25 Mayıs 2016 00:50

Sevilla'nın başarısının mimarı: Transfer büyücüsü Monchi

Son on yılda UEFA kupasına ambargo koyan, Sevilla’nın başarısının mimarlarından birisi de sportif direktör Monchi.

Paylaş

Sid Lowe
The Guardian

Ramón Rodríguez Verdejo, sağ elinde sigarası, masasında kolasıyla önündeki takım listesine bakıyor. Kalede Andrés Palop, defansta Dali Alves, Federico Fazio, Martin Cáceres, Adriano; orta sahada Ivan Rakitic, Júlio Baptista, Seydou Keita, Christian Poulsen; forvette Luís Fabiano ile Carlos Bacca. 25 milyon avrodan birazcık fazlaya anlaştığı herkes. Aynı zamanda, yaklaşık 170 milyon avroya anlaştığı herkes. Ayrıca, almasına gerek olmayıp, satması gereken, neredeyse 100 milyon avro kazandıran Sergio Ramos, Jesús Navas, Alberto Moreno, Luis Alberto, José Antonio Reyes. 

1992’de Sevilla’da en önemsiz kişi, “23 yaşındaki yedek kaleci, son maymun” olduğunu söylese de, sonraları yakınlaştığı Diego Maradona’yla bir resmi var ofisinde. Şu günlerdeyse, Sevilla’daki en önemli insanlardan sayılır. Monchi dedikleri adam, kulübün sportif direktörü, kulübü şekillendiren mimar.

KÜME DÜŞMELERDEN AVRUPA FİNALLERİNE

Monchi 2000 yılında başa geldiğinde, Sevilla küme düşmüş, parasal sıkıntılar içine girmiş haldeydi. On altı yıl sonraysa, Avrupa Ligi’nde Liverpool’u yeniyor, arka arkaya üçüncü, on yılda da beşinci başarılarını elde ediyorlardı. Son 10 yılda 14 final oynayan takım, Baptista’yı 24 milyon avro, Rakitic’i 17.5 milyon avro kârla sattı. Monchi gelmeden önce, 52 yıllık tarihi boyunca sadece dört kupa kazanmıştı Sevilla. 
“Kimse stadyuma ‘Nasıl da büyük ekonomik kazançlar!’ pankartıyla gelmiyor,” diyor Monchi. Tüm anlaşmaları arasında, Kanouté, Fabiano ve 19 yaşında 200 bin avroya alınıp 36 milyon avroya satılan Alves için “ilk üçe” girer diyor. Her satışın ardından, yenmeye devam ettiler; Alves ayrılmadan önce 2006-2007’de bu müsabakayı kazandı. 2014 finalinden sonra Rakitic Barcelona’ya, 2015’ten sonra Carlos Bacca Milan’a gitti.

YA ŞİMDİ?

Kaçınılmaz soru şu: 2016’dan sonra kim gidecek? Adaylar, Kévin Gameiro ile Grzegorz Krychowiak. Ama ayrıca, kim gelecek? Monchi’nin cevabı hazır, “Artık zor bir durum değil bu” diyor. “Álvaro Negredo gitti diye dünyanın sonu geldi zannediyorsunuz, hemen ardından Bacca geliyor; sonra o gidiyor, yerine Gameiro kendini kanıtlıyor.”

Üst katta, Sevilla marşı çalan ofisinde, Monchi metodolojisinin ana hatlarını çiziyor. Dışarıda bir çalışan bekliyor; oyuncularından birinin anlaşması bugün yenilenecek. “Bu adamı kandırmak kolay iş değil” diye şakalaşıyor. İçeride, Monchi, “On altı kişi birkaç ligi tamamlar. İlk beş ay, çok futbol izleriz, ama az hedef görürüz. Yalnızca bilgi toplarız. Her ay, lig için ideal 11 hazırlarız. Sonra, aralıkta farklı alanlardaki oyuncuları, olabilecek en geniş profili yaratmak için, yakından izlemeye başlarız.”  diyor.

Monchi telefonunu çıkarıp, isimler görünmesin diye resmi dikkatlice küçültüyor. Renkli bir resimde, pozisyonlarına göre futbolcular görünüyor. Her pozisyondan yaklaşık 250 potansiyel hedef. “Menajer, ‘maçta ortalama 11 kilometre ortalama yapan, 800 metreyi tam hızda koşan, iki ayağını da kullanan sol-arka oyuncusu istiyorum’ diyor. Buna göre sıralayınca 10 kişi uygun çıkıyor.” Ardından pazarlık başlıyor. Bu aşamada piyasayı bilmek, elde alternatif bulundurmak, gerçekçi olmak gerekiyor. “Seat Leon satan adam, elindekinin daha iyi model olduğunu söyleyecektir” diyor Monchi. 

