02 Mayıs 2012 04:56

Devrimci Karargah davası bir AKP projesidir

İstanbul Bostancı’da 27 Nisan 2009 tarihinde bir eve düzenlenen operasyonda, Devrimci Karargah üyesi Orhan Yılmazkaya’nın polisle girdiği çatışmada yaşamını yitirmesiyle başladı herşey.Çatışmada Yılmazkaya’nın yanı sıra, başkomiser Semih Balaban ve 16 yaşındaki Mazlum Şeker adlı bir genç de hayatını kaybetmişti. Ard

Devrimci Karargah davası bir AKP projesidir
Paylaş
Elif Görgü

Çatışmada Yılmazkaya’nın yanı sıra, başkomiser Semih Balaban ve 16 yaşındaki Mazlum Şeker adlı bir genç de hayatını kaybetmişti. Ardından başlatılan tutuklama furyasıyla, mahkeme salonu dışında başka hiçbir zeminde bir araya gelemeyecek olan, aralarında Hanefi Avcı’dan SDP yöneticilerine kadar bir çok farklı siyasi örgüt ve eğilimin temsilcilerinin bulunduğu sanıklarıyla bir “torba dava”ya dönüştü Devrimci Karargah davası. Gizli tanık ifadelerinin ve bugüne kadar hiçbir dava dosyasında yer almayan MİT raporlarının da “delil” sayıldığı bu hukuk skandalı torbasına, hergün yeni isimler şüpheli olarak ekleniyor.
Önceki gün 8 kişinin tahliye edildiği, 4’ü tutuklu 57 sanıklı Devrimci Karargah davasını, kendi ismi de dava dosyasındaki MİT raporunda geçen Toplumsal Özgürlük Parti Girişimi Sözcüsü Halit Elçi ile konuştuk.

Nedir Devrimci Karargah davası?
Orhan Yılmazkaya’nın çatışarak öldürülmesi ile başladı süreç. Bu olayda Devrimci Karargah Örgütü öne çıktı. Arkasından çok geniş bir operasyon başlatıldı. Orhan Yılmazkaya ve çevresindeki birkaç kişiye bugüne kadar selam vermiş herkesi içeri aldılar. Çok geniş bir operasyondu. Bunun arkasından gelen dalgalarda işin boyutları değişti. Farklı politik örgütleri Devrimci Karargah’a dahil etmeye başladılar. Özellikle bizim arkadaşlarımızın da gözaltına alınıp tutuklandığı 2010 yılındaki 3. dalga ile iş iyice çığrından çıktı. Sosyalist Demokrasi Partisi Genel Başkanı Rıdvan Turan, genel başkan yardımcıları, Parti Meclisi üyeleri ve o zamanki adıyla Toplumsal Özgürlük Platformu Sözcüleri Oğuzhan Kayserilioğlu ve Tuncay Yılmaz ile birlikte iş çok farklı bir kanala akmaya başladı. Doğrudan doğruya açık alanda faaliyet gösteren bir siyasi örgütlere doğru genişledi. Ardından yeni operasyonlar oldu ve Türkiye Gerçeği yazarı Mehmet Güneş alındı, Bilim ve Gelecek Dergisi editörü Baha Oktar, RED gazetesi yazarı Hakan Soytemiz gibi çok farklı eğilimlerden insanlar da bu davaya eklendi.
Türkiye’de solculuk yapıyorsanız her kesimden insanla ilişki kurabilirsiniz. Orhan Yılmazkaya da sol camiada tanınan birisiydi zamanında ve dolaştığı, bir şekilde ilişki kurduğu insanların hepsini bu davaya bir şekilde soktular. Gerçekten hiçbir bağ kurma şansı yok, mantığın sınırlarını aşıyor olaylar. Öyle bir dava ki bu dava bütün sola yönelik Demoklesin Kılıcı olarak kullanılıyor.
Şu an 57 sanık var fakat yeni operasyonlarla birlikte 85 civarında insana ulaştı dava. Bu 85 kişiden gerçekten Devrimci Karargah örgütü ile ilgili olabilecek kaç kişi vardır derseniz 12-13 kişidir.

Bazı sanıklar da kendilerinin Devrimci Karargah Örgütüne üye olduklarını da açık açık söylüyorlar zaten...
Evet mahkemede açıkça savundular. Ama yine en fazla bu kadardır. Geri kalan kim? Geri kalanlar SDP’liler, Toplumsal Özgürlükçüler, Türkiye Gerçeği’nden gazeteciler, yazarlar, aydınlar vs. Böyle bir torba bir davadır bu.

