10 Mayıs 2016 13:38

Ayşenur Zarakolu Düşünce Özgürlüğü Ödülleri verildi

2002'den beri her 9 Mayıs’ta verilen “Ayşenur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü” İHD İstanbul Şubesi’nde yapılan tören ile sahiplerini buldu.

Paylaş

Ödül törenine Barış için Akademisyenlerden Esra Mungan, Kıvanç Ersoy, Muzaffer Kaya, Meral Camcı, Barış Bloku Eş Sözcüsü Gençay Gürsoy, Gazeteci Can Dündar, katledilen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi, İHD Onursal Başkanı Akın Birdal ve İHD MYK üyesi Eren Keskin’in yanı sıra çok sayıda kişi katıldı.

Ayşenur Zarakolu ödülleri bu yıl Barış için Akademisyenler, Can Dündar, Erdem Gül, Tahir Elçi, İMC TV ve İMC TV Kameramını Refik Tekin’e verildi. 

‘ÖZGÜRLÜK, BARIŞ ZORBACA YÖNTEMLERLE ENGELLENİYOR’

İHD İstanbul şubesinde düzenlenen törende konuşan İHD Şube Yönetim Kurulu Başkanı Zeynep Ceren Boztoprak, kötü bir yıl yaşandığına, insan hakları ve özgürlüklerin ayaklar altına alındığına dikkat çekerek, “Özgürlük ve barış arayışlarının zorbaca yöntemlerle bastırılmak istendiği günlerden geçiyoruz. Baskıcı yöntemlerle en temel hakları yaşam hakkı dahil hiçe sayılıyor. Ancak bu iklimde mücadele edenler de var. Özellikle ifade özgürlüğü alanında tüm baskıcı ve yıldırma çabalarına karşı boyun eğmeyenlerin varlığı bu karanlık dönemin sona ereceğine dair  umutu ayakta tuttu” dedi.

‘TAHİR ELÇİ BÜYÜK BİR MÜCADELE MİRASI BIRAKTI’

“Ayşenur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü” ödülleri için düşünce ve ifade özgürlüğünü ayakta tutan isimlerden bazılarını sembol olarak selamlaşmayı seçtiklerini dile getiren Boztoprak, “Hak ve özgürlük mücadelesi veren kişi ve kurumlar bu yılı yaslı geçiriyor. Bu alanın ünlü ve ününü hak eden büyük isimlerinden Tahir Elçi, çok sevdiği Diyarbakır’da Dört Ayaklı Minare’nin korunması için mücadele ederken katledildi. Arkasında hem büyük bir boşluk hem de büyük bir mücadele mirası bıraktı. Biz artık Tahir Elçi’yle dayanışamayız. Ne var ki Tahir Elçi adı, insan hakları mücadelesi yürüten herkes için güçlü bir dayanışma duygusu yayıyor” diye konuştu.

‘MEDYA VE AKADEMİ DEVLET MEMURİYETİNE ÇEVRİLMEK İSTENİYOR’

Medya ve akademinin devletin birer basit memuriyete çevrilmek istendiğini söyleyen Boztoprak sözlerini şöyle sürdürdü: “Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül medyaya yönelik baskılardan paylarını düşen baskıları hapis ve suikast girişimi dahil ağır bir biçimde yaşadılar. Ancak boyun eğmek yerine hak ve özgürlüklerini sonuna kadar savunmayı seçtiler. Biz de bu iki değerli kişiyi gazetelere yönelik baskılara direnmelere karşı selamlıyoruz. Televizyonların ‘penguen yayıncılığı’ denilen memuriyete zorlandığı günlerde İMC TV haber alma ve haber verme hakkını korumak için kurumsal olarak hedef alındı. İMC TV yönetimi de kadroları da iyi haberciliğin iyi yayıncılığın gerekliliğini getirmekten yılmadı. Gazeteciler görevlerini yaparken ağır baskılara maruz kaldı. İMC TV kameramanı Refik Tekin hukuka aykırı sokağa çıkma yasakları eşliğinde işlenen sayısız hak ihlallerini haberleştirmek isterken vuruldu. Buna  rağmen kamerasını kapatmadan görevini yapmaya devam etti. İfade özgürlüğünün kurumsallaştığı yerlerden olan akademiler de bu yıl ağır baskıların hedefi oldu. Çatışmalı sürecin bitmesi, barışın tesis etmesi için seslerini yükselten akademisyenler işsizlik ve hapis tehdidi ile yıldırılmak istendi. Bu zorbalığa güler yüzleriyle, kararlı duruşlarıyla ses çıkarmayı bilen alanlarının onurlarını ayakta tutan akademisyende vardı.” 

