26 Haziran 2015’te İsere bölgesinde yine IŞİD’ın üstlendiği bir saldırı gerçekleşti. Yassin Salhi adlı bir genç, önce çalıştığı yerin patronu olan Herve Cornara’nın kafasını kesti, ardından ABD’li gaz şirketi Air Products’ın fabrikalarından birisine kamyonuyla saldırarak büyük bir patlama gerçekleştirmek istedi, fakat patlama olmayınca sadece 2 işçiyi yaraladıktan sonra gözaltına alındı.
*21 Ağustos 2015’te Amsterdam-Paris arası yolculuk yapan hızlı trene ağır silahlarla giren bir terörist, tesadüfen orda bulunan 3 askerin erken müdahalesiyle engellenebildi.
*Ardından 13 Kasım’da “Bataclan saldırısı” denilen fakat aynı anda 7 yerde birden gerçekleşen terör saldırılarında 130 kişi hayatını kaybetti.
*Ocak 2016’da, Charlie Hebdo saldırısının yıl dönümünde, Paris’in emekçi mahallerinden Barbes’te elinde bir satır ve üstünde sahte bir bomba yeleğiyle bir kişi polis karakoluna saldırdı.  
* 11 Ocak’ta 15 yaşında bir genç Marsilya’da bir Yahudi okuluna saldırdı ve bir öğretmeni yaraladı. İfadesinde Yahudilerden nefret ettiğini ve saldırıyı da “Allah adına” gerçekleştirdiğini söyledi.
*14 Temmuz 2016’da Nice terör saldırısı zaten hafızalarda hâlâ canlı ve ardından son kilise saldırısı meydana geldi.

18 AYDA 10 TERÖR SALDIRISI

18 ay içerisinde 10 terör saldırısı gerçekleşti. Güvenlik önlemleri bazı saldırı girişimlerini önlemişse de, bu kadar yoğun saldırıların gerçekleşmesi bile kendi başına güvenlik yöntemlerin tek çözüm olmadığını gösteriyor.
Kilisede papazın kafasını keserek öldüren Adel Kermiche’in annesi İsviçreli bir gazeteye verdiği demeçte, ailesinin Müslüman kökenli olduğunu fakat dinsel gerekleri yerine getirmediğini, oğlunun Charlie Hebdo saldırısından sonra radikalleşmeye başladığını ve kendilerinin de buna engel olamadığını ifade etti.
Kermiche farklı gazetelere konuşan arkadaşları da, gencin, “Bir tane bile Kuran suresi bilmediği”ni söylediler.
Yine Nice saldırısını gerçekleştiren Mohamed Lahouaiej Bouhlel’in, son birkaç ay içerisinde radikalleştiği ve din bilgisinin de aslında çok az olduğu ortaya çıktı.
Tüm bu örneklerin gösterdiği, bu gençlerin, IŞİD propagandasından etkilenmesinin maddi koşulları sorgulanmadan, IŞİD propagandasının etkisiz kılınmasının da mümkün olmayacağı.

GÜVENLİK İSTATİSTİKLERİ HAYATIN GERÇEKLERİNE UYMUYOR

Fransa’da 55 bin 500 kilise, 717 sinagog ve Yahudi okulu bulunuyor. Hepsinin önüne 3 polis veya asker konulsa 180 bine yakın güvenlik gücünün tek işinin bu olması gerekecek. Bu dinsel merkezlerin güvenliğinin 24 saat sağlandığı var sayılsa bile günde 3 vardiyadan, 550 bin civarında insan istihdamı anlamına geliyor.
Bunlara bir de tüm devlet kurumlarını, tüm havaalanlarını, müzeleri, tren garlarını, tüm sportif karşılaşmaları, değişik kitlesel buluşmaları vs. eklersek sayı kolaylıkça 1 milyonu aşıyor… 100 bin civarında polisin, 210 bin askerin ve 98 bin jandarmanın bulunduğu Fransa’da, ortaya çıkan bu rakamlar, kendi başına askeri ve güvenlik yöntemlerinin mümkün olmadığını gösteriyor.
Öte yandan sorunun sadece ‘güvenlikçi sayısı’ olmadığı da ortada. IŞİD yaptığı propaganda da gençlere yaşadıkları ülkelerde her türlü saldırı yapma çağrısında bulunuyor ve yukarıdaki örneklerde de görüldüğü gibi onlarca genç elinde bir bıçak, satır, sürdüğü bir araba ya da kamyonla terör saldırısı gerçekleştirebiliyor. Ve uzmanlar radikalleşme potansiyeli taşıyan yüzlerce gencin daha olduğunu ifade ediyor.

‘GERÇEK LAİKLİK’ İHTİYACI

IŞİD’in başarılı olduğu ortada olan bu stratejisi, toplumun dinsel inançlar üzerinden bölünmesi engellenmesi ihtiyacını doğuruyor. Bunu sağlamanın en temel yolu ise devletin din işlerinden elini çekmesi, gerçek anlamda bir laikliğin kurulması ve tüm dinlere aynı mesafede durmasından geçiyor. Fransa’da bunun böyle olmadığı yıllardır tartışılıyor.
Kuşkusuz buna Fransa’nın kendi sömürgeci geçmişiyle ve göçmen politikasıyla hesaplaşmasını da eklemek gerekiyor. Milyonlarca insan, bu politikalar üzerinden aşağılandığını hissediyor.
Bunu sağlamanın koşulu ise Fransa’nın, emperyalist bir ülke olarak Afrika’nın onlarca ülkesini sömürmekten ve askeri müdahalelerinden vazgeçmesini zorunlu kılıyor.

SOSYAL VE EKONOMİK POLİTİKALARIN ETKİSİ

Öte yandan, izlenen sosyal ve ekonomik saldırı politikaları, toplumun daha da yoksullaşmasını getiriyor. Bu yoksullaşma bir yandan ırkçılık ve yabancı düşmanlığını artırıyor. En yoksul kesim içindeki yabancı ya da göçmen kökenli (ki bir kısmı da Müslüman) olan kesimler ise daha da yoksullaşıyor. Yoksulluk, okulda başarısızlık, okulun diplomasız terk edilmesi, işsizlik ve yasa dışı yollardan hayatını kazanma yöntemlerinin gelişmesine neden oluyor.
Dinler üzerinden bölünmelerin, kutuplaşmaların hızlandığı bugünkü koşullarda ise Fransa’nın uzun yıllardır izlediği bu politikaların etkileri dramatik olarak görülüyor.
“Teröre karşı mücadele” aynı sırada onun gelişmesinin maddi temeli olan yoksulluk, işsizlik, dışlanmışlığa karşı mücadeleyi de zorunlu kılıyor. Terörün yaratılmasının koşullarını emperyalizm yaratıyorsa, buna karşı cevabın, emekçileri bölen tüm bu politikalara karşı ve daha iyi bir toplum için tüm işçi, emekçi ve gençlerin ulusal, dinsel ve etnik farklılıklarından bağımsız olarak birlikte mücadelesi olması gerekiyor.

ÖNCEKİ HABER

1930'ların Hollywood'unun panoramik hikayesi: Cafe Society

SONRAKİ HABER

‘İmparator savcılar dönemi başladı'

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...