15 Haziran 2016 00:58

Deniz UZTOPAL
Özge ALTUN
Eren ARAMAN
Paris

Fransa’daki mücadelenin öncü sendikası CGT (Genel İş Konfederasyonu) Başkanı Phillipe Martinez Paris’te sorularımızı yanıtladı. Martinez, “İşçilerin yorulduğu kesin, ama kazanma azminde hiç gerileme yok” dedi. 

İşçilerin her sabah toplanarak grev oylaması yaptığını belirten Martinez, “Hükümet onları demokrasiden mahrum ediyor ama işçiler demokrasinin nasıl olması gerektiğini gösteriyorlar. Hatta vardiya değişimlerinin olduğu yerlerde yeni işe başlayacak olanlar ‘grev mi değil mi’ diye oylama yapıyor” diye konuştu. 

Sayın Martinez, 4 aydır yoğun mücadelelere öncülük ediyorsunuz. Önemli bir aşamaya kadar da geldiniz. Mücadelenin seyri ve geleceğine dair neler söylersiniz ?
Bugün (dün) son 4 ayın en güçlü ve kitlesel gösterisi gerçekleşti. Artık hükümetin işçilerin, emekçilerin ve bu yasaya çoğunluklu olarak karşı olan kamuoyunun sesini duymasını umarız. Eğer hükümet duymamaya devam ederse, sırtını dönmeye devam ederse bu ay içerisinde 2 eylem günü daha belirledik. Diğer yandan vatandaşların, işçi ve emekçilerin yasaya karşı olup olmadıklarını ifade edebilecekleri bir sandık kurduk, ay sonunda bunların sonuçlarını sunacağız hükümete. Bu oylama şu ana kadar çok iyi geçiyor, zira hükümetin işçi ve emekçilerden mahrum bıraktığı bu demokrasi ihtiyacını işçi ve emekçiler büyük bir şevkle karşıladılar.

Fransa basınında mücadenin seyrinin düştüğü, işçilerin yorulduğu ve hareketinde giderek söneceğine dair haberlar çıkıyor. İşçilerin ruh hallenir nasıl, mücadele azimlerini nasıl gözlemliyorsunuz ?
İşçilerin yorulduğu kesin, ama kazanma azminde hiç gerileme yok. Tam tersine. Ama 25/26 gündür grevde olan işçiler için ekonomik sıkıntıların gelip dayandığı doğru. Bu işçiler kirayı nasıl ödeyeceklerini, tüm asgari ihtiyaçlarını nasıl karşılayacaklarını sorgulamaya başladılar. Dayanışmaya yönelik bir bağış kasası oluşturuldu. Bir de belirtmek gerekir ki değişik iş sektörleri, mücadeleyi yürütme konusunda birbirlerini izlediler. Bir sektörde grev bittiğinde diğer bir sektörde başladı; kimileri gösterilere katıldı, kimileri maddi destekte bulundu… Yani mücadele hiçbir zaman durmadı. Toplum içinde, özellikle de işçi ve emekçiler içerisinde bu yasaya karşı mücadele etme, hükümete geri adım attırma konusunda kesinlikle bir gerileme yok. 

İşçiler ve emekçiler içerisinde yasaya karşı ciddi bir tepki olduğunu söylüyorsunuz. Grevleri işçiler günlük olarak yapılan toplantılarda grevi açık oylamayla kararlaştırıyor...
Evet, işçiler her sabah toplanıyor, gerçek bir demokrasinin nasıl olduğunu gösteriyorlar. Hükümet onları demokrasiden mahrum ediyor ama işçiler demokrasinin nasıl olması gerektiğini gösteriyorlar. Hatta vardiya değişimlerinin olduğu yerlerde yeni işe başlayacak olanlar ‘grev mi değil mi’ diye oylama yapıyor. `

İşçi ve emekçilerin haklarına karşı saldırıların Avrupa’nın her tarafında yaşandığı ortada. Avrupa’nın gidişatını nasıl değerlendiriyorsunuz ?
İş yasası etrafında yapılan saldırıların AB Komisyonu tarafından gündeme getirildiği biliniyor. Avrupa Komisyonu daha fazla kemer sıkma politikalarını her yerde uygulanması kararını aldı. İspanya, İtalya, Yunanistan’da bu politikaların büyük bir sosyal felakete yol açtığını sendikacı arkadaşlarımız bizlere anlatıyor. 

‘PATRON ÖRGÜTÜNÜN PEŞİNİ BIRAKMAYACAĞIZ’

Mücadelenin ilerlemesiyle birlikte CGT’ye karşı karalama kampanyası başlatıldı. Bir gazeteci CGT ile IŞİD arasında parallelik kurdu. Patronlar örgütü size ‘terörist’ dedi. Bunlara ne cevap vermek istersiniz ?
Kimi kavramların kullanılması kesinlikle kabul edilemez. Bir gazeteci bizimle IŞİD arasında bir bağ kurması, ya da patronlar örgütün patronunun bize terörist demesi kesinlikle kabul edilir bir şey değildir. MEDEF’e karşı davacı olduk ve bunun peşini de bırakmayacağız. Hatırlatmak gerekir ki ülkemizde terör olayları yaşandı ve bunlarla parallelik kurmak kadar alçakça birşey yoktur. Charlıe Hebdo ve Bataclan saldırılarında can verenler arasında CGT’nin de üyeleri vardı. Bu kavramları kullanan kişiler gündem çarpıtmak istiyorlar, insanları korkutarak mücadeleden çekilmesine neden olmak istiyorlar. 

