07 Haziran 2016 00:24

Nuray Sancar: Yazıyoooor yazılıyor

Memleketin neresinde bir grev, neresinde bir eylem, bir sıkıntı varsa bizzat bunları yaşayanların kaleme aldığı haberler döndürür gazetenin çarkını.

Paylaş

Nuray SANCAR

İçinde yaşadığımız toplumun yazılmamış kurallarına göre, insanı dolaysız ilgilendiren siyaset uzmanların işidir. Meslekten siyasetçilerin kapalı kapılar ardında aldığı her karar, günlük hayatı dalgalandırmaya yeterken yurttaş seçmen kimliğine sabitlenir ve dört yılda bir oy kullanmak dışında ondan başka bir şey beklenmez. Bürokrasinin, medyayı doğrudan kontrol altında tutan hükümetlerin, onlarla iş birliği içindeki işverenlerin temennisi, onlar olayları nasıl açıklıyorsa halkın zihniyetinin de buna göre şekillenmesidir. Gazeteler iktidarın hoparlörü, televizyonlar ancak onların müsamaha gösterebildikleri yelpazedeki “bilirkişiler”in mikrofonu gibi çalışır. Emekçilere, bu düzenin gadre uğramışlarına bunları dinledikten sonra griple sıtma arasında seçim yapmak düşer.
Böyle bir düzende haber aslanın ağzındadır. Olay denetimli gazetelerde sayfaya girene kadar tanınmayacak hale gelir, televizyonlar esası değil ayrıntıyı büyütür. Bu, çoğunlukla çarpıtılmış ve propaganda içerikli haberler yine uzman gazeteciler tarafından yazılır; sıradan yurttaş kendi günlük hayatında yaşadıklarının başka olaylarla ilişkisini kuramayacak, anlamını idrak edemeyecek kadar kötürümleştirilir.
Evrensel 21 yıl önce böyle bir siyaset ve gazetecilik anlayışını ters yüz ederek çıktı. Sendikalaşmaya kalktığında işten atılmakla yüz yüze gelen, her gün ekmeği küçülen, şimdi de alınır- satılır, kiralanır bir eşya yerine konulan işçinin; haraca bağlandığı için çocuğunu okutamayan velinin; hesapta bağımsız ama baştan aşağı siyasileştirilmiş yargı yüzünden işini yapamayan avukatın; güvencesizleştirilmiş kamu emekçisinin doğru ve düzgün haber alma hakkını savundu. Ancak bu hak, hakkı gasbedilenler kollarını sıvayıp kendilerine biçilen edilgen rolü reddederlerse mümkün olacaktı. Elinizdeki gazetenin diğerlerinden önemli farklarından biri; sayfalarına okurun haber konusu olarak girmesidir. Egemen medyanın sayfalarında asla yer almayacak sıradan emekçinin günlük mücadelesi, ekmek kavgası, sıkıntıları, sevinçleri, kazanımları, dayanışması Evrensel’in dayanağıdır.
Evrensel’in diğer önemli farkı ise haberciliği bir uzmanlık işi olmaktan çıkarmasıdır. Her işçi, her emekçi, öğrenci, kadın… doğal muhabir ilan edilmiştir bu gazetede. Memleketin neresinde bir grev, neresinde bir eylem, neresinde bir sıkıntı varsa bizzat bunları yaşayanların kaleme aldığı haberler döndürür gazetenin çarkını. Kars’taki bir öğretmen İstanbul’daki emekçiyle aynı sıkıntıyı paylaştığını bu sayfalarda görür. Birbirlerinden haberdar olur, deneyimlerini bu sayfalarda paylaşırlar.

