05 Haziran 2016 00:35

Hayır Şenol hocam, onun da hakkı var en az senin kadar

Bu sezon Beşiktaş’ın şampiyonluğunda attığı gollerle büyük pay sahibi olan Mario Gomez, Beşiktaş’ta kalacak mı, yoksa ayrılacak mı?

Paylaş

Orhan ULUCA

Mario Gomez’in Türkiye Süper Lig’inde olduğuna inanmakta zorluk çektiğimi belirtmiştim sezonun en başında. İki yıl geriye gidersek benzer cümleleri Fiorentina için de kurduğumu söyleyebilirim.  Hikayenin başına gidelim.

Tarihinde sadece iki şampiyonluğu bulunan Vfb Stuttgart’ı attığı gollerle şampiyon yapan Mario Gomez, Almanya’nın iç transfer rekorunu kırarak dünyanın en büyük üç takımından birisi olan Bayern Münih’e 30 milyon avro bonservis bedeli karşılığında transfer oldu. Gomez’in ne olduğunu anlamak için bu süreç içerisinde Beşiktaş’a gelen diğer iki isimle de kıyas yapmakta fayda var. Demba Ba aynı dönem içerisinde Hoffenheim’ın göze çarpan yeteneği olurken Almeida ise Werder Bremen’in üçüncü forvetiydi. Bu üç oyuncu da Bundesliga’da aynı zamanda performans göstermiş olsa da Mario Gomez’in performansıyla diğer iki oyuncuyla arasına “sınıf” farkı koyduğunun altını çizelim. Louis van Gaal ile başta problemler yaşasa da “golleriyle” yine kadroya girmeyi başardı. Kendisini yedek bırakan van Gaal’e oyuna sonradan girip 3 gol birden atarak nasıl bir futbolcu olduğunu gösterdi. Jupp Heynckes ile zirveye çıktı ve Guardiola ile olan anlaşma sonrası Mario Gomez kendisine kulüp aramaya başladı. Sorun sadece Guardiola’nın oyun stiliydi. Zlatan İbrahimovic’i dahi dışlayan sahte dokuzlu oyun formatı karşısında Mario Gomez direnmedi, gideceğini Guardiola gelmeden açıkladı.

2013 yazında transfer olacağı takımın Fiorentina olduğunu açıkladığında ise şaşırdık. Neden bir sınıf aşağıya gittiğini anlamakta zorluk çektik. Bu sezonun ortasında Sportbild’e verdiği röportajda aynı dönemde Real Madrid ve Atletico Madrid’den de teklif aldığını dile getirmiş ve reddettiği iki takım o sezonun sonunda Şampiyonlar Ligi’nde final oynadığında “Acaba yanlış mı yaptım” duygusunu yaşadığını dile getirmişti. Atletico’yu oynadığı savunma futbolu nedeniyle üzerini çizerken Real Madrid’de ise sistemin merkez forvetten ziyade kenar forvetlere göre inşa edildiğini düşündüğü için “hayır” dediği düşünülüyor. Fiorentina’nın 3-5-2’sinde kenar ve merkez oyuncuları tarafından iyi besleneceğini düşünerek hareket etti ama hesaplamadığı şeyler oldu orada.

İTALYA PERFORMANSI

Mario Gomez’in Serie A’daki ilk maçı alışma dönemiydi. İkinci maçında ise iki gol birden atarak “Ben buradayım” dedi. Üçüncü maçında ise öyle bir sakatlık yaşadı ki tam 20 lig maçı sahalardan uzak kaldı. Tekrardan kadroya girdiğinde teknik direktörü onu oyuna sonradan sokarak ısındırmaya çalışıyordu. Sakatlık sonrası yavaş yavaş ısınır ve artık ilk 11 çıkmaya başlayacağını düşündüğü anda yeniden sakatlandı. Soyunma odasına gittiğinde gözlerinden yaşlar geldiğini anlattı zira saha içerisinde 2014 Dünya Kupası’nı kaçırdığının farkına varmıştı. En nihayetinde 38 maçın oynandığı Serie A’daki ilk sezonunda 5 kez ilk 11’de maça başladı ve bunların sadece 2’sinde 90 dakika sahada kaldı.  İkinci sezonun yine üçüncü maçında beş haftalık bir sakatlık yaşadığında kulüple bağı koptu ve artık sakat olmasa dahi lig maçlarında kadroda düşünülmedi. Bu da onu Beşiktaş’a getirdi. Başka bir ifadeyle önce kendi isteğiyle bir sınıf aşağıya gitti ve sonrasında da sakatlık onu Beşiktaş’a getirdi. Sezon başında Mario Gomez’in “kronik sakat” bir futbolcu olmadığının altını çizmekten yorulduk zira Fiorentina öncesi 10 yıllık Bundesliga kariyerinde Gomez’in sezonu kaçıran bir sakatlığı hiçbir zaman olmamıştı. Fit olduğu zaman ait olduğu sınıf ise Bayern Münih, Real Madrid seviyesidir.

KAZANAN KARAKTER

Mario Gomez’i en iyi anlatan performansı Stuttgart dönemidir. Üç takımın aynı anda yarıştığı dönemde Stuttgart final maçlarında gösterdiği başarı ve Mario Gomez golleriyle heyecan dolu yarışı mutlu sonla bitirmeyi başardı. En önemli özelliği onun için küçük ya da büyük takım ayrımının olmaması. Bu da size tam da Şenol Güneş’in eksikliğini çektiği üst düzey maçlarda soğukkanlılığını yitirmeden görevini yapan bir karakter kazandırıyor. Gomez’de “Gol atma aşkı” değil “Maç ve sonucunda kupa kazanma” tutkusu mevcut. Gomez bu sezonun ilk iki ve son maçında ilk 11 başlamadı. Bir penaltı kaçırdı ve bir penaltıyı da Oğuzhan’a attırdı. Oynamadığı 3 maç ve penaltıları da eklerseniz 30 gol barajını aşması içten bile değildi.  Nihayetinde 20 değil de 26 gol attığı için Mario Gomez Teknik Direktörü Şenol Güneş’e teşekkür etmeli. Lakin Şenol Güneş ve Beşiktaş da, kazanılan derbiler ve Trabzonspor maçlarının yanı sıra şampiyonluk yolunda belirleyici olan Akhisar, Kayseri, Sivas ve Bursaspor maçlarından puanla dönmeyi başardığı için Gomez’in hakkını vermeli. Attığı gol sayısının korkunçluğundan ziyade Mario Gomez’in varlığı “iyi oynayıp da kazanamadığı” maçları azalttığı, final maçlarında teklemediği ve nihayetinde takımı şampiyon yaptığı için teşekkür edilmeli.

SAHA İÇİ PERFORMANSI

Konu golcü olduğunda hemen herkesin odaklandığı nokta golün hemen öncesinde yaptığı gol vuruşudur bizim ülkemizde. Oysa Mario Gomez’i anlamak için onu çıplak gözle sahada izlemeli ve saha içi dolaşımına bakmalısınız. Akhisar maçında attığı gol önemli bir veridir. Önünde savunmacı olmasına rağmen İsmail’in ortasında Gomez öndeki savunmacıların sektirme ihtimaline karşı hazırlıklı olduğunu görürsünüz. Bursaspor maçında ise topsuz oyunda kendisini sürekli kenarlara atarak stoper markajından uzaklaştığını ve atağın gelişimi ile beraber merkeze yönelerek marke edilmesi güç bir dolaşım sergilediğinin farkına varırsınız. Trabzonspor maçında ise maç boyu kendisine yapışan savunmacıyı öne doğru yaptığı yalancı koşu ile nasıl alt ettiğini görmek gerekir. Quaresma’nın ortası ya da yaptığı kafa vuruşundan da değerli olan tecrübesi ve sezgisidir. Daha iyi gol vuruşu olan forvetlerin neden Mario Gomez gol sayısına ulaşamadığını da ancak bu şekilde anlayabilirsiniz.