Açılış konuşmasının ardından Ayşenur Zarakolu’nun mücadele hayatını anlatan sinevizyon izlendi. Sinevizyon gösterimi sonrası İHD Onursal Başkanı Akın Birdal, İHD MYK Üyesi Eren Keskin, İHD eski Başkanı Ümit Efe ve İstanbul eski Başkanı Gülseren Yoleri, Zarakolu ile yaşadıkları anılarını paylaştı.

Konuşmaların ardından Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ödülünü, Akın Birdal’ın elinden aldı.

‘DOĞRU BİLDİĞİMİZİ SAVUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ’

Birdal, “Üç ay az gelebilir ama insanın özgürlüğünden neden yoksun bırakıldığı önemlidir zamanı değil. Can Dündar ve Erdem Gül yargılanırken aslında düşünce ifade özgürlüğü, barış, demokrasi, basın özgürlüğü, insanlık onuru yargılandı. Akademisyenler gibi onlar da ifade ve basın özgürlüğü yolundaki mücadelenin tetikçisi oldular. Hukuk olmazsa ne insan hakları, ne özgürlük, ne barış olur. Tahir Elçi de o yolda bizim için örnekti. Can’ın adında Cumhuriyet gazetesini Erdem Gül’ü ve tüm basın emekçilerini kutluyor ve yol gösterdikleri için selamlıyorum” dedi.

Ödüle layık görülmekten duyduğu memnuniyeti dile getireren Can Dündar ise, “Aslında Türkiye’nin tarihi, bir başka okumayla ifade özgürlüğünün ezilmesinin, baskı altına alınmasının tarihidir ama bir yandan da bu baskılara karşı duran insanların kanıyla, canıyla bedel ödediği bir tarihtir. Bu dernek bunun en iyi tanıklarından biridir. Bu ödül, o uğurda mücadele eden özgürlük savaşçılarının aldığı bir ödül. Evet baskılar yoğunlaşıyor. Koşullar daha da ağırlaşıyor ama şu da var; yok etmeyi başaramıyorlar. Bütün baskılara rağmen gazeteler çıkmaya devam ediyor. Doğru bildiğimizi savunmaya devam ediyoruz. Giderek büyüyen bir tepki seli doğuyor” ifadelerini kullandı.

‘İNANIYOR MUSUN TAHİR ONLAR DA AĞLARMIŞ?’

Bu yıl katledilen Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin ödülünü eşi Türkan Elçi, İHD MYK Üyesi Eren Keskin’in elinden aldı. Keskin, “Düşünce ve ifade özgürlüğü nedir bizim coğrafyamızda? Ermeni Soykırımı, Kürdistan meselesi, Kıbrıs’taki askeri işgal, anti-demokratiklik konusunda devletin krımızı çizgileri dışında söz söylemek. Ayşenur Zarakolu da Tahir Elçi de böyle insanlardı. İnsan hakları mücadelesini ölülerimize karşı borcumuz olarak tanımlıyorum. Bazen o kadar yorulur, umutsuzlaşırsınız ki vazgeçmek istersiniz ama ölüler gelir aklınıza, Vedat Aydın gelir, Musa Anter gelir. Birgün Tahir’in de aklımıza geleceğini gerçekten  hiç düşünmemiştim” dedi.