Sorun bizim açımızdan açık. Bu yasa işçiler için iyi mi yoksa kötü mü? Bizim argümanlarımıza karşı bunların verebileceği bir cevap olmadığı için tartışmadan kaçıyor, insaları korkutmaya çalışıyorlar. 

CGT, 120 yıllık mücadele tarihinde faşizme, barbarlığa, Nazizme karşı mücadele etmiş, on binlerce üyesini kaybetmiş ve ülkedeki tüm demokrasi mücadelelerine katılmıştır. Bu tarih dururken bize kabul edilemez kavramlar kullanılmasına sessiz kalmayacağımız bilinmelidir.

İKİ SENDİKAL ANLAYIŞ İKİ GELECEK ANLAYIŞI

İş yasasına karşı mücadele iki zıt sendikal anlayışı da açıkça ortaya çıkardı. Bir yandan sizin temsil ettiğiniz ve işçilerin çıkarlarını savunan anlayış, diğer yandan ise patronların yasalarını savunan bir sendikal anlayış. Fransa’daki bu sendikal durumu nasıl değerlendiriyorsunuz ?
Bu sorduğunuz Avrupa ve dünya sendikaları açısından da geçerli. Bir yandan bizim “kötünün iyisi” diye adlandırdığımız sendikal anlayış, ki bu en kötü saldırıları sınırlamakla yetiniyor ve kötünün iyisi anlayışının sonucu bugün içinde yaşadığımız dünyadır. Bu dünyada, bırakın işsizleri, işçiler kazandıkları maaşlarla geçinemiyor; evsiz oldukları için arabada yatmak zorunda kalanlar var. Çocuk işçilerin artması, kayıtsız çalışmaların yoğunlaşması, bunların tümü bugünün Avrupasında yaşanıyor. Kimileri bu dünyayı geleceğin dünyası olarak görebilir. Biz ise dünyada farklı bir yaşam kurmaya yetecek kadar zenginliklerin olduğunu, işçilerin kendi maaşlarıyla yaşayabilecekleri, işçilerin birbirleriyle rekabete sokulmadığı bir dünyayı savunuyor ve bunun kurulabileceğiniz söylüyoruz. Burada iki sendıkla anlayışın olduğu açık, bizce ınsan hayatının merkezde olduğu bir dünya olabilir.

MÜCADELE DAYATTI, HÜKÜMET GERİ ADIM ATTI

Hükümetin hareketi bölmeye yönelik kimi manevraları var. Kimi emekçi kesimlerin bugüne kadar reddedilen talepleri kabul edildi. İşçilerin birliği bölünmek isteniyor. Bu birliği sağlamaya yönelik neler yapıyorsunuz ?
Herşeyden önce bunları birer kazanım olarak görmek gerekiyor. Hükümet uzun zamandır bunlara karşı çıkıyordu ve bu aralar kabul etmek zorunda kalması mücadelenin bir sonucudur. Belirtmek gerekir ki bunlar “diyalog sendikacılığının”; hükümetle masa başında oturarak kazanılmış haklar değildir. Tam tersine mücadelenin dayatmalarıdır, mücadele olmadan hükümet kesinlikle geri adım atmazdı.

Bunu söyledikten sonra hükümetin işçileri bölmek istediğini de belirtmek gerekir. Hükümet bu iş sektörlerinin geri çekilmesi için yoğun bir çaba içerisinde, ama 4 aylık mücadele göstermiştir ki gencinden yaşlısına, erkenğinden kadınına, işçisinden emeklisine ortak bir çıkar için biraraya gelebiliyoruz. Onca bölme teşebbüslerine rağmen işçi ve emekçler bir arada mücadele etmeye, ezici bir çoğunluk olarak yasaya karşı olmaya devam ediyor. Dün bu bölmeleri engelleyebildik, bunları engellemeye devam edeceğiz.

‘BURSA’DAKİ METAL DİRENİŞİNİ YAKINDAN TAKİP ETTİK’

Türkiye’de bu mücadele ilgiyle izleniyor. Sendikal hareket bir yandan dayanışma çağrısı yaparken, diğer yandan Fransız emekçilerinin mücadelesininden öğrenmek istiyor. Ama Türkiye’de sendikal mücadeleyi engellemeye yönelik hükümet tarafından ciddi önlemler alınıyor, tek adam diktatörlüğüne yönelik bir kayma yaşanıyor. Türkiyedeki durumu buradan nasıl görüyorsunuz ?
Türkiye’deki gelimeleri büyük bir kaygıyla izliyoruz. Bir metal işçisi ve Renault’da çalışan birisi olarak Bursa’daki direnişi çok yakından takip ettim. CGT olarak bu mücadeleye destek çıkmaya çalıştık. Türkiye’de yoğun bir sendikal baskı yaşandığını gözlemliyoruz. Bu baskılara karşı uluslararası dayanışmanının en temel koşullarından birisi buradaki mücadelelerini kendi ülkemizde de yankı bulmasını sağlamaktır. 

Türkiye’de mücadele içerisinde olan işçilere bunların kader olmadığını, bunlara karşı mücadeleyle kazanabileceğimizi göstermemiz gerekiyor. Daha iyi yaşama koşullarını talep etmek her işçinin hakkı olmalıdır, bunun mücadelesini yürütebilmenin koşullarının her işçiye özgürlükleri arasında olmalıdır. Bunları reddeden Türk hükümetinin kararlarının kaygıyla izliyoruz. Buna karşı daha aktif bir dayanışma içerisinde olunmalıdır.

Evrensel'i Takip Et