BÜRO İLE ALAN ARASINDA

Evrensel bir alan gazetesidir. Ama bu onun bürosuz bir gazete olduğu anlamına gelmez. Büro bölük pörçük, dağınık ve kolay ilişkilendirilemeyen deneyimlerin derlendiği, toplandığı ve bunların siyasal bir perspektifle yorumlandığı, gözlemin sistemleştirildiği ortamdır. Haberin yazarıyken gazeteyi aldığında okura dönüşen emekçi, politikanın meslekten siyasetçinin steril dünyasının işi değil, tersine kendi küçük dünyasıyla kesintisiz bağı olan bir etkinlik olduğunu görür. Evrensel okuru kendi dünya görüşünü kendi inşa eden, etkin bir okurdur. Gazetesi sayesinde yalana karşı kurulan barikatın arkasında yer alır.
Bu yüzden onu yaratanlar tarafından elden ele dağıtılır. Kapıyı çalan bir Evrensel dağıtıcısı sizin mahallenizden, işyerinizden veya okulunuzdan biridir. Bir an yazarı, başka bir an okuru sonra da dağıtımcısıdır. O sizsinizdir; çok kolaylıkla yer değiştirebileceğiniz; rol çalabileceğiniz; gazeteyi ondan alırken ikram ettiğiniz çayı bir dahaki sefere size ikram edecek; memleket ahvalini birlikte konuşacağınız kişidir.

SENİ DİNLEYEN BİRİ

Baskıcı siyasi iktidarlar ve onlara bağlı çalışan medya, hayatın parçalı görünmesi veya okur için en önemli olayın üstünün karartılıp çarpıtılması için gayret ederler. Yaşanmış kötü bir olay yoğun tepkilere yol açtığında ise sorumluk ya kendilerinden başka herkese aittir veya bir doğal felaket yaşanmıştır! Örneğin Cizre’de yaşananlarla kiralık işçi yasasının çıkarılması; kamu emekçilerinin güvencelerini elinden alan yasa değişikliği ile Karadeniz’deki HES inşaatları; iş cinayetleriyle Suriye göçmenlerinin asgari ücretin altında çalıştırılıyor olması veya kadına yönelik şiddet birbirinden alakasız konulardır. Her musibetin sorumlusu ayrıdır. Cizre’yi teröristler yakmıştır, Soma’daki iş cinayeti madenciliğin fıtratında vardır, ucuza çalıştırma kötü işverenin marifetidir vb. Oysa bütün bunların hepsi halkı güderek yönetme pratiğinin, daha fazla sömürmek ve daha fazla kâr elde etmek için tanınan imtiyazlarla semiren rantiye sistemin farklı alanlardaki görünümleridir. Egemen medya sisteminde hiçbir gazete batıdaki emekçilerin sorunuyla Kürtlerin ezilmesi arasında bir ilişki olduğunu, kadın cinayetlerinin artmasıyla siyasal iktidarın kadın düşmanı politikasının ayrılmaz ikili olduğunu yazmaz. Hepsi Ortadoğu’da savaş yangınına körükle giderken barış talebini duymazlıktan gelir. Bu ilişkiyi kurabilen gazetelerin sesi de kısılmak istenir.
HES direnişindeki köylü, grevdeki işçi, şiddete maruz kalan kadın yalnızlaştırılır ve birbirlerinden habersiz kılınır. Evrensel, yurttaşın yalnız başına veya küçük bir çevrede kendisine benzeyen az sayıda insanla birlikte göğüslemeye çalıştığı derdin başkalarının yaşadıklarına benzer, kaynağının da aynı olduğunu anlayarak başkalarıyla buluştuğu, bu buluşmalarda yalnız olmadığını hissettiği gazetedir.
Onu yaratan ve yaşatan da bu buluşmalardır. Buluşmanın ve dayanışmanın başka yerde yazılamayan hikayesi sayesinde Evrensel, yeni bir toplum kurma ihtiyacındaki emekçinin, demokrasi ve özgürlüğün sesi olur…
Orada her şey “yazıyooooor.”
Yazılıyor.

ÖNCEKİ HABER

Kani Beko: Emeğin gerçeğinin peşinde nice yıllara!

SONRAKİ HABER

Şebnem Korur Fincancı: Mücadeleye devam

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...