19 Temmuz 2016 17:12

Yüksekdağ: Kürt öldürünce madalya verilenler şimdi hain oldu

Yüksekdağ, 'Kürt'ü öldürdükleri zaman kahraman ilan ettikleri, o zaman madalya verdikleri generaller bugün vatan haini ilan edilmiş durumda' dedi.

Paylaş

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, partisinin haftalık grup toplantısında konuştu.
Yüksekdağ, ilk olarak 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin değerlendirmeler de bulundu.

15 Temmuz Cuma günü gerçekleştirilen darbe girişimini bir kez daha kınayan Yüksekdağ, "Bizler darbe ve antidemokratik rejimlerle yönetilmeyi hak etmiyoruz. Türkiye halkları, 15 Temmuz'dan bu yana çok zor günler yaşadı. Darbelere karşı yürüttüğümüz mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Darbelere karşı mücadele ederek ve darbeler içerisinde demokrasi için mücadele ederek ilerledik. Dün nasıl demokrasiyi koruma enerjimizle darbeleri bertaraf ettiysek, demokrasi ve özgürlükleri büyüterek çıktıysak aynı yoldan ilerleyeceğiz" dedi.

'DARBE VE DARBEYİ YARATAN KOŞULLARLA DA HESAPLANILMALI'

Darbe girişimi sırasından Meclis'in bombalandığını hatırlatan Yüksekdağ, "Koridorları yıkılmış bir Meclis'in içerisinden yürüyerek geldik. Meclise dönük bu saldırıyı bir kez daha kınıyorum. Halkın oylarıyla seçilmiş temsilcilerinin bulunduğu bir mekâna böyle bir gözü dönmüş saldırı gerçekleştirilebiliyorsa bu ülkedeki demokratik durumu göz önüne seriyor" diye konuştu.
Yüksekdağ, "Bu darbe zemini ile uzlaşmayacağız" diyerek, sözlerini "Bu darbe girişimi sadece sonuçları ile değerlendirilemez. Darbe ile güçlü ve köklü bir hesaplaşma içerisine girmek istiyorsak darbeyi yaratan koşullarla hesaplaşmalıyız. HDP olarak bu yapılmayanı yapma iradesini ortaya koyuyoruz" şeklinde sürdürdü.

'DARBE GİRİŞİMİNİN KOŞULLARI BAŞKA BİR DARBE İLE OLUŞTURULDU'

Darbe girişimi koşullarının başka bir darbe ile oluşturulduğunu görmek gerektiğine vurgu yapan Yüksekdağ, şu değerlendirmede bulundu: "7 Haziran seçimlerinde herhangi bir otoriter güç değil oy veren halk siyasi yapıyı uzlaşma ve demokratik yapılanma çerçevesinde bir araya gelmeye davet etmişti. Bu çağrı bizler tarafından görüldü ama birileri tarafından bu çağrı görülmedi. Tam tersine halklarımızın ortaya çıkardığı sonuca karşı darbe gerçekleştirildi. Sivil bir siyasi iktidar eliyle gerçekleştirilen bir darbeydi. Bunu reddettiler yerine ne koydular? 'Eğer bizleri seçmezseniz kaosu seçtiniz demektir' dediler. 8 Haziran'dan bugüne Türkiye'de sistematik bir biçimde kaosu örgütlediler. Bugün Meclis'in bombalanması çok büyük bir saldırıdır. Tarihte yargılanacak, hesabı verilmesi gerek bir saldırı ama geride kalan bir yıllık sürede Meclis'in iradesizleştirilmesi, kötürümleştirilmesi de hafife alınmayacak bir suçtur. Geride kaldığımız bir yıl içerisinde Meclis devre dışı bırakıldı. Tek adam vesayeti altında işleyemez hale getirildi."

