19 Haziran 2016 04:54

Ankara’nın bağları mı, metrosu mu?

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, sosyal medya hesabından metroda kadınlara ayrı vagon uygulaması önerisini getirdi.

Paylaş

İlke IŞIK

Biz Ankaralılar son derece demokratik bir Belediye Başkanına sahibiz. Öyle böyle değil herkese nasip olmaz yani. Şehre dair her konuda fikrimizi alır. Nasıl yapsak iyi olur ey Ankaralılar diye sorar sürekli. Mesela ODTÜ’nün ortasından yol geçirirken kamuoyu yoklaması yapmıştı. Musluklardan akan zehirli su konusunda da hepimizin fikrini almıştı. Bir türlü bitmeyen Keçiören ve Çayyolu metrolarını da yapmasını istememiştik zaten. O daha sonra Ulaştırma Bakanlığı ile çözdü sağolsun. Sonra metro yapıp ulaşımı felç olan ilk şehir Ankara oldu ama olsun, hep bizim fikirlerimizi alarak yaptı. Şehrin dokusunu mahvetti, o korkunç estetik anlayışı ile berbat bir kent yarattı ama olsun. Hepsi için anketler doldurduk biz. Yani bizim belediye başkanımız bize sormadan bir şey yapmaz.
Melik Gökçek’in “Ankara metrosunda kadın vagonu yapalım mı” anketini yazacağım, ne yazısı bu düşünenler varsa. Ama söz konusu Gökçek olunca insan nereden başlayacağını bilemiyor gerçekten. Kadın düşmanlığı bazıları için özel bir durum bu ülkede. Kadınlara saldırmak için hiçbir fırsatı kaçırmayanlarla dolu her taraf. Bir süredir, kadınların annelikleri, anne olmayanların yarım kadınlığı, kaç çocuk doğuracağımız konusunda fetvalar havalarda uçuşuyor. Aynı kürtaj dönemindeki gibi “Aile planlaması zinhar yapılmayacak” diye parmaklar yine bizlere sallanıyor.
Velhasıl Gökçek’in zamanlaması manidar. Sayın Gökçek o çok kullandığı twitter üzerinden 13 Haziran günü bir anket başlattı. “Ankara Metrosunda Bayanlara Ayrı Vagon Uygulaması Yapalım mı” başlıklı anket sonuçlarını da yine kendisi açıkladı tabii. Sonuçların “% 52 ile evet deneyelim” çıktığı da hemen ertesi gün kendisi tarafından açıklandı.  Bu yazı için twittelerine bakmak durumunda kalmam üzerinde 16 Haziran günü anket üzerine yapmış olduğu açıklamaya denk geldim: Bu twitte bütün derdini özetliyor aslında. Özetle diyor ki “….bu uygulamayı yaparız ya da yapmayız, herkes kadınlar vagonuna binmek zorunda değil, yanında kocası olan zaten güvendedir, kadın kadınlar vagonuna binmek istemiyorsa gider erkeklerle oturur, kadının kendi tercihi kime ne….”

PEKİ SOKAKLARI DA MI AYIRACAKLAR?

Şimdi bu öneriler biz kadınları “korumak” için yapılıyor değil mi? Daha önce de kadınlara özel otobüs, kadınlara özel -nedense her ikisinin rengi de pembe - taksi tartışmaları yaşanmıştı bu memlekette. Gerçekten sinirlenmeden ve sakin sakin bu önerileri düşünelim. Ne gibi bir faydası olur bunun, biz kadınlar kent hayatında daha çok rahat eder miyiz, kent sokaklarında şiddetten azade bir yaşam mı süreriz? Rezalet bir haldeki toplu taşıma çilesini kadın vagonunu doldurarak katladığımızda güvenli mi olacak hayatımız? Peki sokakları da mı ayıracaklar ondan sonra? Çünkü sokaklar da güvenli değil. Mesela gece 22.00’den sonra sokaklarda gezmemiz mi yasaklanacak, bir sonraki adım olarak? Yaşadığımız şiddetin sorumlusu neden biz oluyoruz, neden adeta cezalandırılarak şiddetten korunmaya çalışılıyoruz ne kadar anlaşılmaz değil mi?
O yüzden beyler, meselenin bu kısmını geçelim, derdiniz kadınlar için güvenli kentler falan değil. Eğer öyle olsaydı Japonya tandanslı kadın vagonu değil başka öneriler yapabilirdiniz. Ankara’nın sokak aydınlatması olmayan sokaklarını hiç düşünmediniz mesela şimdiye kadar, gece toplu taşıma kullanıp, kadınların duraklardan evlerine nasıl gittiğini hiç merak etmediniz. Ankara’daki sığınmaevi sayısını arttırmak niye hiç gündem olmuyor ya da şiddete uğrayan kadınların başvurabileceği danışma merkezleri niye açmıyor belediye acaba. Bir kentte kadınların güvenle yaşayabilmesi için bir dolu önlem varken bunlar gündeme bile alınmıyor.

