18 Temmuz 2016 00:59

Demokrasi için mücadele çağrısı

Siyasi Parti yöneticileri ve akademisyenler emek ve demokrasi güçlerinin birlik için acilen harakete geçilmesi gerektiğini vurguladılar.

Paylaş

Çağrı SARI
İstanbul

Darbe girişimi bastırıldı, hükümetin ilan ettiği ‘demokrasi bayramı’ tutuklama furyasına ve ‘idam tartışmaları’na dönüştü. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ 6 bine yakın kişinin gözaltına alındığını duyurdu. idam tartışmaları alevlendi. Hükümet kanadı talebin ‘demokrasi’ gereği değerlendirilmesi gerektiğini savundu.  Emek ve demokrasi güçleri temsilcileri gazetemize yaptığı değerlendirmelerde AKP’nin başarısız darbe girişimini gerici taleplerle, rejimin yeniden inşaasına çevirmeye çalıştığına işaret etti. Sokakta boğaz kesenler, linç ve idam tartışmaları ile de bir mesaj verildiğini söylediler. Emek ve demokrasi güçleri birlik tartışmalarını hızlandırmak gerektiğini ve acilen harakete geçilmesi gerektiğini vurguladılar.  Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan: ‘Ortak mücadeleye varım’ diyen herkesi kapsayacak geniş bir birlik olması gerektiğini ifade etti. ÖDP Başkanlar Kurulu Üyesi Alper Taş da, yerel düzeylerde ortak mücadele zeminlerini mahallelerde, okullarda işyerlerinde geliştirmek gerektiğini söyledi. Akademisyen Özgür Müftüoğlu ise “Çözüm, tüm bu kesimlerin toplum içerisinde yaratılan ayrımcılığın tuzağına düşmeden, tüm bunların müsebbibinin sermaye sınıfı olduğunu da unutmadan sınıf perspektifine sahip bir demokratikleşme mücadelesidir. Böyle bir mücadelenin başarısı için ise işçi sınıfının rolü önemlidir” dedi. 

HERKESİ KAPSAYACAK GENİŞ BİR BİRLİK SAĞLANMALI

EmekPartisi Genel Başkanı Selma Gürkan, demokrasinin dayanağının, demokrasi kaygıları ile darbelere alkış tutmayan, darbe girişimlerine meşru zemin sağlamayan halk ve emekçi sınıflar olacağına vurgu yaptı.

Bir tarafta darbe girişiminde bulunanlar ‘demokrasi’nin işlemeyişinden bahsetti diğer tarafta ‘demokrasiye sahip çıkmak’ adına insanlar sokaklara çağrıldı ancak linç girişimlerini izledik ekranlarda. Tüm bu gelişmelerin topluma yansıması nasıl olacak?
Dikkat çekmek isterim ki, darbe girişiminde iktidar tarafından halk, ‘demokrasi’ için değil ‘milli iradeye sahip çıkmak için’ sokağa çağrılmıştır. Buna rağmen sokağa çıkanların bir kısmı AKP militanları ve siyasi yandaşları olmakla birlikte darbe girişimlerine karşı tutum almak gerektiğini düşünen önemli bir kesim de sokağa çıkmıştır. Teslim olmuş askerleri linç eden, boğazını kesen, savunmasız durumda olanlanlara toplu dayak atan güruhun yarattığı sisin içinde bu gerçeği görmemiz gerekir. Demokrasinin dayanağı, demokrasi kaygıları ile darbelere alkış tutmayan, darbe girişimlerine meşru zemin sağlamayan halk ve emekçi sınıflar olacaktır. 

Darbe girişimin ardından sokağa çıkanların ‘idam isteriz’ talebine hükümet kanadı ‘değerlendiririz’ şeklinde açıklama yaptı. Bu tarışma ile verilen mesaj nedir?
Başbakan’ın “idam isteriz” diyen güruha “bu talep karşılanır” cevabı ve “kimseden izin almayız” eklemesi AKP hükümetinin bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra iktidar etme biçimine dair verilmiş mesajdır. Mesaj salt bununla da sınırlı değildir, başbakanın boğaz kesenleri ve linçcileri meşrulaştıracak demeçlerle bu mesajını güçlendirmiştir. Kutuplaşma siyaseti, selefi, cihatçı örgütlerle ideolojik yakınlık ve destek ilişkileri aynı zamanda linç, idam, güruh hukuku (linç, kafa kesme, taşlama vb yakaladığın yerde cezasını ver yaklaşımı)  ilkellik düzeyindeki toplumsal hareketlere geçit sağlama. AKP’nin gerici, savaşçı, sömürücü politikalarıyla yeniden inşaa edilmeye çalışılan yeni rejimin siyasal ve ideolojik ipuçlarıdır bu mesajlar aynı zamanda. 