Tahir Elçi adına ödülü alan eşi Türkan Elçi ise “Tahir’in adının geçtiği panellerde, yerlerde ağır bir atmosfer çöker üstüme, bana ait olan cümleler genelde biter. Cümle kuramam, Varolan sözcüklerin hepsi kaybolur. Onun bana bırakmış olduğu güzel günlerin yanında hüzün kalır. Payımıza düşen de buymuş. Dün basına baktığımda bir tek ben ağlamıyormuşum siyasetçiler de ağlıyormuş onu gördüm. Ağladığını görüncet paylaştım onların da gözleri ağlarmış, her göz ağlamayı bilmez ki. İnanıyormusun Tahir onlar da ağlarmış” şeklindeki konuşması törendeki herkesi duygulandırdı.

‘SAVAŞLARDA ÖNCE GERÇEKLER ÖLÜR’

İMC TV adına Haber Koordinatörü Faruk Eren’e ödülü İHD İstanbul Şube Başkanı Zeynep Ceren Boztoprak verdi. İMC TV adına ödül alan Haber Koordinatörü Faruk Eren de, “Savaşlarda önce gerçekler öldürülür, gerçekleri öldürmeye çalışıyorlar. Kamuoyunun gerçekleri bilmesini istemiyorlar. Şu anda hapishanelerde bulunan gazetecilerin sayısı 39. Nerdeyse her hafta bu sayı artıyor. Tüm umutsuzluklara ve baskılara rağmen, ekranlarımızı karartma çabalarına rağmen biz yayın yapmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

‘BU ÖDÜLÜ KATLEDİLENLER İÇİN ALIYORUM’

Haber takibi sırasında bacağından yaralanan ve çekim yapmaya devam eden İMC tv kameramanı Refik Tekin adına ödülü İMC muhabiri Halime Aktürk aldı ve Refik Tekin’in törene gönderdiği mesajı okundu; “Bugün ablukalarda insanların katledildiği, barışı haykıranların yargılandığı, basın emekçilerinin tutuklandığı ve ifadelerini dile getirme noktasındaki baskı ve engellerin had sahfaya çıktığı bu günlerde en çok ihtiyacımız olan insan hakları ve insan değerlerini korumak için mücadele veren insanların yanında olmaktır. Sivillerin ve çocukların katledildiği bu süreçte insanlık adına çığlığımızı daha yükseğe çıkartmalı ve mücadele etmeye devam etmeliyiz. Ben bu ödülü ekip arkadaşımla birlikte kamuoyunu bilgilendiren ve halkın haber alma hakkı için direnen, yargılanan, tutuklanan ve katledilen gazeteci arkadaşlarımla birlikte ablukalarda katledilen sivil halkımız, özelikle 3 aylık Miray bebek, 12 yaşındaki Bınewş Garan ve katledilen bedeni günlerce sokak ortasında bekletilen Taybet İnan’a adıyorum.”

‘BU TOPRAKLARA BARIŞIN GELMESİ LAZIM’

Barış için Akademisyenler adına tutuklanan 4 akademisyen de ödül aldı. Esra Mungan’a ödülünü veren Ümit Efe “Çok cesaretsiz bir dönemde imzalarınız bizi ne kadar cesaretlendirdi” diye konuştu. Bu ödülü almanın kendisi için çok önemli olduğunu belirten Esra Mungan da “Her şeye rağmen döşenen bir yol var, herkes bir taş koyuyor, bizimki küçük bir taş. Asıl şimdi çok büyük mücadele vermemiz gerekiyor. Yaptığımız gerçeği ifade etmekti. Onu çok net şekilde ifade etmeyi seçtik. 12 Eylül’ün en büyük amacı üniversitelerde ifade özgürlüğü yok etmek, biat kültürünü üniversitelerde de kalıcı şekilde inşa etmekti, demek ki başaramamışlar. İnatla sözümüzü söylemeye devam etmemiz lazım. Bu topraklara barışın gelmesi lazım. Birçok öğrencimiz tutuklanmış durumda. İnatla ve çoğalarak barış sözümüzü söylemeye devam edeceğiz. Düşüncelerimizi, bilgilerimizi ve hayallerimizi baskılayamaz, elimizden alamazlar” dedi.

