27 Nisan 2012 15:10

En alttakiler: Mevsimlik tarım işçileri

Harran Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zeynep Şimşek, 2001’den bu yana mevsimlik tarım işçileri ile ilgili çalışmalar yapıyor. 6-7 Nisan tarihlerinde Şanlıurfa’da yapılan ‘I. Tarım Sağlığı ve Güvenliği Sempozyumu’nun da ev sahipliğini yapan Şimşek, Türkiye’nin bir tarım ülkesi ol

En alttakiler: Mevsimlik tarım işçileri
Paylaş
Yusuf Karataş

Gerçekleştirdikleri sempozyumla tarım işçilerinin yaşadığı sorunlara dikkat çekmek yönünde ilk adımı attıklarını söyleyen Zeynep Şimşek’le mevsimlik tarım işçilerinin durumu ve yaptıkları çalışmalar konusunda söyleştik.

On yılı aşkın bir süredir mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarıyla ilgili çalışmalar yapıyorsunuz. Oysa ülkemizde tarım işçileri ancak traktör kasalarında taşınırken yaşanan toplu ölümlerle hatırlanır. Mevsimlik tarım işçileri ile ilgili çalışmalara nasıl başladınız?
Benim çalıştığım halk sağlığı ana bilim dalı, toplumdaki sağlık sorunlarını belirleyen ve koruyucu programlar geliştiren bir bölüm. Biz de burada halk sağlığı ile ilgili taramalara sıtma ile başladık. Sonra Şark Çıbanı, bağırsak parazitleri ve diğer hastalıklarla devam ettik. Baktık ki, bu hastalıklar hep aynı grupta, mevsimlik tarım işçilerinde çıkıyor. Üstelik ülkemizde tarım işçilerini koruyan ne yasa var, ne bilimsel çalışma. Tarım işçiliği, fabrika işçiliği gibi bir iş. Fabrikalarda işçinin sağlığını tehdit eden faktörler bir şekilde denetleniyor ama tarlada bu yok. Güneş altında çalışmadan zehirli tarım ilaçlarına kadar bir sürü risk var ama onların sağlığını korumaya yönelik hiçbir önlem alınmıyor. Burası bir tarım ülkesi olmasına rağmen tarımdaki risklere karşı koruyucu ekipman yok. Bu insanların sorunları, hakları ile ilgilenen kimse olmayınca biz de 2008’de METİDER’i kurduk.

Dernek tarım işçileriyle ilgili ne tür çalışmalar yapıyor?
Tarım işçilerinin hepsi yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Derneğimiz kadın, genç ve çocuklara yönelik eğitim çalışmaları yürütüyor. Bu insanlar eğitimsizlik ve sürekli göçer olma durumu nedeniyle haklarının olduğunun bile farkında değiller. Çocuklar 6-7 ay başka yerlerde çalıştıkları için eğitim bile alamıyorlar. Konuştuğumuzda ‘tarım işçisi olduğumuzu söylemeye utanıyoruz’ diyorlar. Çünkü kendilerini toplumun en alt tabakası olarak görüyorlar. Bizim onlara öğrettiğimiz ilk şey “Siz tarım işçisi olarak insanlar için üretim yapıyorsunuz. Bundan büyük bir gurur duymalısınız” oluyor.

Tarım alanında da en büyük yük yine kadınların üzerinde değil mi?
Evet, tarım işçisi kadınlar düşük yapmaktan, ölümlere büyük riskler altında çalışıyorlar. Biz de bu riskleri azaltmak için Birleşmiş Milletlerin desteğiyle “Anne Ölümlerini ve Hastalıklarını Önleme Programı”nı başlattık. 5 yıl boyunca bu alanda çalışmalar yapacağız.
    
GAP 40 yıldır Bölge’nin çehresini değiştirecek bir proje olarak sunuluyor. Ve Ş.Urfa’da da GAP önemli oranda tamamlanmış durumda. Buna rağmen mevsimlik tarım işçileri neden başka kentlerde çalışmaya gidiyor?
Urfa’da her 4 kişiden biri göçer tarım işçisi. Bunlar ülkenin 48 kentine tarım işçisi olarak gidiyorlar. GAP’ta su var. Buna kimsenin itirazı yok ama insan kaynakları geliştirilmeden GAP tamamlanmış denemez. ABD’de daha 1857’de çiftçilere temel eğitim zorunluluğu getirilmiş. Bizde ise önce su getiriliyor, sonra insana yöneliyoruz. Yani çıkış noktamızda sorun var. Urfa merkezde 12 bin kişi teşvik alıyor ama bunlar ne üretiyor, ya da bir şey üretiyor mu? Bu konuda bir denetim yok.

Mevsimlik tarım işçiliğinin ortadan kaldırılması için GAP’ta bir toprak reformu gerekmiyor mu?
Toprak reformu olmalı ama çiftçiler de kooperatiflerde bir araya gelerek büyük işletmeler kurmalılar. GAP’ın tamamlanması için daha devletin yapacağı çok şey var.

6-7 Nisan’da “I. Tarım Sağlığı ve Güvenliği Sempozyumu”nu gerçekleştirdiniz. Bu sempozyum fikri nasıl ortaya çıktı?

