29 Mayıs 2016 11:28

Nefessiz bıraktınız bizi… 

Çetinkaya ve Karan'ın davasının gerekçeli kararında dini saiklerle işlenen cinayetlerin meşru gösterilmesine Zeynep Altıok ve Eren Aysan’dan tepki

Paylaş

Zeynep ALTIOK
Eren AYSAN

“Önce ekmekler bozuldu,” demişti Oktay Akbal abimiz. Neler yaşadık, neler  gördük; unuttuk tökezleyen, kararan, sararan her şeyi. Artık ekmek almaya giden küçücük bir çocuğun acısı kaldı bizde.  Babalarımızın öldürülüşünün ardından ülkece biriktirdiğimiz acılar kanatlanıp kuş olsa gökyüzünü kaplar. Ve kanı yerde kalan aydınlar hüzünle oradan bize bakar bakmasına da bütün bu sıkıntılara rağmen adaleti tesis etmeye çalışanlar bari yüreğimizi soğutmak için elinden geleni yapsaydı! Oysa ne oldu? Çok değil bir kaç gün önce Hikmet Çetinkaya ve Ceyda Karan hakkında verilen hapis cezasının gerekçeli kararı açıklanınca küçük dilimizi yutacaktık adeta. İnsanların ölümünü tahrik olarak mazur göstermek neye yarar? Bu ancak  bugün işlenmeyen suçun olasılığı üzerinden hakimlere ceza talimatı verenlerin işidir; üstelik “tahrik olmuş iyi niyetli” yobazlar 35 insanı diri diri yakarken 8 saat boyunca evlatlarına omuzlarına alıp izletenlerin, yakanları “mazlum” ilan ederek insanlık suçlarının zaman aşımına uğrayışını “hayırlı” bulanların sesidir. Devletin görevi işlenmeyen suçun olasılığı üzerinden hakimlere ceza talimatı vermek değil insanlar diri diri yakarken 8 saat seyirci kalmamaktır. Bugün Ceyda Karan ve Hikmet Çetinkaya'nın yargılandığı davanın gerekçesi Sivas'ta insanlarımızı, aydınlarımızı yakanları “mazlum” ilan ederek insanlık suçlarının zaman aşımına uğrayışını “hayırlı” bulanların yargı üzerindeki tahakküm ve baskısının açık örneğidir. Utanmasalar ölenlerin suçlu ilan edileceği açıktır! 

Pekala memlekette devlet yönetiminde yetkili mercilerde bulunanların sürekli olarak “şaka” yaptığını düşünerek akıl sağlığımızı koruyabiliriz. Peki ya vicdanımızı? Haysiyet denilen, her defasında tırnaklarımızı yedirten o değerli duyguyu ne yapalım? Toprağa mı gömelim? Uçurumdan mı atalım? Denize mi salalım? Söyleyin, ne yapalım? Bu ülkede haysiyet sözcüğü özellikle toplumsal olaylarda ve siyasi saikle işlenen cinayetlerde neden bir sistemli mazoşizm pratiğine dönüşür? Neden her defasında uzaylıların bile şaşkınlıktan küçük dilini yutacağı açıklamalar, uygulamalar karşısında ezilen taraf biz oluruz? Neden bir katliam katillerle mağdurları yan yana getirerek küçültülmeye, aşağılanmaya ve hatta yok sayılmaya çalışılır? Neden “öldürülenler masum değil miydi acaba?” yargısı sürekli olarak inceden inceye işlenir? 

Öldürülen iki edebiyatçının Metin Altıok ve Behçet Aysan’ın kızları olarak teşekkür ederiz size. Nefes alamadığımız bir dünya yarattınız sonunda. Daha fazlası için elinizden geleni ardınıza koymayın! Daha çok yakın, öldürün, boğazlayın! Faili belli cinayetlerde öldürülenlerin gözleri bırakmasın peşinizi! Katledin doğayı! Ağaçların iniltisi,  kuşların çığlığı rüyalarınıza girsin!  Belki o zaman çocuklarınıza nasıl bir dünya bıraktığınızı anlar da uykularınız kaçar sonunda! Bizim gibi nefessiz kalmanın acısıyla dolanıp durursunuz öylece. 

ÖNCEKİ HABER

Patronların imdadına İŞKUR yetişiyor

SONRAKİ HABER

Servis şoförü cinsel tacizden tutuklandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...