25 Temmuz 2016 01:15

Darbelerin olmadığı bir ülke için...

Kayseri'de bir lokantada çalışan Barış Umur darbe girişimi ile ilgili çevresinde konuşulanları gazetemize mektup olarak yazdı.

Paylaş

Barış UMUR
Kayseri

Merhaba Evrensel okurları; 

Ben Kayseri’de lokantada garson olarak çalışan bir gencim. Sizlere darbe girişimi sırasında iş arkadaşlarımla gerçekleşen sohbetlerimiz ve gözlemlerimden bahsetmek istiyorum.

Kalkışmanın sabahında günün erken saatleri de iş başı yaptık. İşe gittiğimde herkesin uykulu gözlerle televizyondan haberleri takip ettiğini gördüm. Tabii ben de iş arkadaşlarım gibi sabaha kadar gelişmeleri takip etmiştim. Daha günaydın bile diyemeden,  “Gece meydanda mıydın?“ sorusuyla karşılaştım. Ben “Hayır“ cevabını verdikten sonra başladık olan bitenleri değerlendirmeye. Tabi biz sohbet ederken camiinin hemen karşısında olan lokantanın içine selalar yankı yapıyordu. Sizlere şöyle söyleyeyim, bizler Kayseri’de kalkışmanın olduğu gece Cumhurbaşkanı daha konuşmasını bitirmeden halkın akın akın sokaklara çıktığını gördük, tabii tüm Türkiye genelinde böyle oldu. İş arkadaşlarım da gösterilere katılmış. 

Sohbetimize devam ederken, “Neden sokağa çıktınız?” diye sorduğumda aşçı arkadaşım hiç beklemediğim bir cevap verdi: “Başkomutanımızın emriyle vatan hainlerini öldürmeye çıktık!” Aklıma hemen şu soru geldi, kalkışmanın Ankara ve İstanbul merkezli olduğu, yaşadığımız şehirde darbecilerin herhangi bir hareketliliği olmadığı gerçeği ortadayken kimi öldüreceklerdi? Kafamdaki soruya bir videoyla cevap aldım. Arkadaşım önceki gece, meydanda yaşananları ve kendini videoya almış. Görüntüyü izlerken gözüme ilk çarpan şeyin arkadaşımın elindeki pompalı tüfek ve arkadan yükselen “Halk burada asker nerede?“ sloganlarıydı.  Ya da iyi niyetli, olduğum için böyle düşünüyorum. Yani amaçları Kayseri’de de kalkışmayı  silahlarla önleyeceklerdi. Cevabımı almıştım.  

Darbeye karşı sokağa çıkanlar içerisinde elbette gerçekten huzur isteyen insanlar da vardı. Tanıdığım insanların katılmasından biliyorum. “Huzur etrafında birleşmiş” büyük bir çoğunluk da vardı. Gerçekten darbe karşıtı halkın arasında magandacılık yapanlar da olmuştu. 

Aradan iki gün geçti ve biz yine aynı arkadaşla sohbet ettiğimizde düşüncelerinin değiştiğini gördüm. Kendisi o gece Cumhurbaşkanının konuşmasından, polis araçlarından yapılan çağrılardan ve camilerden yükselen selalardan etkilendiğini, milliyetçilik duygularının kabardığını ve o gece normal bir asker dahi görse öldürebileceğini anlattı ve bir anlık dolduruşla o hale geldiğinden bahsetti. Sanırım bu üzerine düşünülmesi gereken bir kitle psikolojisi. 

Bu gözlemlerimden şu sonucu çıkarıyorum;

Böylesi halkın kafasının karışık olduğu dönemde bu memleket açısından en sağlıklı kararların alınması için halkın olan biteni daha geniş çerçevede görmesi gerekir. Demokrasinin ve özgürlüklerin kısıtlandığı bir ortama dönüşmemesi için muhalif basının öneminin yeniden ortaya çıktığını düşünüyorum. Ben de darbeye karşı biri olarak ilk gün sokağa çıkma isteği içimde varken şuurunu yitirmiş kitlenin olması beni tedirgin etti. O gün işlenebilecek her cinayet deyim yerindeyse kim vurdu ya gidecekti. Elbette burada demokratik kitle örgütlerinin zayıflığının da payı var. Gerçekten darbelerin olmadığı bir ülke için demokrasi şart. Darbe tehlikesinden kaçarken, linç ve diktatörlük politikalarına yakalanmamalıyız. Bu yaşananlardan ders alınacaksa en büyük ders bu olacaktır. Bu nedenle muhalif ve gerçek demokrasiden yana gazetelerin korunması hayati öneme sahiptir.  OHAL umarım gerçekten darbecilere yapılır. Aksi takdirde büyük bir tehlike bizi bekliyor.

ÖNCEKİ HABER

‘OHAL yasasıyla bir yere varılamaz’

SONRAKİ HABER

İstanbul'da parkta Kürtçe şarkı dinleyen işçilere saldırı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...