“Kanouté eldeki tek seçenek değildi. Brezilyalı Fred’in peşindeydik. Keita’dan önce Boateng’i istemiştik. Eğer bir oyuncu ‘Beni Chelsea istiyor’ derse, ‘O zaman neden benimle konuşuyorsun’ diyorum. Ama eğer seni isteyen Swansea ya da Spurs ise, konuşalım. Ben şehri, kulübü satıyorum. Sözünü tutan bir kulüp; önemsizmiş gibi görünse de öyle değil.”

Tabii, hiçbir şeyin garantisi yok. “Bir ayın ardından Konoplyanka kendini balkondan atmaya çalıştı. Oyuncuyu gerçekten tanımaya çalışıyorum ama sürprizlere her zaman açık olmak lazım. Grzegorz Krychowiak 19 yaşında. “Acaba nasıl oynar ki” diyorsunuz. Ama sonra gelmiş geçmiş en Sevillalı orta saha olduğu ortaya çıkıyor. Arouna Koné en pahalı transferimizdi. 41’inde iki gol atabildi. Nispeten daha “zayıf” bir takım olan Levante’ye gitti, 17 attı.”

ŞANS FAKTÖRÜNÜ REDDETMİYOR

Monchi, başarılarını anlatmakta hızlı. Şansın rolünü de reddetmiyor: Rakatic’in kafasındaki soru işaretleri, müstakbel karısını görür görmez silinmişti. Yanlışlardan bahsediyor, başarısızlığın sorumluluğunu alıyor, menajerlerini yalızca her yaz iki basamaklı girişler-çıkışlar gören ‘kurbanlar’ diye nitelendiriyor, kaçanları hatırlıyor. -Luis Suarez’e ‘aşık olma’ da dahil.- Şimdi, her şeyin eskisinden çok daha zor olduğunu, başladığı zamana göre daha fazla rekabet olduğunu söylüyor. Ama başarılı oluyor. Hiç pes etmemesinin de yardımı var: “Ailemle Sicilya’ya gittik. Tesadüfen bir oyun varmış.”

‘İNGİLTERE İYİ BİR MÜŞTERİ’

Aldığı 200’den fazla oyuncudan hiçbiri Britanyalı değil. O kadar mı kötüyüz diye sorunca “Hayır” deyip gülüyor Monchi. “Oyuncuyu çok farklı alanlarda ikna etmek gerekiyor, futbol, yaşam, para... İngiliz kulüpleriyle ekonomik olarak karşı karşıya gelmek hep zordu. Şimdi neredeyse imkansız, ama oradan da aldığımız oyuncular oldu. Iago Aspas ile N’Zonzi  mesela. Çok oyuncu alınıp sadece 11’i oynatılabildiği için, İngiliz kulüpleri iyi bir pazar. Oralara da bakmanın bir faydası hep var. Liverpool oyuncularını, Sturridge, Firmino, Coutinho’yu alamıyoruz. Ama ilk 11’de olmayan bir oyuncu, fırsata dönüşebiliyor.”

Parası bol, ithalata bağlı bir pazar olarak İngiltere, aynı zamanda işe yarar bir alıcı. Gary Medel, Alberto Moreno, Navas, Reyes, Negredo Premier Lig’e gittiler, toplamda 65 milyon pounda. “İngiltere iyi bir müşteri” diyor Monchi. Birazcık ahmak olanından, aklından çok parası olanından mı? Hayır diyor Monchi. Ama daha iyi analiz etmek için altı aylığına Londra’ya gittiğinde keşfettiği farklılıklar var.

“Bizden ileride oldukları, çok kolay önümüze geçebildikleri çok fazla saha dışı etmen var” diyor. “Futbol alanında da, iyi işler yapıldığını gördüm. Ama yapılan işle ondan elde edilen arasında bir kopukluk var. İngiliz  kulüplerinin çok profesyonel olduğunu biliyorum, her yerde gözlemcileri var. Ama topladıkları bilgiler her zaman kullanılmıyor. Neden? Çünkü paraları var. Bu sayede daha az risk alıyorlar: ‘Keita’yı Lens’te izleyip ona göre karar vermeyeceğim. Bırakalım Sevilla alsın önce, gerekirse biz de Sevilla’dan alırız.’ diyorlar”.

Sonra Keita, Sevilla’ya gidiyor önce, oradan da yolunu alıp ilerliyor; herkes için hayırlı olanı da bu. Ama önce: futbol. “Kazanmak bize spor şevki getirdi. Bu da, ekonomik olarak ileriye taşıdı” diyor Monchi. “Oyuncuların başarıya ulaşıp gelişmesini sağlayan bir ortam oluşturduk. Yarı finalden sonra soyunma odasına gittiğimde Adil Rami (önceleri Lille, Valencia, Milan’da oynamıştı) boynuma sarılıp ‘bu takımda ne var bilmiyorum, ama ömrüm boyunca final oynamamışken, şimdi bir yılda üçüncü finalimi oynuyorum.’ dedi.”

Çeviren: Olgun Dursun

ÖNCEKİ HABER

MİT TIR'ları davasında 5 tahliye

SONRAKİ HABER

Bize tarihi öğreten şarkılar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...