Peki bu davada eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın varlığını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Onun durumu daha da karışık. Hanefi Avcı ne zaman bu davaya dahil edildi? Bir kitap yazdı, dedi ki cemaat polis örgütünü ele geçirdi, bunların başlarında imamlar var ve devleti ele geçiriyor bu cemaat dedi. O günlerde belki çok net değildi ama bugünlerde daha net bir durum var AKP içinde de farklı eğilimler var. Cemaat ve AKP merkezli bir kavga geçtiğimiz aylarda patladı. Şimdi yumuşatıldı bu süreç. Buradan baktımızda Hanefi Avcı operasyonu biraz daha anlamlı hale geliyor. Aslında bağ o kadar zayıf bir bağ ki bunu anlamak için bir hukuk insanı olmak gerekmiyor. Bunu niye yaptılar? Birincisi bu davayı bir zemin olarak kullandılar, Hanefi Avcı’yı gözden düşürmek istediler yazdığı kitabından dolayı. Aslında süreç önceden başlamıştı ve o kitabı da kendisini korumak için yazmıştı.
Kendisi biliyorsunuz işkenceci bir polis müdürüdür, görevi başındaydı Eskişehir’de, devletin önemli kadrolarından biriydi. Bir şekilde cemaatin tekerine çomak soktuğu ve diğer ekibe yakın olduğu için, yargıdaki ve polisteki cemaat güçlerinin onu cezalandırdıklarını düşünüyorum. Onu solcularla yanyana getirerek devlet kurumu içerisinde “onursuzlaştırdılar” bizi de böyle bir işkenceci ile yanyana yargılayarak itibarsızlaştıracaklarını düşündüler.

Zaten duruşmalarda sanıklar “Biz bir işkenceciyle aynı davaa yargılanmak istemiyoruz” diye dile getirmişlerdi zaman zaman...
Evet özellikle, Tuncay arkadaşımız çok net olarak ortaya koymuştu bunu. Böyle bir şey olamaz hakikaten. Bizimle en ufak bir alakası yok ama böyle kullanılıyor. Şimdi bazı şeylere değinmek istiyorum. Bir MİT raporu olayı çıktı onu atlamayalım.

6 Şubat’taki duruşmada ortaya çıkmıştı değil mi bu rapor?
MİT raporundan biz şöyle haberdar olduk, sondan bir önceki duruşmada Hanefi Avcı bahsetti bu rapordan ve dedi ki “Dosyaya böyle bir MİT raporu konmuştur, burada da söyleniyor zaten  SDP ile Toplumsal Özgürlük’ün Devrimci Karargah’la hiçbir alakası yoktur” diye Avcı yaptı bu savunmayı. Biz de şaşırdık nereden çıktı bu rapor diye. Bu çok olağanüstü bir durum. Bir MİT raporunun bir dava dosyasına konması Türkiye tarihinde bir ilktir. Böyle bir şey yapıldı. Sonra duruşmadan sonra avukatlar ilgilendi konuyla ve Ağustos ayında yapılan operasyonun davasına konduğunu bu raporun öğrendik. MİT raporunun her sayfasında “gizli” yazıyor ve her sayfanın altında da “bu belge delil olarak kullanılamaz” deniyor. Çünkü MİT raporu bir istihbarat belgesidir.

Devlet sırrı değil midir MİT raporları?
Evet devlet sırrı olması gerekirken dosyaya konulmuş bu MİT raporu. Hatta ikinci defa koydular dosyaya, kasım ayında yapılan operasyonun dava dosyasına da konuldu bu rapor. Bu raporda 100’e yakın insanın ismi geçiyor. Bunlar hakkında hiçbir açıklama yapılmadan 19 kişi kadar Devrimci Karargah üyesi olarak yazılmış ki bir tanesi de ben oluyorum bunlardan, yakında beni de görebilirsiniz dava da... Orada bunlarla ilgili “bu 19 kişiyle ilişkili olanlar” diyor ve 100’e yakın kişinin ismi geçiyor ama ilişki denilenin ne olduğuna dair hiçbir açıklama yok.
Aslında burada Devrimci Karargah davasının maksadı bir kez daha ortaya çıkıyor zaten. O dönem Halkların Demokratik Kongresi kurulmamıştı ama Çatı Partisi Girişimi vardı, Emek Demokrasi ve Özgürlük Bloku oldu ve sonra HDK’ya dönüştü. Bu çalışmalarda yer alan herkesin adı geçiyor MİT raporunda. Bir amaç da bu. Bu davanın bir tarafı sosyalist solu sindirmekse diğer tarafı da HDK’yı hedef almak. Kürt halk hareketiyle Türkiyeli sosyalistlerin, emekçilerin, ezilenlerin bir araya gelmesini, ortak mücadele yürütmesini engellemek istiyor devlet ve bu operasyonu da bu şekilde kullanıyor.  O cephe girişimine katılan tüm siyasi gruplarının temsilcilerinin ismi var. Halbuki üzerinde delil olarak kullanılamayacağı yazıyor. Neden koymuşlar böyle bir raporu dieye düşündük?

