02 Mayıs 2012 08:15

Doğru platformda mücadelenin zorunluluğu

68 kuşağı denildiğinde akla ilk gelen fotoğraf, Dolmabahçe’de ABD’ye bağlı 6. Filo savaş gemisinde bulunan askerlerin denize döküldüğü andır. Ve o fotoğraf Türkiye’de anti-Emperyalist mücadelenin bir simgesi haline gelmiştir. Denizlerin o dönemde verdiği mücadele, bugünde tüm ilerici, demokrat kesimler taraf

Doğru platformda mücadelenin zorunluluğu
Paylaş
Onur Aydın

Geçtiğimiz sene ve şu dönemde de birçok benzer istismar durumuna şahit olduk. ‘Biz iki Denizi de sevdik’ (Deniz Gezmiş ve Deniz Baykal’ın resimleri yan yana), ’68 ruhuyla iktidara’ (Deniz Gezmiş ve yıldızlı bereli Kılıçdaroğlu resimlerinin bulunduğu CHP gençlik kolları imzalı pankart), ‘Dün Deniz Gezmiş, Bugün Kılıçdaroğlu’ (Parkalı Kılıçdaroğlu ve Deniz Gezmiş pankartı) gibi birçok örnek karşımızda durmakta.

Yıllardır Deniz Gezmiş’in idam sehpasında söylediklerini duymak istemeyenler, bugün de kulaklarını tıkadıkları tıpayı daha ileri bastırarak, partilerinin içinde yaşadığı politikasızlığı, gençliği kendi çevresinde tutma yöntemini sürdürmeye, gençliğin Denizlere olan saygısını sömürmeye devam ediyor.

“Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği” demiştir Deniz Gezmiş. Bugüne kadar ırkçı, şoven ve asimilasyon politikasını karakterinden ayırmayan, Kürt halkını yok sayan, bir halkın mücadelesini görmeyen partinin, Denizlerin Türkiye’deki özlemi olan barış, kardeşlik, demokrasi ve özgürlük mücadelesiyle hiçbir şekilde bağlantısı olamaz! Bu partinin olsa olsa bir halkın sesini kısmak için operasyonlara, katliamlara evet diyen bir bağlantısı olabilir!
Deniz Gezmiş’in idam sehpasında haykırdığı “Kahrolsun Emperyalizm” sloganını duymayıp, NATO’nun Libya’ya yaptığı operasyona ‘evet’ diyor CHP. Türkiye’nin NATO’ya olan bağlılığını devam ettirmesi gerektiğini düşünen bir partinin Denizleri ağızlarına almasının kabulü söz konusu olamaz! IMF’nin, TÜSİAD ve MÜSİAD’ın işbirlikçi anlayışına evet diyen bir siyasetin, Denizler ve 68 kuşağının mücadelesiyle nasıl bir bağlantısı olabilir?

Belki de Deniz Gezmiş’in, 68 kuşağının kendilerine sonuç olarak çıkardığı sözü, idam sehpasında “ Yaşasın Marksizm ve Leninizmin Yüce ideolojisidir!” diyerek haykırmıştır. Bu haykırış, biz gençlerin önüne koyulmuş bir görevdir! Eğer biz gençler Deniz Gezmiş’in mücadelesini yaşatmak, onların özlemlerini yerine getirmek, geleceğimizi özgürce yaşamak istiyorsak bu haykırışa kulak vermeliyiz. Bu haykırış, belediyesinde bulunan taşeron işçileri kapının önüne koyan bir zihniyetin yanında yer alarak değil; nerde bir grev, nerde bir iş cinayeti, nerde bir sınıf kavgası olup, işçi sınıfını örgütleme hedefiyle var olan Emek Partisi ve onun gençlik örgütü Emek Gençliği saflarında mümkün olacaktır. NATO’cu, TÜSİAD’cı partilerin yanında bizlerin asla yeri olamaz! Emperyalistlerin ve işbirlikçi AKP Hükümetinin Suriye halkına ve Ortadoğu halklarına saldırısını izlemek değil, bunun karşısında tıpkı Denizlerin 6. Filo’yu bozguna uğrattığı anti-emperyalist mücadele örneklerini çoğaltmakla yükümlüyüz! Gerçekten bunu gerçekleştirirsek Denizleri sahiplenmenin anlamını yerine getirmiş oluruz. Gençliği yedekleme hedefiyle çıkanlara da ağır bir tokat olur.

Burada görmemiz gereken belki de en önemli nokta bulunduğumuz parti veya örgütün hangi ideolojiye hizmet ettiğini görmekten geçiyor. Bir partinin varlığı sömürü sistemi kapitalizmin çöküşüne katkı sağlamıyorsa, Sosyalizm mücadelesi veren gençlerin o platformlarda asla yeri olamaz. Bizler, kapitalizmin kuyusunu kazacak işçi sınıfı ve onun parti ve gençlik örgütüyle yan yana olmak zorundayız. Bu Deniz Gezmiş’in idam sehpasında biz gençlerin önüne koyduğu bir görevdir!

ÖNCEKİ HABER

Malatyalılar ‘Savaş değil, barış istiyoruz’ dedi

SONRAKİ HABER

Termik santraller için de 6 Mayıs’a!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...