Gerçek bir demokrasi isteyen ‘darbeye de diktatörlüğe de hayır’ diyen güçler ne yapmalı? Birlik tartışmaları yapılıyor...
AKP iktidarı bu başarısız darbe girişimini kendi gerici siyasal politikaları ile birlikte rejimin yeniden inşaası için fırsat olarak değerlendirecektir. Başkanlık rejimi, baskı politikalarının hayat bulması, yeni köleleik yasalarının muhalefetsiz meclisten geçirilmesi, mevcut özgürlüklerin daha da kısıtlanması gibi düzenlemeleri ve politikaları hızla hayata geçirmeye çalışacaktır. Bu politikaların sessiz sedasız uygulanması söz konusu olamaz elbette. Emekçi sınıflarda ve demokrasi ve özgürlük taleplerinden geri durmayan halk kesimlerinde mücadele eğilimleri artacaktır kuşkusuz. Esasında bugün herkesin kendi mecrasında sürdürdüğü bu mücadeleleri birleştirmek, olası mücadele eğilimlerini de bugünden ortaklaştırmak bir gereklilik ve zorunluluktur. Partimiz son günlerde “Demokrasi için birlik” temelli çalışmaları önemsemekte. Bu çalışmaların ilerletilmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Siyasi partiler olarak bizler, emek ve meslek örgütleri, inanç örgütleri, akademi ve barış alanında olduğu gibi çeşitli inisiyatifler, kadın, çevre ve gençlik hareketleri, aydın, sanatçı, yazar, gazeteci gibi çeşitli alanlardan kişiler bu oluşumun öncü gücü olması gerekir. AKP’nin gerici ve baskıcı politikalarına karşı; Basın ifade özgürlüğü, yargı bağımsızlığı, laiklik ve inanç özgürlüğü, emekçi sınıfların grev, örgütlenme gibi en temel haklarının güvenceye alınması, yaşam alanlarımızın korunması, yüzde 10 seçim barajı başta olmak üzere seçim ve siyasi partiler yasalarının demokratik temelde yeniden düzenlenmesi gibi temel talepler etrafında ortak mücadele birliklerinin oluşturulması için hızla adımlar atılmalıdır. Ortaya konacak bu temel talepler etrafında ortak mücadeleye varım diyen herkesi ve her kesimi kapsayacak geniş bir birlik olmalı aynı zamanda.

ORTAK DURUŞU, BÜYÜTMEMİZ LAZIM

ÖDP Başkanlar Kurulu Üyesi Alper Taş: İdam tartışmaları bizim açımızdan kabul edilemez. İdam insanlık suçudur. Her demokratik talep konuşulabilir, tartışılabilir ama idam talebi demokratik bir talep değildir. Ülkeyi daha karanlık daha kötü süreçlere doğru götürür.  ‘İdam cezalarına hayır’ politikamızda kararlıyız. Bu askeri darbe girişimindan hareketle, Türkiye’nin daha gerici bir siyasal zemine oturmasına karşıyız. Yani, darbe girişimi gerekçe yapılarak psikolojik iklimden hareketle Türkiye’yi daha da geri süreçlere taşıyacak hamlelere karşıyız. Bu demokratik bir talep değildir. İnsan haklarına karşı bir taleptir.

Bu darbe girişimi AKP’ye can simidi olmuştur. İçeride ve dışarıdaki sıkışmışlığını bu darbe girişiminin yarattığı politik iklimi AKP tasfiye operasyonlarıyla değerlendirecek. Bu tasfiyeyi sadece devlet içerisinde düşman ilan ettiği cemaate veya yakın güçlerine yapmayacak, kendisine karşı olan bütün kesimleri, bürokraside, yargıda medyada devlet içerisinde bütün kurumlarda tasfiye edecek 

Darbe girişimin püskürtülmesi elbette olumludur. Darbe girişiminin yarattığı atmosferden yararlanarak gerici ve ırkçı bir süreç yaşandığını gözlemliyoruz. Bu süreç emek ve demokrasi güçleri açısından iyi olmayacak. O nedenle yerel düzeylerde ortak mücadele zeminleri, ortak savunma zemninlerini mahallelerde, okullarda işyerlerinde geliştirmemiz lazım. Bunun yanısıra birleşik mücadele zeminlerini de güçlendirmemiz lazım. Bu konudaki tartışmaları hızlandırmamız lazım. Noktalamamız lazım. Ortak duruşu, mücadeleyi pratiği büyütmemiz lazım. 

KABOĞLU: DEMOKRASİ ADINA, OTORİTER REJİM UYARISI

Anayasa hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Özden Kaboğlu darbe girişimi bahanesiyle, Anayasa dışı ve yargı bağımsızlığını tümden ortadan kaldırıcı düzenlemelerin sürdürülmesi, Türkiye’yi hukuk devletinden daha da uzaklaştırabilir.

Hükümet kanadından gelen idam taleplerine ‘değerlendiririz’ şeklindeki açıklamalar için Anayasa Hukukçusu olarak ne söyleyeceksiniz?
Hukuk açısından ; idam cezası, 2001  ve 2004 Anayasa değişklikleriyle tümden kaldırıldı. Bu süreçte,İnsan Hakları Avrupa Hukuku (Sözleşme ve Mahkeme kararları) ve AB  adaylığı belirleyici oldu. İdam cezasının geri getirilmesi için Anayasa değişikliği gerekir. Bu yetmez, Türkiye, İnsan Hakları Avrupa Hukuku ve İnsan Hakları Uluslararası hukuku çerçevesindeki yükümlülüklerinden vazgeçmesi gerekiyor. İdam cezası geri getirilse bile, geçmişe yönelik olarak uygulanamaz. Demokrasi açısından; demokrasinin ilerletilmesi, darbe girişimcilerini idam etmekle değil, demokrasinin temel ilkelerine saygı ile mümkündür: Kamu görevlerinde liyakat ve  tarafsızlık, hak ve özgürlüklere saygı..

2 bin 745 hakim ve savcı açığa alındı iki günde... AKP’nin bu süreci yargıyı, medyayı, brokrasiyi yeniden dizayn etmeye vesile edeceği söyleniyor. Bu süreç AKP açısından nasıl ilerleyecek?
Türkiye’nin darbe eşiğine gelmesinde, Anayasa hükümlerinin askıya alınmasının payı gözardı edilemez. Bu nedenle, darbe girişimi bahanesiyle, Anayasa dışı ve yargı bağımsızlığını tümden ortadan kaldırıcı düzenlemelerin sürdürülmesi, Türkiye’yi hukuk devletinden daha da uzaklaştırabilir. Bu da, “demokrasi”  adına, otoriter, hatta totalier bir yönetime götürür ülkeyi…

Emek ve demokrasi güçlerini bu süreç nasıl etkileyecek? Bu güçler en acil nasıl bir adım atmalı?
Emek ve demokrasi güçlerini daha zor bir dönem bekliyor… Bu nedenle, emek ve demokrasi güçleri, hukuk devleti ve haklar toplumu ekseninde daha geniş ve güçlü ittifaklar oluşturmak için çok yoğun bir çaba göstermek durumunda.

ÖZGÜR MÜFTÜOĞLU: ÇÖZÜM DEMOKRATİKLEŞME MÜCADELESİ

Akademisyen Özgür Müftüoğlu: Türkiye’de darbeler, kapitalizmin egemen güçlerinin çıkarları doğrultusunda Türkiye’de ekonominin, siyasetin yeniden dizayn edilmesi için yapılır. Bu nedenle de (27 Mayıs hariç) hedefinde doğrudan işçi sınıfı ve onun partileri, sendikaları olur. 15 Temmuz darbe girişimi Türkiye’nin alışılagelmiş darbe anlayışının dışındadır. Zira darbenin hedefinde olan AKP, iktidarda bulunduğu 14 yıldır kapitalizmin dönemsel çıkarlarıyla çelişmemiş tam aksine bunları, başta emekçiler olmak üzere toplumun sermaye dışındaki geniş kesimlerinin haklarını ortadan kaldıracak politikaları yaşama geçirerek yapmıştır. Sermayenin çıkarları için geniş toplum kesimlerinin hakları gasp edilirken, sınıf bilincinden uzak ve örgütsüz olan toplum buna karşı bir direnç geliştirememiştir. Dolayısıyla AKP’nin uyguladığı neoliberal politikaların işsizleştirdiği, güvencesizleştirdiği, yoksullaştırdığı, suyunu, toprağını elinden aldığı toplum kesimleri 15 Temmuz darbe girişiminin doğrudan hedefin olmadığı gibi bu demokrasi dışı girişimin toplumun çıkarlarıyla örtüşen de hiçbir yanı yoktur. 

Ancak bu başarısız darbe girişiminin mevcut iktidarı daha güçlendirdiği bir durum ortaya çıkmıştır. Hükümet bu durumun sağladığı avantajla bugüne kadar uyguladığı politikaları daha da etkili biçimde yaşama geçirmek isteyecektir. Bu da bugüne kadar örgütsüzleştirilen, ayrımcılığa uğrayan, ezilen, sömürülen kesimlerin koşullarını daha da zorlaştıracaktır. Çözüm, tüm bu kesimlerin toplum içerisinde yaratılan ayrımcılığın tuzağına düşmeden cinsiyet, etnik köken, inanç vb ayrımcılıkla mücadeleyi önemseyerek; suya, toprağa, parka yani yaşam alanlarına karşı saldırıları göz ardı etmeden ve tüm bunların müsebbibinin sermaye sınıfı olduğunu da unutmadan sınıf perspektifine sahip bir demokratikleşme mücadelesidir. Böyle bir mücadelenin başarısı için ise işçi sınıfının rolü son derece önemli olacaktır.

ÖNCEKİ HABER

Darbeden sonra: Demokrasi mi yoksa dava mı?

SONRAKİ HABER

Hava Harp Okulu'nda rütbeli 4 asker gözaltına alındı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...