Neden olduğunu düşünüyorsunuz?
Devrimci Karargah davasının genelinde onlarca örgütün adı geçiyor. Bu raporla tehlikesi gördüğü anda herhangi bir örgüte operasyon yapabilir devlet. Çünkü orada bir şekilde adı geçiyor artık.

Artık başka bir delile ihtiyaç kalmadı demek ki...
Burada itirafçılar kullanılıyor ve berbat biçimde kullanılıyor. İtirafçı bile olduğu tartışmalı bir kişinin şunu demesiyle insanlar içerde tutuluyor: “Ben 2008 sonunda şu kişileri gördüm” diyor ve sırf bu yüzden tutuluyor insanlar. Oysa o tarihlerde bu insanların başka yerlerde olduklarını kanıtlayan deliller var. Ama sırf bir itirafçı dedi diye bırakmıyorlar insanları. Bir çok arkadaşımız için durum böyle.
Gerçekten de söylenecek bir söz kalmadı artık fakat itirafçılığı bir tür kesin kanıt olarak kullanıyorlar. En sonunda da MİT mensuplarını kullanmaya başladılar. MİT’çi Murat Şahin’in örgüte girdiği görülüyor ve bir takım işler yapıyor ve onun ifadesiyle onlarca insan hapse atılıyor. Bunlar artık sıradanlaştırılıyor. MİT raporunun da anlamı budur, bundan sonra muhalifseniz hiç bir şekilde güvende değilsiniz. Çünkü bu devlet artık o muazzam teknik olanaklarıyla istediği anda istediği biçimde sizi suçlu gösterebilir. Bir korku imparatorluğu yaratıldı ve bunun çok somut hali de Devrimci Karargah davasıdır. (İstanbul/EVRENSEL)


‘AKP KENDİ REJİMİNİ KURUYOR’

Peki sizce neden böyle bir davaya ihtiyaç duydular ve bu hale getirildi bu dava?
Politik arka planına bakmakta fayda var. Türkiye’de Kemalist bir statüko vardı, AKP ile bunların arasında bir çatışma vardı ve AKP sermayenin partisi olarak hakim duruma geldi, eski skatükoyu kırdı ve devleti ele geçirdi. Cumhurbaşkanlığını aldı, yargıda değişiklik yaptı, HSYK mesela AKP kontrolünde bir organ haline geldi, YÖK’ü kaldıracağız derken YÖK’ü ele geçirdi ve güzel de kullanıyor bugün. Meclis’te zaten çoğunluk elinde, Emniyeti de cemaat üzerinden gele geçirmişlerdi şimdi eğitim sistemini de düzenliyorlar ve sonuçta AKP, Tayyip Erdoğan önderliğinde yeni bir rejim kuruyor. Şu andaki özel yetkili mahkemeler aslında Cumhuriyet’in kuruluşundaki İstiklal Mahkemelerinin günümüzdeki karşığılı haline geldiler.
Yeni rejimin kuruluş mahkemeleri bunlar.  Nasıl ki İstiklal Mahkemeleri, Cumhuriyet rejimini kurmak için komunistlere, aydınlara, İslamcılara bir şiddet uyguladı ve şimdi de Özel Yetkili Mahkemeler aynı bu şekilde kullanılıyor. Sadece Devrimci Karargah davası değil örneğin Ergenekon Davasını da statükoyu tasfiye etmek için kullanıyor, KCK davasını Kürt hareketini ve örgütlenmesini etkisizleştirmek için kullanıyor. Ergenekon ve KCK’de de çok fazla hukuk ihlali var. Bunun üçüncü ayağı da Devrimci Karargah Davası. Yeni rejim kurulurken devrimci, sosyalist çizgiyi cezalandırma ve ehlileştirilmesi operasyonları dizisi.
Bir torba dava bu ve herkesi bunun içine sokuyorlar. Devrimci Karargahla en ufak bir ilgisi olmayan, çok farklı politik yöntemler kullanan herkesi bunun içine sokuyorlar. Yeni rejim direnenleri ezmek, geri kalanı da ehlileştirmek istiyor ve kendisine yeni bir sol yaratmak istiyor. O projenin bir parçasıdır Devrimci Karargah davası.
 

ÖNCEKİ HABER

Gaziantep’te 1 Mayıs

SONRAKİ HABER

Milli Eğitim'in sütü yüzlerce öğrenciyi zehirledi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...