Bu sempozyumu yaparken, ‘Tarım bir iş koludur. Tarımsal üretime bağlı hastalıklar vardır ve bunlar önlenebilir. Ama bunun için eğitim ve yasalar gereklidir’ fikrinden yola çıktık.  Sempozyum fikrini GAP İdaresi’ne söylediğimde “Hocam, biz bugüne kadar bunu nasıl düşünmedik” dediler. Çünkü onlar bugüne kadar sadece ‘su geldi mi’, ‘toprakta tuzlanma oranı nasıl’, ‘pamuğun kalitesi nasıl’ konularıyla ilgilenmişler. Sempozyuma 30 üniversiteden hocalar geldi ama yol paralarını bile kendileri ödediler. Sonra Çalışma Bakanlığı’ndan yetkililer katıldı. Bu sempozyum sayesinde 4-6 Mayıs’ta ‘İş Sağlığı ve Güvenliği’ haftası etkinlikleri Urfa’da yapılacak. Etkinliklerin temel konusu da tarım işçiliği olacak. Sempozyum mevsimlik tarım işçilerinin yaşadığı sorunlara dikkat çekmeyi amaçlıyordu. Bundan sonra bu konuya daha fazla ilgi gösterileceğini umuyoruz.

Tarım işçilerinin bazı kentlerde dışlayıcı uygulamalara uğradığı doğru. Mesela Ordu’da oldu. Tabii bu olmamalı ve olmaması için öncelikle önyargılardan arınmak lazım. Ama samimiyetle söyleyeyim, konuştuğumuz işçilerin çoğu gittikleri yerlerde ayrımcılığa uğramadıklarını söylüyorlar. Ayrıca ayrımcılığa uğrasalar bile yine de Batı’ya gidip çalışmak zorundalar. Çünkü onların temel kaygısı geçim ve burada ücretler hem çok düşük, hem de çoğu zaman aylarca çalıştıktan sonra bile paralarını alamıyorlar. O yüzden kişi başı yaklaşık 350 TL için ailece çalışmaya gidiyorlar. Urfa’daki mevsimlik tarım işçilerinin yüzde 41’i Kürtçe, yüzde 40’ı Arapça ve yüzde 19’u Türkçe konuşuyor. Ben işçilere milliyetini sormuyorum. Evde hangi dilde anlaştıklarını soruyorum. Ayrımcılık konusuna dönersek, sadece Kürtler değil, mesela buradan giden Araplar da gittikleri yerlerde gerek giyim kuşamlarından, gerek kent merkezlerine uzak yerlere yerleştirilmelerinden kendilerini dışlanmış hissedebiliyor.

Ama ortada Kürt sorunu gibi bir sorun da duruyor…
Evet, bir realite var. Yaşanan çatışmalar ve karşılıklı ölümler nedeniyle iki taraflı bir kin var. Ancak bunlara karşı bizim insani yaklaşımları öne çıkarmamız gerekiyor. Benim bildiğim birçok olumlu örnek var mesela. Konuştuğum çat pat Türkçe bilen bir kadın, “Benim oğlum Çorum’da çalıştığımız ailenin kızıyla evlendi” demişti. Yine Batman’dan Zonguldak’a çalışmaya gidip oradan biriyle evlenip yerleşen bir aile de tanıyorum. Buradan çalışmaya gidenlerin yüzde 40’ı çalışmaya bir elçi, çavuş aracılığı olmadan kendisi gidiyor. Yıllarca aynı yerlere çalışmaya gide gide aile gibi olmuşlar. Elbette hepimizin temennisi sorunun bir an önce çözülüp herkesin kardeşçe bir arada yaşaması. (Urfa/EVRENSEL)


SEMPOZYUM SONUÇ BİLDİRGESİ’NDEN

I. Tarım Sağlığı ve Güvenliği Sempozyumu sonuç bildirgesinde tarım sektörünün hastalık ve ölümlerin en çok görüldüğü, en tehlikeli iş kollarından biri olduğu vurgulanarak özellikle kadınların, çocukların, yaşlıların ve göçebe mevsimlik tarım işçilerinin en çok hastalanma ve ölme riski altında olduğuna dikkat çekilmiştir.
* Mevsimlik göçebe tarım işçileri bölgesel eşitsizlikleri ortaya çıkaran en dezavantajlı gruptur. Bu nedenle kadın, çocuk ve gençlik sağlığına yönelik özel proje, program ve uygulama programları hayat geçirilmelidir.
* Göçebe mevsimlik tarım işçileri, çalışma hayatı kapsamında; mevcut sosyal güvenlik sistemlerine entegre edilmeli,  yarıcı ve elçilerin kayıt altına alınması sağlanmalı, tarım alanlarına güvenli ulaşımları sağlanmalı ve erişilebilir sağlık hizmeti modeli geliştirilmelidir.
* Ülke genelinde tarım işgücünün yoğun olduğu illerde, birinci basamak sağlık hizmeti sunucularına yönelik ‘Tarım Sağlığı ve Güvenliği’ hizmetiçi eğitim modülü geliştirilerek düzenli olarak uygulanmalıdır.
* Tarımda mevsimlik çalışanların çocuklarının eğitim sisteminden tam olarak yararlanmasına yönelik alt yapılar ve hizmet sunum modelleri çok kısa süre içerisinde işler hale getirilmelidir.
* Gezici mevsimlik tarım işçileri başta olmak üzere tarım çalışanların sorun ve çözümlerinin ulusal düzlemde ele alınabilmesi için; TBMM bünyesinde bulunan Tarım Orman ve Köy İşleri Komisyonuna bağlı, Sağlık Komisyonu ve ilgili diğer komisyonlardan da katılımla ortak geçici bir alt çalışma komisyonu kurulmalıdır.
* Üniversitelerin sürekli eğitim merkezleri tarafından çiftçiler için ‘Sağlıklı Çiftçi Sertifika Programları geliştirilmeli ve destekleme için ön koşul haline getirilmelidir.

ÖNCEKİ HABER

Çağlayan’da resmi olmayan bayram

SONRAKİ HABER

Ankara 1 Mayıs’a hazırlanıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...