‘AKADEMİSYENLER  SESSİZLİĞE GÖMÜLMÜŞ TOPLUMU SARSTILAR’

Kıvanç Ersoy’a ise ödülünü Gençay Gürsoy’dan aldı. Gürsoy, “Akademisyenlere söyleyecek laf yok. Ben de akademisyenim. Doğrusu aşk olsun bunlara. Biz bunu başarmadık. Sessizliğin hakim olduğu bir toplumu sadece doğruları söyleyerek sarstılar” dedi. Kıvanç Ersoy, “Demokrasi ve barış mücadelesi verenlerin ödediği bedellerin yanında bizim ödediğimiz bedel çok ufak kalır. Bizim dışarı çıkmamız büyük toplumsal dayanışmanın sonucu oldu. Ödülü bizim dışarı çıkmamız için barış ve demokrasi için mücadele eden herkes adına alıyorum. Tahir Elçinin almış olduğu ödül benim için onurdur” diye konuştu.

‘TOPLUM KORKUTULMUŞTU’

Meral Camcı’ya ödülünü veren İHD İstanbul Şube eski Başkanı Gülseren Yoleri, “Toplum korkutulmuştu, susturulmuştu. Sanki hiçbir yerden itiraz gelmeyecek havası yaratılmıştı. Ülkenin bir tarafında savaş sürüyordu, bir tarafı güllük gülistanlık gibiydi. Sizin çıkışınızla ‘Nihayet’ dedim. Bu suskunluğu parçaladığınız için yaratılan ölü toprağını silkelediğiniz için  teşekkürler” derken Camcı ise, “Akademide üretilen sözün belki küçük bir etkisi hala varsa, ki varmış gördük, o sözü üretmeye, o etkinin de bu coğrafyada insanlara barış ve demokrasi olarak geri dönemsine dair mücadelemize devam edeceğiz” dedi.

‘BARIŞ VE DEMOKRASİ MÜCADELESİNDE ISRARCIYIZ’

Muzaffer Kaya ise ödülünü İHD Şube yöneticisi Ahmet Demirsoy’dan aldı. Demirsoy, “Kürdistan’da insanlar katledilirken, diri diri yakılırken, binalar toplarla tüfeklerle yerle bir edilirken, Türkiye’nin batısından böyle bir ses çıkmasını hayranlıklar izledik” dedi. Muzaffer Kaya ise ödülü imzacı 2212 akademisyen adına aldıklarını söyleyerek “Biz barış dediğimiz için suçlandık, tutuklandık. Sizin dayanışmanız, mücadeleniz sayesinde tahliye olduk. Barış demeye devam edeceğiz. Barış ve demokrasi mücadelesini büyütmek için elimizden geleni yapacağız. Ülkenin üzerine çöken karanlık bulutun dağılacağını düşünüyorum. Bunu yapabilecek güce sahibiz. Bu memleketin tarihinde büyük bir demokratik mücadele mirası var. Bu mirastan aldığımız güçle çok daha güzel günler göreceğimize, koyu bulutları dağıtacağımıza inanıyorum. Hep birlikte barışı da demokrasiyi de kazanacağız” diye konuştu.

Tören, verilen ödüller ardından kokteyl ile son buldu. (İstanbul/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Alman mahkemesinden Cumhurbaşkanı Erdoğan’a red

SONRAKİ HABER

Gazeteci Hayko Bağdat, tehdit iddiasını yalanladı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...