07 Haziran 2016 00:32

Celal Başlangıç: Evrensel burada, Bülent Arınç nerede?!

Evrensel 22. yaşını kutluyor. Tüm siyasetçilerin kulağına küpe olsun! Birgün gelir Evrensel herkese lazım olur, Bülent Arınç’a bile!

Paylaş

Celal BAŞLANGIÇ

“Basında Sansürün Kaldırılışı”nın  yıl dönümüydü; yani “Basın Bayramı”.
Geçen yılın 24 Temmuzu’ydu.
Abdülhamit zamanından kalma bayramın 107. yılıydı ve buruk bir kutlama yapmıştı gazeteciler.
Çünkü tarihin en baskıcı, en sansürcü, iktidarının gazete ve televizyonların mülkiyetini en çok ele geçirdiği bir süreç yaşanıyordu gazeteciler için.
Taksim’deki bir otelin salonunda Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin düzenlediği tören bitmiş, herkes dağılmıştı.
Biraz sonra bir telefon geldi Fatih Polat’tan; “Bülent Arınç’ın söylediklerini duydun mu?” diyordu.
Hemen internete girip buldum konuşmasını.
Gazeteciler “Basın Bayramı” törenindeyken “iktidara biat eden” haber kanallarından birinde canlı yayına çıkmıştı Arınç. Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü olarak konuşmuştu.
Önünde bir dosya vardı. Çanak soruları rahatça yanıtlıyordu. Program neredeyse bitti bitecekti ki, dosyayı işaret etti:
“Bunlar suç makinesi. Terör örgütünü övüyorlar. Benim daha sözlerim bitmedi. Elimde bir dosyayla geldim ama süre kalmadı. Bakın size göstereyim Özgür Gündem ve Evrensel’in de içinde olduğu, diğerlerini saymayayım birçok gazete. Bunlar suç makinesi. Bunlara dava açsak cezalara boğulurlar. Terör örgütünün eylemlerini öven ifadeler kullanıyorlar. Bazı isimlerle köşe yazıları yazıyorlar. Ama biz onlara bu kadar çok dava açsak bu davaları da kullanırlar. Yine çıkarlar aynı şeyleri yazarlar.”
Arınç’ın bu konuşmasından üç gün sonra, 27 Temmuz 2015’te 20 kadar gazeteci Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önündeydik. Elimizde bir suç duyurusu vardı. Hepimiz imzalamıştık.