ONUN DA HAKKIDIR KONUŞMAK

Sezon sonu Mario Gomez’e olan yaklaşımlarda bir tuhaflık olduğunu söylemek gerekir. Başkan “Kimler geldi kimler geçti” diyor ama bugüne kadar gelen hiçbir yabancının bu kadar gol atmadığını kimse ona söylemiyor.  “Biz seni yeniden Almanya milli takımına seçtirdik” diyor ama kimse de dönüp “O da sizi 8 yıl sonra şampiyon yaptı” demiyor. Olcay’a mikrofon uzatıldığında Gomez’e iki güzel söz söylemek yerine “Herkes görevini yapıyor, olağan” diyor ama geçen sezon Demba Ba final maçlarında neden görevini yapmadı diye düşünmüyor. Sanırsınız ki burada kulüp Mario Gomez ve oyuncu da Beşiktaş. Gomez’i yeniden hazır hale getirdiği için Beşiktaş oyuncusundan takdir bekliyor, kendisini şampiyon yaptığı için oyuncusunu onore etmek yerine kendisine övgü bekliyor. “Biz seni yeniden dirilttik” söylemi, 2013 yılında Şampiyonlar Ligi’ni kazanmış olan bir futbolcu için ne kadar doğrudur üzerinde düşünmek gerekir. Bir yılını sakat geçirmiş olan oyuncu ikinci yılının ortalarına doğru kendisine geldi. Belki de kaldığı yerden devam edeceği noktada şanslı olan kulüp Beşiktaş’tır? Beşiktaş onu “hazır” hale getirdi ama gol sayısı konusunda etki etmediğini Bayern Münih performansına bakarak da anlayabilirsiniz. Bu sezon Beşiktaş formasıyla oynadığı 41 maçta 28 gol attı. Bayern Münih’te ise 2011’de 45 maçta 39 gol, 2012’de ise  52 maçta 41 gol atmış bir oyuncudur nihayetinde. “Takımda kalmam için yatırım yapılması gerekir” söylemine Şenol Güneş “Onu sadece ben söyleyebilirim” diyerek ayar vermeye çalışıyor. Paradan ziyade başarıyı öne koyan ve bunu kendisine hedef belirleyen bir oyuncuyu takdir etmek yerine “Bırak orası senin alanın değil” şeklinde yaklaşım sergiliyor. Oysa Avrupa’da takımla sözleşme uzatma pazarlıklarının neredeyse hemen hepsinde oyuncular takıma yatırım yapılmasını şart koşarlar. Türkiye futbol pazarında bu pek alışık olmadığımız bir söylem. Oyuncu para ister, “hakkının teslim edilmesini” bekler. Oysa Almanya’daki kulüpler yıldız oyuncularını takımda tutmak için önce yapacağı yatırımları anlatır, gelecek olan yıldızların ismini vererek oyuncularını takımda kalmaya ikna ederler. Bastian Schweinsteiger’i Jose Mourinho o dönem çalıştırdığı takım Real Madrid’e istediğinde Bayern Münih’in Efsane Başkanı Uli Hoeness kongre salonunda herkesin önünde oyuncusunu “Burada da kupa kazanabilirsin ve şunlar olacak” şeklinde ikna etmişti gibi.

ŞAMPİYONLAR LİGİ GELİYOR

Beşiktaş gelecek sezon üç kulvarda birden yarışacak. Avrupa’da dahi pek çok takım Şampiyonlar Ligi ile beraber ligi götürmekte zorlanıyor. Galatasaray bir dönem üst üste 8 cuma maçında puan kaybetti zira sadece Şampiyonlar Ligi maçları oynadığında cuma maçlarını oynuyordu. Bu sezon Cenk Tosun forma şansı bulamadı belki ama gelecek sezon üçüncü forvet dahi süre almak zorunda kalacak. Üstelik Şampiyonlar Ligi deneyim işidir. Tecrübe ister. Mario Gomez, Bayern Münih’te oynadığı dönem 16 golle Michael Ballack’ın rekorunu kırarak Şampiyonlar Ligi’nde en fazla gol atan Alman oyuncusu olmuştu. İlk defa Şampiyonlar Ligi’nde bir maçta üç gol birden atan Alman oyuncu oldu. Böylesine büyük bir tecrübenin farkında olarak hareket etmelerinde fayda var. Unutulmamalıdır ki kulüp olan Beşiktaş, futbolcu olan Mario Gomez’dir. Beşiktaş her sene şampiyon olamıyor ama bir şekilde transfer ettiği dünya çapındaki yıldız oyuncu Mario Gomez’in, Stuttgart, Bayern Münih ve Beşiktaş’ta üç senede en az bir şampiyonluğu mevcut. Çok fazla insanın şampiyonlukta rol oynadığı yerde yapbozun ölümcül ve en değerli parçasıydı Mario Gomez.

ÖNCEKİ HABER

TRT, Ensar ve bakanı eleştiren belgeselcinin işine son verdi

SONRAKİ HABER

Selim İleri: İstanbul kitaplarımı noktalıyorum

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...