'SEÇİLMİŞLERE KARŞI GELİŞTİRİLEN DARBE, BAŞKA BİR DARBEYİ DOĞURUR'

"Meclise 15 Temmuz'da bomba atıldı ama meclisin yapısını bertaraf eden başka bir bomba 2 Mart günü atıldı" diyen Yüksekdağ, seçilmiş halk temsilcilerinin sadece siyaset yaptıkları ve söz söyledikleri için cezalandırılmasıyla, darbesiyle karşı karşıya kaldıklarını belirtti. Yüksekdağ, "Halkın seçilmiş temsilcilerine karşı geliştirilmiş her darbe başka bir darbeyi doğurur" diyerek, Meclis'in iradesinin hiçleştirilmesi, HDP milletvekillerinin Meclis'teki varlığını hedefleyen tasfiye operasyonuyla yaşanan darbenin başka bir darbeyi harekete geçirdiğini ifade etti.

'DARBENİN DÜĞMESİNE, BARIŞ MASASININ DAĞITILMASINDA BASILDI'

"Türkiye'ye böyle olmak zorunda mıydı?" diye sorun Yüksekdağ, şunları söyledi: "Bu darbe mekanizmasının düğmesine basıldığı yer barış masasının dağıtılmasının tarihine denktir, paraleldir. Dolmabahçe'de Türkiye'de demokratik bir istikrar ve barışın sağlanabilmesi için uzlaşılan mutabakatı terk eden siyasi iktidar demokrasi iradesini hapsederken darbe mekanizmasını serbest bırakmıştır. 1 yıllık süre içerisinde bunun ortaya çıkardığı bir çatışma, şiddet, darbe süreci yaşanıyor. Çözüm masası devrildikten sonra savaş ve çatışma siyasetine geçildi. Darbeci yapı tam da kurt bulanık havayı sever hesabı bu bulanık hava içerisinde kendisini örgütledi. Bir sivil siyasi darbe mekanizması içerisinde askeri darbe mekanizması kendisini büyüttü."

'KÜRT'Ü ÖLDÜRDÜKLERİNDE KAHRAMAN İLAN ETTİNİZ'

Türkiye'de bugünkü koşullarda adı konulmamış sivil siyasi darbenin askeri darbeyi doğurduğunun altını çizen Yüksekdağ, şöyle devam etti: "Geride bıraktığımız süreçte Kürt halkının demokratik taleplerine karşı demokratik siyaseti reddedenlere karşı darbecilerin örgütlenmesinin temel zemini olmuştur.' Darağaçlarında sallandıracağız.' dedikleri generaller, komutanlar Şırnak'ta Diyarbakır'daki sivil katliamlarının, savaş suçlarının sorumlusudur. Ama onlar bu suçlarından dolayı yakalanmadılar, Saraya yönelik darbe gerçekleştirdikleri için gözaltına alındılar. Bu Türkiye siyasetinin Türkiye halklarına dayattığı bir başka trajedidir bu; Kürdü öldürdükleri zaman kahraman ilan ettikleri, o zaman madalya verdikleri generaller bugün vatan haini ilan edilmiş durumda. İdam sehpasına götürülmekle tehdit ediliyorlar. Sizi ilkeler yönetmediği için bir uçtan bir uca savrulursunuz."

'CİZRE'NİN AHI YER DE KALMAZ'

Türkiye halklarının iki darbeci zihniyet arasında tercih yapmaya mecbur olmadığına vurgu yapan Yüksekdağ, "Mazlumum ahını almak iyi bir şey değildir. Mazlumun ahı yerde kalmaz. Katledilen o Kürt kadınlarının, yaşlılarının, çocukların, Cizre'de diri diri yakılan insanlığın ahı yerde kalmaz. Bu kadar insanlık suçlarının işlendiği bir ülke de zulümle abad olunmaz. Fırat'ın doğusunda yaşananlar yokmuş gibi davranılarak gerçek bir istikrar, gerçek bir yaşam dengesi kurulamaz. Eğer bir yerde gözyaşları, kan durmuyorsa, evler yıkılıyorsa, insanlar sokağa çıkamıyorsa, zulüm almış başını gitmişse başka bir yerde gerçek anlamda huzurdan, istikrardan söz etmek mümkün değildir. Halkına kıyımı reva gören bir iktidarın gücü kalıcı değildir. Bu gücü kalıcılaştırmanın tek yolu demokratik siyasettir" diye konuştu.

