01 Haziran 2016 00:53

Sınıf bilinciyle barışı ve laikliği savunmalıyız

20 yıllık İşçi Yaşar Akkul “İşçilerin kendi sınıfının ihtiyacıyla bakmasını öğrenmesi lazım” diyerek barışı ve laikliği savunma çağrısı yaptı.

Paylaş

Eren GÜLMÜŞ
Veli ŞAHİN
Mersin

Laiklik KESK’in mitingleriyle bir kez daha emekçilerin gündemine girdi. “İşçiler laikliği neden savunmalı?” sorusuna yanıt almak üzere laiklik mitingine katılan Mersin cam işçileriyle bir araya geldik. “Röportaj yapmak istiyoruz” demeye kalmadan genç bir işçi parmaklarıyla, “Aramızda en büyüğümüz o. O varken bize söz düşmez. İşçilik hayatı açısından da deneyimli” diyerek 20 yıllık İşçi Yaşar Akkul’u gösterdi. Din ve savaş üzerinden yaşanan kutuplaşmaya dikkat çeken Akkul, “İşçilerin her ne olursa olsun kendi sınıfının ihtiyacıyla bakmasını öğrenmesi lazım” diyerek barışı ve laikliği savunma çağrısı yaptı. 

Hissedilen 60 derece sıcaklıkta ve 110 desibelin üzerinde sesin altında, 20 yıllık işçilik yaptığını söyleyerek söze başlayan Yaşar Akkul, “Soluduğumuz gazlar, cam tozu… Kimyasallar da cabası” dedi. 

Anadolu Cam Sanayinde Silikozis hastalığının baş gösterdiğini bu nedenle arkadaşlarından bir kısmının, meslek hastalıkları hastanesinde olduğunu söyleyen Akkul, “Bizlerde de böyle bir hastalık görülmesi ihtimal. Fabrikada 6 ayda bir periyodik tedavi oluyoruz ama yeterli değil. Atadan dededen kalma röntgenlerle işi götürmeye çalışıyorlar. Oysa tomografi ile daha iyi görünebilir ancak yapmıyorlar. Patronlar için işçi sağlığı çok da önemli değil. Çünkü işçi sağlığı eşittir maliyet!” diye konuştu. 

‘DEMOKRATİK, LAİK BİR ANAYASA İÇİN İŞÇİLER DE MÜCADELE ETMELİ!’

Fabrikada yaşanan sorunları ve direnişe dair kısa özet geçen Akkul ile sohbetimizin rotası bir süre sonra laiklik ve Anayasa’ya dönüyor. Ülkenin siyasi atmosferine göre fabrikalarda kutuplaşmaların olduğunu söyleyen Akkul, “Türk-Kürt, Alevi-Sünni gibi kutuplaşmaların yanına laik tartışmalarıyla birlikte laikliği savunan ve savunmayan kutuplaşması da eklendi. Laik bir ülkeyi savunuyorum çünkü laiklik insanların en temel hakkını esas alır. Nedir bu hak? Düşünce, inanma, inanmama hakkı. Bizim ülkemizde laik bir sistem hiçbir zaman olmadı. Din eğitiminin dayatıldığı, Diyanet İşleri gibi bir kurumun olduğu bir ülkede laiklik olur mu?” dedi. Akkul, ülkemizde laik sistemin savunulacak değil kazanılacak bir hak olduğuna dikkat çekti. 

“Laik sistem dindarları hedef alan bir sistem değildir” diyen Akkul, şöyle devam etti: “Hatta iyi bir dindar da gerçek laikliği savunmalı. Çünkü her şeyden önce gerçek bir laiklik ile partiler elini dinden çekmiş olacak. Dini bozuşturma fırsatı verilmeyecek. Bakın ben dindarlığa karşı değilim ama dinciliğe yani dini inancın zorla dayatılmasına karşıyım. Bir inançsız ya da gayrimüslime soluk aldırmayacak bir dönemden geçiyoruz.” Laikliğin tüm düşence ve inanç özgürlüğünün garantisi olduğunu söyleyerek işçileri laik bir ülke mücadelesi verme çağrısında bulundu. 

6 SAAT İŞ GÜNÜ TEMİNAT ALTINA ALINMALI

Yaşar Akkul Anayasa’nın birçok maddesinin değişmesi gerektiğini söyledi. İlk olarak altı saat iş günü çalışmasının teminat altına alınması gerektiğini söyleyen Akkul , “Bugün hükümetin geçirmeye çalıştığı istihdam büroları, kıdem tazminatlarının kaldırılması gibi yasa tekliflerini dahi yasaklayacak bir madde olmalı. Her ne koşulda olursa olsun, sendikaların da araştırmaları sonucunda tespit edilen yoksulluk sınırının altında çalışmanın yasaklanması da maddeler içinde yer almalı” dedi. 

18. yüzyılda Amerika ve İngiltere ülkelerindeki çalışma koşullarının bugün ülkemizde hakim olduğunu söyleyen Akkul, “İşçileri esas alan bir anayasa için mücadele etmeliyiz. İşçilerin ihtiyacı başkanlık falan değildir demokratik ve halkı esas alan bir anayasadır. Mesela işçiler eğitim ve sağlığın ücretsiz olması için anayasa değişikliği istemeli” dedi. 

‘SAVAŞ İŞÇİLERİN SORUNLARINI ESİR ALIYOR!’

Artan çatışmalı ortamla işçilerin taleplerinin görünürlüğünün kaybolduğunu da söyleyen Yaşar Akkul, “Savaş ortamı oldukça insanlar kendi sorunlarını unutuyor. Savaş ortamının devam etmesini savunmak işçilerin sorunlarını tartışmasını engellemek, sorunlarının yanıtsız bırakılmasını savunmak demektir. Barış olmadan işçiler kendi arasındaki kutuplaşmaları aşamıyor. Peki, böyle demekle biter mi savaş? Hayır. İşçilerin her şeyden önce sınıf bilinciyle düşünmesi lazım, yani her ne olursa olsun kendi sınıfının ihtiyacıyla bakmasını öğrenmesi lazım. Yoksa her zaman kaybedecek. Bizim esas sınıf bilincinin artması için de mücadele etmemiz lazım. Bunu en iyi sendikaların yapması gerekiyor ama Kristal-İş Sendikasında da gördüğümüz gibi sendikalar sarı olmuş. O yüzden işimiz biraz daha zor” diye konuştu. 
 

ÖNCEKİ HABER

Mülteciler köle gibi!

SONRAKİ HABER

Almanya ‘soykırım’ diyecek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...