Yunanistan Basını: Darbe ve sultanlık

Seyit ALDOĞAN
Atina 

Darbe girişimi ve arkasından yaşanan gelişmeler Yunan kamuoyunda tartışma ve yorumların konusu olmaya devam ediyor ve gerekçesi ne olursa olsun lanetleniyor.  

Ancak askerlerin girişimi kadar, var olan yönetimin de yaşanan gelişmeler nedeniyle bir kez daha gündeme gelerek tatrtışıldığını belirtmek gerekir. Bu tartışmalar esas olarak iki nokta üzerinde yoğunlaşıyor: Darbe girişiminine neden olan gerekçeler ve “sultanın” yönetimi yeniden dizayn etmede nereye kadar varacağı. 

Darbe girişiminin gündeme geldiği günden bu yana Türkiye’de yaşanan olaylara dikkatlerin çekildiği yorumların ortak noktası “Sultanın” darbe girişiminin sunduğu zemin dolayısıyla “tanrıya şükrederek” başkanlık ve anayasa hedeflerine varmada, önündeki tüm engelleri temizleme noktasında hiçbir sınır tanımayacağı...

Etnos, Sintakton, Katimerini gibi birçok günlük gazetenin yanında, Enikos, Vathi Kokkino, Iskra gibi internet sitelerinde, TV kanalları ve radio yayınlarında “daha gerici ve baskıcı” bir yönetimin benimseneceği , demokratik hak ve özgürlüklerin rafa kaldırılacağı manşetlere kadar yansıyor. 

‘SULTAN YENİDEN TAHTTA’

“Sultan yeniden tahtta”, “Erdoğan’dan kitlesel temizlik”, “Sultanın intkamı”, “Darbe girişimi tanrının sultana bir lütfu”, “Darbeciler ve AKP kolay kapanmayacak yaralar açtı” vb. Bu yazıların ve yorumların hemen hepsinde Erdoğan’ın başarısız darbe girişimini kullanarak her türlü muhalefeti bastıracağı ve gerici bir yönetimin zemini olarak kullanacağı vurgusu üzerinde duruluyor. 

Gazeteci Petro Papakontantinu’un köşesinde yazdıkları şöyle: “Şimdi ne olacak Türkiye’de? Erdoğan güçlenerek çıktı. Yüzlerce insanın kanı ile baskıcı yönetimi yeniledi. Başkanlık sisteminde ısrar etmeye, demokratik hakları ve güvenceleri rafa kaldırarak iktidarı avucunun içine almaya, rahatsız edici tüm muhalif sesleri bastırmaya devam edecektir.  Halkın desteğini daha gerici bir yönetim oluşturmada açık çek olarak kullanacaktır.”

İmerisia Gazetesi Yazarı Yorgos Pavlopulos ise darbe girişimi sonrasını şöyle ifade ediyor: “Görünen o ki  darbenin bir gün sonrası Türkiye halkına iyi bir şey getirmeyecek. Asker çizmesinden kurtuldular ama bu defada yönetimin yumruğu balyoz gibi iniyor halkın başına.”

‘SOKAKLARDA KAFA KESİLİYOR’

Sokaktaki halk daha çok darbe girişiminden sonra yaşanan vahşet ve linç görüntülerini konuşuyor ve halkı kutuplaştırarak tehlikeli noktalara götüren hükümet politikalarının demokrasi ile bir ilişkisinin olmadığını söylüyor.  Bu tepkiler en çok şöyle ifade ediliyor: “Sokaklarda kafa kesiliyor, ‘idam idam’ bağırıyorlar, yüzlerce insan katlediliyor, hükümet yaraları saracak önlemler alacağına bayram ilan ederek saldırgan güruhların alnından öpme açıklamaları yapıyor. Üstüne, üstlük AB’ye girmek istiyorlar.”

Başta hükümet partisi SYRIZA olmak üzere tüm partiler darbenin önlenmesi sonrasındaki sürecin demokratik hak ve özgürlükleri ortadan kaldıran değil güvence altına alan bir süreç olması gerektiğini açıklıyorlar. 

GÜNDEMDE SIĞINMA TALEP EDEN ASKERLER DE VAR 

Kamuoyunda en çok tartışılan gelişmelerden biride sığınma talep eden askerler. Yasal olarak bunun mümkün olmadığı söyleniyor.. Aleksandros Likurezos, Dimitris Belandis, Aleka Zorbala gibi bilinen hukukçular uluslararası sözleşmeler ile güvence altına alınan bir hakkın diplomatik kaygılara kurban edilmeyeceğini açıkça dile getiriyorlar. 

Çok sayıdaki site, gazete ve dergi ise özellikle “ne cunta ne diktatörlük” tutumunun doğruluğuna dikkat çekerek, demokrasi mücadelesinin tek yol olduğu üzerinde duruyorlar. Sol partilerin ve örgütlerin hemen hepsi bu tutumun doğruluğuna dikkat çekiyor ve çoğu EMEP Başkanı Selma Gürkan imzasıyla yayınlanan açıklamaya atıfta bulunuyorlar.