'IRKÇI SALDIRILARI MEŞRU KABUL ETMEYİZ'

Sözlerine darbe girişiminin ardından yapılan "sokağa çıkma" çağrıları sonrası yaşanan ırkçı saldırılara da değinerek devam eden Yüksekdağ, "Böyle provokasyon gruplarını, kontrolsüz grupları içerisinde taşıyan bir sokak hareketini meşru kabul edemeyiz. Sokak hareketinin meşru ve makbul edebilmemiz için sokağın herkese açık olması gerekmektedir. Hangi demokrasi bu? Kırıntı düzeyindeki demokratik haklar bile ortadan kaldırıldı. Ama darbenin püskürtülmüş olması demokrasinin sağlanması olarak söyleniyor. Darbecilerin yenilmesi demokrasinin geldiği anlamına gelmez. Türkiye'de 4 tane darbe yaşandı ama hiçbir zaman demokratik zemin oluşturulamadı. Demokrasinin zaferi hiçbir zaman sağlanmadı. Bunun için demokratik bir reforma girilmesi gerekiyor. Herkese demokrasi, gerçek anlamda demokrasinin zaferi anlamına gelecektir" ifadelerini kullandı.

ÖCALAN'LA GÖRÜŞME GERÇEKLEŞSİN

Yüksekdağ, darbe girişimi sonrası PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın durumuna da dikkat çekerek, bu konuda tecridin daha da derinleştiğini ve bu konuda Öcalan'la aile veya avukat görüşünün gerçekleştirilmesi taleplerini yeniledi.
Yüksekdağ, Türkiye'de demokrasinin gerçek bir zafer kazanabilmesi için bütün siyaset kurumu bir arada hareket etmeyi başarabilir. Bunun yolu çok açıktır, siyasi iktidarın nefret ve savaş dilinden, siyasetinden vazgeçmesi gerekiyor. Bir parti polis devleti kurma hayalinden vazgeçmesi gerekiyor. Türkiye'de demokratik kurumların işletilmesi için ön açıcı programları önüne koyması gerekiyor" dedi.

NE CUNTA NE DE SİVİL DİKTA

Sivil dikta rejiminin de askeri darbenin yanında olmak gibi bir zorunluluğun olmadığını vurgulayan Yüksekdağ, üçüncü yolun mümkün olduğunu hatırlattı: "Bizlerin yolu politik özgürlüğün, adaletin ve eşitliğin yoludur. Bugün bu yoldan ayrılmayanlar Türkiye'nin geleceğini belirleyecek. Bir tarafta darbeci zihniyet diğer tarafta tek adam rejimini savunanlar. Bunların ikisi de kendi içinde kaosu şiddeti yaratır. Ama üçüncü yolda birleşenler Türkiye'nin geleceğidir. Bizler bu yoldayız ve doğru yoldayız. Ne cunta ne de sivil dikta, herkese demokrasi, gerçek demokrasi ve özgürlük. İşte üçüncü yolun temel sloganı, mantığı budur. Bu yol zorlu bir yoldur ama biz bu zorlu yollardan geçerek bugünlere geldik. Demokrasi ve özgürlük yolunda birleşenler darbeci ve diktacılara karşı bir mücadele yürütmek zorundadır." (DİHA)

ÖNCEKİ HABER

R. Tayyip Erdoğan Üniversitesi’nde 11 personel açığa alındı

SONRAKİ HABER

Obama ile görüşen Erdoğan, Gülen'in iadesini istedi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...