27 Temmuz 2015’te Mağrur Bülent Arınç hakkında suç duyurusunda bulunan gazeteciler: Celal Başlangıç, Fatih Polat, Semra Pelek, Erk Acarer, Oğuz Güven, Ayşe Yıldırım, Ercüment Akdeniz, Ceyda Karan, Melda Onur, Faruk Eren, Özge Ozan, İnci Hekimoğlu, Gökhan Durmuş, Mehmet Fehim Işık, M. Cavit Nacitarhan, Sadık Güleç, Murat Sabuncu, Celalettin Can, Davut Uçar, Bayram Balcı, Elif Ilgaz, Mahir Turan, Mustafa Köz, Hakkı Zariç, Özlem Dalkıran, Hakan Tahmaz.
Diyorduk ki;
“Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, basının mücadele ve dayanışma günü olarak benimsenmiş olan 24 Temmuz tarihinde yaptığı bu açıklamalarla gazetecileri hedef göstermiştir ve suçlamıştır.”
“Gazetecilerin şeref ve saygınlığını hiçe sayarak ve somut bir fiil isnat ederek ‘suç makineleri’ olduklarını, ‘Terör örgütünün eylemlerini övdüklerini’ ileri sürmekle gazetecilerin onur, şeref ve saygınlığına saldırmış ve gerçekleştirdiği bu eylemle hakaret ve sövme suçunu işlemiştir.”
Diyorduk ki;
“Şüpheli Başbakan Yardımcısı, tek tip gazeteci istemeye hakkı olmayan bir siyasetçidir. Herkesin basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü hakkına saygı göstermelidir.”
“Şüpheli Başbakan Yardımcısının bu görüş ve sözleri gazeteciler üzerinde sürekli soruşturma tehdit ve endişesi yaratmıştır. Gazetecileri bu tür ceza davaları açılması tehditleri ile görevlerini yapmaktan alıkoymaya yönelik demeçler oto sansür yaratacak ve hatta hakkın kullanılmasından vazgeçilecek bir ortamın yaratılmasına neden olacak nitelikte olduklarından, şüphelinin söz ve açıklamaları basın özgürlüğünün ihlalidir.”
Diyorduk ki;
“Sonuçta, temel hak ve özgürlüklerin ve özellikle basın özgürlüğünün temsilcileri olan ve anayasal koruma altında bulunan gazetecilerin haber, yorum ve köşe yazılarını peşinen ve potansiyel olarak suçlu kabul ederek keyfi biçimde suçlayan açıklamaları Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırıdır ve şüphelinin eylemine uyan suç nedeniyle cezalandırılması için başvurmak zorunlu olmuştur.”
Birkaç hafta içinde savcılıktan “takipsizlik” kararı geldi.
AİHS’de ve Anayasa’da teminat altına alınan “haberleşme, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kapsamında bulunmuştu Bülent Arınç’ın söyledikleri. Ayrıca artık milletvekili değildi ama “dokunulmazlığı” vardı Bülent Arınç’ın savcıya göre.
Anlı şanlı bir siyasi geçmişi vardı Arınç’ın.
Parlamenter hayatı neredeyse Evrensel’le yaşıttı.
Son 20 yıldır Refah’tan Fazilet’e üç ayrı partiyle gelmiştir TBMM’ye.
Zaten AKP’nin “üç kurucu baba”sından biridir.
Meclis başkanı da olmuştur, başbakan yardımcısı da, hükümet sözcüsü de.
“İktidarından sual olunmaz”dı.
Yani bir hayli “özgül ağırlık” sahibiydi.
O “devri saadet” zamanında manşet manşet gazetelerde, ekran ekran televizyonlardaydı.
Ama belki de son hamlesiydi içinde Evrensel’in de olduğu gazeteleri; canlı yayında, hem de “Basın Bayramı”nda “suç makinesi” olmakla itham etmişti.
Nasıl olduğunu kendisi bile anlamadan gözden düşmüştü.
Geçen ay bir üniversitenin öğrencileri düzenledikleri “Anayasa Çalıştayı”na konuşmacı olarak çağırdılar.
Ancak üniversite yönetimi “provokatif olaylar çıkabilir” diye konuşturmadı Bülent Arınç’ı.
Bu vesileyle öğrendik ki bu üst üste iptal edilen beşinci konuşmasıymış üniversitelerde.
Kızgındı Bülent Arınç. Diyordu ki;
“Siyasi veya idari makamlardan gelen ya da gelebilecek olan bu tür susturma çabaları ‘Gerçekleri duymayı istememek ve duyulmasını engellemek’ kaygısıyla açıklanabilir.”
“Üniversitelerin asli unsuru ve gerçek sahibi olan öğrencilerin iradelerini yok saymak, meşru ve makul taleplerini görmezden gelmek ve yasakçı tavır takınmak hiçbir akli, mantıki sebeple açıklanamayacağı gibi, bu baskıcı tutum, üniversitelere ‘yasakçı üniversite’ yaftası yapıştıracaktır.”
Diyordu ki;
“Hoşa gitmeyen gerçekleri duymama ve duyurmama adına izlenen bu antidemokratik yol, baskı rejimlerinin yoludur ve tarih kitapları bu yolun yolcularının hazin sonlarıyla doludur. Bilinmelidir ki, ‘provokatif olaylar’  üniversitelerde konferans verildiğinde değil, bilakis kürsüler, kalemler, meşru ve farklı sesler susturulduğunda çıkar.”
“Daha düne kadar başörtüsü yasağı gibi nice yasaklara birlikte karşı çıktığımız omuz omuza mücadele verdiğimiz insanlar, artık bugün saf değiştiriyor, güç sarhoşluğuyla yasakçılık oynuyor ve omuz atıyorlarsa, o halde özgürlüklere müdahaleyi, özgürlük için mücadele sebebi sayar ve bunun icabını yaparız.”
Nereden nereye... Daha dün özgür basının sesini kısmak için “cezaya boğmakla” tehdit eden Bülent Arınç’ın sesi kesilmişti bu sefer.
Arınç’ın bu başına gelenlere, yaptığı bu “özgürlük” açıklamalarına tek bir yandaş medya yer vermedi. Kendi mahallesinde kimsenin haberi olmadı Arınç’ın bu açıklamalarından.
Ama işin daha da ilginci, “suç makinesi” olmakla suçladığı Özgür Gündem, Evrensel gibi gazetelerle aynı çizgide yayın yapan televizyonlar Arınç’ın başına gelenlere sayfalarında, sitelerinde, ekranlarında geniş yer verdi.
Bulent Arınç bugün siyaset denkleminin dışına çıkmış durumda.
Ama Evrensel 22. yaşını kutluyor.
Yani demem o ki, bu olay tüm siyasetçilerin kulağına küpe olsun!
Birgün gelir Evrensel herkese lazım olur, Bülent Arınç’a bile.
Daha yazacak çok gerçek, aktaracak çok zulüm, aranacak çok hak var.
Nice yaşlara Evrensel gazetesi!

ÖNCEKİ HABER

Şebnem Korur Fincancı: Mücadeleye devam

SONRAKİ HABER

22. yılda basın ve halkın haber alma özgürlüğü için mücadele

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...