‘ERKEK VAGONUNDA NE İŞİ VARDI?’ DENİLECEK

Ama dedik ya esas mesela başka. Kent yaşamında da eşit görülmüyoruz biz işte. Ancak bize çizilen sınırlar içinde kent yaşamına katılmamız kafalarındaki. Rahatlıkla erkeklerle aynı metro vagonunu kullanamamak da bunlardan biri. Kentteki yasalar da kurmaya çalıştıkları muhafazakar dünyanın bir parçası olsun istiyorlar. Kadınların varlığı işte bu sınırlar içinde olsun. Ondan sonrası kadının suçlanması aşaması zaten. Yukarıdaki satırlara bakın tekrar ne diyor Gökçek: İstemeyen kadın, kadın vagonunu kullanmasın, erkeklerle seyahat etmeyi seçiyorsa bir şey demeyiz. Bu ne demek; yarın böyle bir uygulama olsa, erkeklerin olduğu vagonda ne işi vardı o kadının denilecek işte. Tıpkı gece Bağdat Caddesinde yürüyen kadın gibi, tıpkı dekolte giydi, kahkaha attı, erkeklere selam verdi diye suçlanan diğer kadınlar gibi.
Daha çok ama daha çok şiddet anlamına gelecektir bu önerilerin sonuçları. Adeta şiddeti kadınların hayatından çıkarmayıp, erkek şiddetini her alanda ver her anlamda güçlendirip çözümün böylesi düzenlemeler olduğu anlatılıyor bize. Ülkedeki erkek şiddetinin sorumlusu tutulan kadınlar muhafazakar cendere altında kıpırdayamaz hale getirilmek isteniyor. Üstelik erkek şiddetini kabullenmek anlamına da geliyor bu öneri. Yaşam alanlarımızı erkeklerden ayrı tutarak, erkekler böyle işler yapacak, yapmaya devam edecek onlardan uzak durursanız kurtulabilirsiniz deniyor bize özetle. Şiddeti ortadan kaldıracak düzenlemeler, yaptırımlar konuşulmuyor. Toplumun bütün dokusuna sinmiş ve sürekli yeniden üretilen erkekliğin yarattığı şiddeti ortadan kaldırmak yerine güçlendirmek için atılıyor bütün adımlar.
Özetle bir taşla birden çok kuş hedefleniyor her zamanki gibi. Kadınlar erkek şiddetine alışacak, çözümü erkeklerden yalıtılmış bir kent hayatında arayacak ve bu biçimde hedeflenen muhafazakar hayatın da taşları bir bir örülecek.
Şimdi “Olacak şey değil bu, Gökçek konuşmuş işte” deyip geçelim mi bu tartışmayı. Geçmeyelim bence. Ülkede bütün bir hayat yeniden şekillendirilmeye çalışılırken kent yaşamı da bundan azade değil işte. Bir yanda aile planlaması yasak diye parmak sallanırken, bir yanda “bayan vagonu” önerisi yapılıyor.
“Memlekette bir dolu sorun varken bununla mı uğraşacağız” demeyin lütfen. Bu tartıştığımız karma eğitimi kaldıralım, bütün her yeri İmam Hatip Liseleri ile dolduralım, boşanmaları yasaklayalım, kız çocuklarını 6 yaşında evlendirelim, taciz ile anılan vakıflara kol kanat gerelim, tartışmalarının önemli bir parçası. Emin olun ki devamının çeşitli biçimlerde gelmesi muhtemel. O yüzden yokmuş gibi davramayacağız bu saçmalıklar ve konuşmaya, itiraz etmeye devam edeceğiz.
Yalnız Gökçek Japonya’dan almış ya öneriyi, biz Ankaralılar da dünyanın başka kentlerini mi örnek alsak acaba. Kendisinin elinin değmediği, ailesi ile birlikte parsel parsel yağmalamadığı, kadın düşmanı sözlerin edilmediği, bir de Gökçek’in belediye başkanı olmadığı kentleri. Ne güzel olurdu, düşüncesi bile çok iyi değil mi?

ÖNCEKİ HABER

Pembenin Gökçek hali

SONRAKİ HABER

Öğretmenle imamı, mercedesle medreseyi karıştırıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa