20 Haziran 2016 06:27

Willy Brandt ABD ajanı mıydı?

Willy Brandt’ın Alman siyasetindeki yeri, kendisinden önceki başbakanlardan, parti başkanlarından daha özeldir.

Paylaş

Yücel ÖZDEMİR
Köln

Willy Brandt’ın Alman siyasetindeki yeri, kendisinden önceki başbakanlardan, parti başkanlarından daha özeldir. Tutarlı bir anti-faşist ama aynı zamanda kararlı bir anti-komünist olan Brandt, Almanya tarihine özellikle 1970’lerde damgasını vurdu. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Sosyal Demokrat Parti’yi (SPD) ilk kez iktidara taşıyan Brandt’ın yükselişi, en yakın çalışanının Demokratik Almanya Cumhuriyeti (DDR) ajanı olmasının açığa çıkmasıyla son bulmuştu.

Ama şu günlerde arşiv raflarından indirilen belgeler Brandt’ın siyasi yükselişinin de yine ajanların yardımıyla olduğunu ortaya koyuyor. Keza belgeler, Hitler faşizmine karşı mücadele eden, illegal kalan, ardından önce Norveç’te sonra İsveç’te mülteci olarak yaşamak zorunda kalan Brandt’ın savaş sonrasındaki yükselişinde ABD’nin büyük payının olduğunu ortaya koyuyor.

GİZLİ BELGELER GÜN IŞIĞINA ÇIKTI

Kısa bir süre önce, ABD’li tarihçi Scott Krause’nin Berlin Eyalet Arşivi’nde, o dönem Brandt’ın en yakınında bulunan Batı Berlin Eyalet Senatosu Sözcüsü Hans Hirschfeld’in topladığı belgelerin ortaya çıkardığı bilgilere göre, ABD Brant’ın siyasi yükselişinde büyük bir rol oynadı.

Hirschfeld’in tuttuğu belgelere göre, 25 Temmuz 1950’de ABD ordusunun Almanya’daki ana karargahının bulunduğu Frankfurter’taki IG Farben binasının 115 nolu odasında o dönem SPD Federal Parlamento milletvekili Willy Brandt’ın katıldığı önemli bir toplantı yapıldı. 
Hirschfeld’in de hazır bulunduğu toplantıda ABD’nin Almanya Yüksek Komiseri John McCloy, Willy Brandt’a siyasi çalışmalarda kullanmak üzere 200 bin Mark verdi. Berlin SPD üyelerinin yıllık toplam aidatların üçte birine denk gelen bu para, sonraki yıllarda Brandt’ın yükselişinde önemli rol oynayacaktı. 

Görüşme çok gizli tutuldu. Görüşmenin notlarını tutan sekreter kadın sıkı sıkıya tembihlendi. Zira, Brandt’ın ABD ile gizlice görüştüğü, maddi yardım aldığı ortaya çıkmış olsaydı sonradan yapacağı planların tümü suya düşecekti. Öyle de oldu. 

Sonra verilen paranın arkası da geldi. Daha sonra da ABD’nin Bradt’a yüklü miktarda “bağış” yaptığı  Hirschfeld’in belgeleri arasında yer alıyor.

ABD, SPD’Yİ SAĞA ÇEKTİ

Tarihçi Krause, ABD tarafından verilen bu yardımın İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bugünküne göre daha solda olan SPD’nin ABD’yle işbiriği içinde olmasında büyük bir rol oynadığını ifade ediyor. Çünkü, Soğuk Savaş’a rağmen parti içinde önemli bir kesim Almanya’nın yeniden silahlanmasına, NATO’ya üye olmasına karşı çıkıyordu.
SPD’nin bu çizgisini değiştirmesi için Batı Berlin’de dönemin belediye başkanı olan Ernst Reuter ve etrafında Brandt’ın da olduğu çevreyle yakın ilişkiye giren ABD, böylece SPD’nin soldan ortaya doğru kayması için bir strateji devreye koydu. Bu temelde parti içindeki iktidar kavgasında ABD, Brandt ve ekibini destekledi. Bu çerçevede 1952-53 yılları arasında 106 bin Mark’ın verildiği yine Hirschfeld’in belgelerinde yer alıyor. 

KREUSE RAPORUNDA YER ALDI

Sonraki yıllarda Brandt’ın SPD Eyalet Başkanı ve Berlin Belediye Başkanı olmasında da “ABD’nin baskısı”nın rol oynadığı Kreuse tarafından açıklanan raporunda yer aldı.
Artık, Brandt’ın ilerlemesi için bütün engeller ortadan kalkmış görünüyordu. 
Ernst Reuter’den sonra Ekim 1957-Aralık 1966 yılları arasında Batı Berlin Belediye Başkanlığı yapan Brandt, Demokratik Almanya Cumhuriyeti’ne (DDR), Sovyetlere ve sosyalizme karşı rengini asıl bu yıllarda gösterdi. ABD ve diğer Batılı güçlerin güvenini kazandı. 17 Haziran 1955’te DDR’de ortaya çıkan rejim karşıtı hareketi desteklemek için yapılan gösterilerin başında yer aldı. DDR ve SSCB karşıtı tutumu Berlin’de Brandt ve SPD’nin oylarını sürekli artırdı ve yüzde 62’ye (1963) kadar çıkardı. Bu yükseliş onu 1964’te SPD genel başkanı yaptı. Özellikle Batı Berlin’deki seçim kampanyasına da ABD’nin epey para aktardığı belirtiliyor, ancak kesin bir bilgi bulunmuyor.

BRANDT’IN ETRAFINDAKİ EKİP

Tarihçi Krause, Berlin’deki Willy Brandt Vakfın’da kamuoyuna açıkladığı raporda Brandt’ın yükselişinin bir ekibin işi olduğunu ve geçmişinin İkinci Dünya Savaşı’nın bitişine kadar uzandığını hatırlatıyor. Brandt’ın en yakınındaki Yahudi ve sosyal demokrat Hirschfeld, Hitler’in işbaşında olduğu yıllarda New York’ta yaşayan 70 bin sığınmacıdan birisiydi. Naziler işbaşına gelmeden Prusya İçişleri Bakanlığı sözcüsüydü. Naziler iktidara gelince New York’a gitti ve orada ABD’nin istihbarat örgütü OSS’te (Office of Strategic Services) çalışmaya başladı. SPD Reich Parlamentosu eski milletvekili Paul Hertz ile bağlantısı da vardı. Savaş bittikten sonra Hertz’de onun gibi Berlin’e döndü. 

Hirschfeld senato sözcülüğü, Hertz de Marshall Planı çerçevesinde verilen yardım paralarını koordine ediyordu. ABD’den gelen bu ekip kısa sürede Brandt ve Reuter’ye yakın ilişkiye geçerek birlikte çalışmaya başladı. Sonra başka aktörler de bu çemberin içine girdi. Ve zamanla Berlin’den Bonn’daki politikaları etkilemeye başladılar.

MARSHALL PLAN’INDAN PARA ALDI İDDİASI

Ortaya çıkan belgelerde, Brandt’ın 1950’de yayın yönetmeni olduğu “Berliner Stadtblatt” gazetesi için Marshall Plan’ından para aldığı da ifade ediliyor. Marshall Planı’nı tanıtmak üzere gazete içinde yayınlanan 6 özel sayfa için 200 bin Mark verilmiş. Bu paranın 170 bini daha sonra Brandt tarafından SPD’ye aktarılmış. Krause, bu durumu “kirli parti finansmanı” olarak nitelendiriyor. ABD’nin Soğuk Savaş yıllarında genellikle diktatörleri finanse ettiğine dikkat çeken tarihçi Krause araştırmanın sonucunu, “ABD istisna olarak bir demokrata (Brandt) destek verdi” olarak özetliyor.

Araştırmanın sonucuna rağmen Brandt için “ABD işbirlikçisi”, “CIA ajanı” gibi tanımlamalar kullanılmadı. Halbuki, Der Spiegel önce paranın CIA’dan geldiğini yazdı, sonra ölçüyü kaçırdığını fark ederek düzeltti ve Marshall Planı’ndan aktarıldığını yazdı. Peki CIA’dan mı Marshall Plan’ından mı paranın çok fark eder mi? Bugünkü sosyal demokratlara bakarsanız fark ediyor.  Hatta alınan paranın Batı Berlin’de demokrasinin inşası gibi iyi bir amaç için kullanıldığını söyleyenler de oldu.

Halbuki, verilen maddi ve siyasi yardım, ABD’nin kendi çıkarlarını Brandt ve etrafındaki ekip üzerinden geliştirdiği, bu nedenle de satın alındıklarını gösteriyor.

ABD’NİN KENDİ BRANDT PORTRESİ

Belgeler bunu apaçık gösterirken, Brandt’ın yolundan gittiğini söyleyenler ABD’nin parasının Brandt’ın politikasını etkilemediğini ileri sürüyorlar. Daha ne yapsın ki...

Belgeler ABD’nin kendi politikası için kullandığı, maddi olarak beslediği bir Brandt portresiyle karşı karşıya olduğumuzu ortaya koyuyor.

Tarihin cilvesine bakın ki; ABD’nin verdiği destekle yükselen Brandt’ın çöküşü en yakın çalışanlarından Günter Guillaume’nın DDR istihbarat örgütü STASI’nin ajanı olduğunun ortaya çıkmasıyla oldu. 7 Mayıs 1974’te başkanlıktan istifa etti. Yerini Helmut Schmidt’e bıraktı, ancak parti başkanlığına da devam etti. 1987’de parti başkanlığını bıraktı, 8 Ekim 1992’te öldü.

Brandt’ın yakın arkadaşı Hans Mayer, onun için, “Bir sosyalistti, ama hiç komünist olmadı” diyordu. SPD başkanlığından ayrılırken “Ben kimim?” diye kendisine soran Brandt, buna “Yoksa ben çok kimlikli miyim?” diye başka bir soruyla yanıt vermişti.

Hitler faşizmi öncesi geçmişi, sonradan yükselişi, etrafındaki ajanların farklılığı hakikaten de Alman siyasetinde “efsane” olan Brandt’ın “sır”larda dolu sıradışı bir siyasetçi olduğunu yeterince gösteriyor.
 

ÖNCEKİ HABER

Define ararken metan gazından zehirlenen 3 kişiden 1'i öldü

SONRAKİ HABER

Hitler’in ceketi 275 bin avroya satıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa