07 Mayıs 2016 00:49

Şampiyonlar değil İspanyolların ligi

Şampiyonlar Liginde Real-Atletico rekabeti İspanya’nın sınırlarından taşıp Avrupa’nın tepesinde bir güç gösterisine dönüşmüş durumda.

Paylaş

Eren LOĞOĞLU 

2014 Şampiyonlar Ligi finali bir senelik aranın ardından yeniden karşımızda. Real-Atletico rekabeti İspanya’nın sınırlarından taşıp Avrupa’nın tepesinde bir güç gösterisine dönüşmüş durumda. 

Geçtiğimiz sezon Barcelona’ydı kazanan Kupa 1’de. Son üç senede altı finalistin beşi İspanyol’du. İspanyolların son 49 Avrupa Kupası eşleşmesinin 45’inde İspanyol olmayanları elediğini söylersek herhalde diğer milletlere kurdukları üstünlüğü daha iyi anlatmış oluruz. Aragones’in 2008’de İspanya’yı Avrupa şampiyonu yapmasıyla başlayan ve Guardiola ile kulüpler düzeyine taşınıp daha da öteye götürülen, Del Bosque ileyse 2010 Dünya Kupası sahibi ve 2012 Avrupa Şampiyonu olarak devam ettirilen bu süreç her sezon bir başka şekilde taçlanmaya devam ediyor. 2013’te Bayern’in Barça’yı toplamda 7-0 ile geçmesi ve 2014’teki Hollanda’nın 5-1’lik zaferi krallığın duvarlarında birer delik açmış olsa da. Yıkılmaları beklenirken hâlâ ayakta kalabildikleri söylenebilir. Zira Avrupa Ligi’nde de Villarreal elendi ancak Sevilla finale çıkmayı başarabildi. Pep (Chelsea’ye mucizelerle elenip) ayrıldıktan sonra Barça iki sezon bocalama evresine girmişti. Sadece saha içi değil, esasen saha dışında. Abidal’in kanser olması ve Tito’nun ölümü en sarsıcı olanlardı. Mascherano, Tito’nun kansere yakalandığını söylediği günü “Bütün hayatı boyunca Barça’yı çalıştırmayı bekleyen biri neden tam da şimdi kanser olur” diyerek anlatmıştı. Nasıl bir tahribat bıraktığı açık oyuncularda. Tito’nun iki aylık yokluğunda teknik direktörsüz ritminden çıkan bir takım, Messi’nin neredeyse 5 ay sakatlanması, Xavi-Puyol’un yaşlanan ayakları onları geriye iterken bu evreden güçlü çıkan Simeone ile Atletico ve Ronaldo’lu Real Madrid oldu. Ancak Luis Enrique’nin gelmesiyle onlar da kısa zamanda toparlanıp tahtı devralmışlardı. La Liga’nın zirvesindeki yarışı üçlü ganyana çevirdikleri bir ortamda aynı etkiyi Şampiyonlar Ligi arenasına taşımaları İspanyolların son 10 senede futbola vurdukları kalıcı mühürden akan bir mürekkep gibi taze bu sezon finaliyle.  

TEK FAKTÖR TOP MU?

Bayern Münih, ikinci ayakta, Allianz Arena’da olağanüstü bir ilk yarı oynadı. 35 dakika inanılmaz bir tempo yaptı ki bunu tüm maça yayma şansları pek yoktu açıkçası. Maçtan sonra Simeone ilk yarı için “Karşılaştığım en iyi rakipti; pres, oyun, pozisyon alma, hız, hava topu kazanma, ritm olarak Bayern fantastik bir devre çıkardı” dedi. Rakamlar da öyle diyordu; Bayern 45 dakikada kaleyi 16 şut ile dövmüş, sadece tehlikeli/üçüncü bölgede 78 pas yaparken rakibini toplam pas sayısında 50’de tutmuştu. Cholo döneminde Atletico’nun en aciz kaldığı maçlardan biriydi. Bu kadar disiplinli bir savunma yapan takıma karşı da bundan daha iyi oynanamazdı. Griezmann, “Bayern daha iyi takımdı ama her zaman iyi olan kazanmıyor” şeklinde özetledi turu. Arturo Vidal ise Atletico’yu çirkin futbol oynamakla suçladı. Biraz kendi oyun tarzını ve Şili’nin Arjantin’e karşı Copa America finalini kazanmak için yaptığı 29 faulü unutmuş gibiydi. Deplasman golü kuralı (eşleşme 2-2 bitti) bir kez daha tartışmaların konusu oldu, maçların stratejisini değiştirmesi üzerinden. Bu mesele her sezon mutlaka bir kez gündeme geliyor (Daha önce Barça-PSG serisinde de olmuştu) ve deplasmanda gol atmanın evinde gol atmaktan daha değerli olmasının artık bir anlam ifade etmemesiyle maçları daha heyecanlı hale getirmesi arasında mekik dokuyor laflar, lafları açınca. Maçın hakemi Türkiye’nin hep eleştirilen ismi Cüneyt Çakır’dı. Bir hafta arayla iki yarı finale atanması ona ne kadar güvenildiğini gösterse de Münih’teki kararları özellikle Almanlar tarafından çok sorgulandı. Bayern Başkanı Rummenigge aldatıldık diye yorum yaptı. Kaçan penaltılar olmasa Çakır daha da konuşulurdu Avrupa basınında. İlginç olan Pep'in Barça’daki son ŞL maçında hakem Çakır’dı ve Chelsea 2-2 ile turu geçip finale çıkmış ve kupaya (2012) uzanmıştı. 2-1’ken Çakır penaltı noktasını göstermiş, Messi farkı ikiye çıkarma şansını değerlendirememişti. Bayern’deki son ŞL maçında da hakem Çakır oldu ve hükmettiği penaltıda Müller, Oblak’a takılıp skoru 2-0 yapamadı. Futbol tesadüfler oyunu.  Ama aynı zamanda bilimin de. Futbola teknolojinin girmesi penaltı vuruşlarındaki başarı oranını düşürdü, kalecilerin videolar ile atıcılara daha iyi hazırlandıkları çok bariz artık. 

PEP TARTIŞMALARI

Guardiola basın toplantısında “Elimden gelenin en iyisini yaptım. Burada mutluydum. Umuyorum ki, benim 3 yıl boyunca başaramadığımı Ancelotti başarır. Neredeyse her şeyi doğru yaptık ama detaylarda kaybettik” dedi. Real Madrid ve Barcelona’ya kişisel hatalarıyla kaybettiği iki yarı final turundan sonra Atletico’yu elemenin eşiğine gelmişti, bu kez başaracak gibiydi ama şans yanında değildi Pep’in. Veda etti. Bayern’deki üç sezonluk süre zarfında başarılı mı değil mi tartışmaları gündemin merkezine yerleşti haliyle. Bayern’in mevcut oyuncu kalitesiyle ve devraldığı takımın üçleme yapmış olmasıyla sonuç odaklı bakanlar için bu kabul edilemezdi. Analiz odaklı bakanlar ise Pep’in üç lig kazanmış olmasına rağmen taktiksel ve psikolojik yönden kendi yükselttiği standartlarına yenildiğini düşünüyorlardı ve Guardiola’nın oyuncularda ve kulüpte bıraktığı etkinin bir kupadan çok daha fazla olduğu ve tıpkı Cruyff gibi insanları oyun hakkında düşünmeye yönlendirmesi üstünde durdular. Futbol sadece kupalarla ölçülen bir spor olsaydı bugün birçok efsanenin ismi kitaplarda yazılmayacaktı. Bazen futbola ne verdiğiniz ve ne kattığınız, kazandıklarınızın önüne geçebiliyor, çünkü sizi model alanlar gelecekte felsefenizi daha ötelere taşıyabiliyorlar. Cruyff ile Guardiola arasındaki ilişki gibi. Bayern’in son 40 senede ve Sir Alex Ferguson’un 26 sezonda sadece 2’şer ŞL kazanmış olması aslında Pep’in üzerine çok gidildiğinin de işareti. Antrenörlüğe başladığından bu yana (2008) ondan daha fazla kupa kazanan tek takım Barça (21) teknik adam (19) ise henüz yok. (Bayern 12, United 10, Chelsea/Juventus 9, Real Madrid 8) 

ATLETICO’NUN DOĞRUSU

25.7, 22.9, 26.2 ve 27.6. Bu dört veri Atletico’nun iki Barça-Bayern maçlarındaki topla oynama oranı. Topa sahip olmadan da finale çıkabileceğinin en açık ifadesi. Barcelona, Bayern Munih ve Real Madrid’i geçerek alınacak ŞL en az 2013/14 La Liga şampiyonluğu kadar değerli olacak. Simeone üç senede iki final yaptı. Sevseniz de sevmeseniz de bu başarıya şapka çıkarmak gerek. Ve 2014 finalindeki 18 kişilik maç kadrosundan 12 oyuncu artık aralarında değil ve sadece 5’i Allianz Arena’ya çıktı. Cholo değişimi yönetip (gençleştirerek) ona ne kadar çabuk adapte olabildiğini ve kısa dönem teknik adamlıktan uzun döneme de geçebileceğini daha şimdiden kanıtlar nitelikte. Real Madrid tarafındaysa bir sezon önce Real Madrid Castilla’yı küme düşüren Zidane’ın A Takımı finale çıkarmasının yarattığı şok var. Bu potansiyel ve kalite her zaman mevcuttu ama ortaya çıkarmak, biraz da kura şansıyla Zizou’ya kısmet oldu, Ancelotti’den sonra. Zaten gruplardan sonraki altı eleme maçında rakip kalelere toplam sadece 10 isabetli şut atabilen City’nin yarı finalde ne aradığına kimse bir anlam verememişti. 

TEKRAR FİNALİ

2014 ŞL finalinden sonraki 10 maçta Atletico, Real’e 1 kez kaybetti. Ama Real Madrid’in kulüp kültürü ve karakteri olarak tek maç finalleri daha iyi oynadığı ve kazanma oranının yüksekliği bilinen bir gerçek. Bu tür organizasyonlarda geçmiş tecrübe ve birikim hep öz güven olarak geri döner. Büyük bir delegasyonla gidilir finale. Yanında oturan Hierro’dur, koridorlarda Di Stefano dolaşır. Herkes kazanacağından emindir ve konuştuğu kişiye bunu aktarır, bu yaşanmışlıktır. Real Madrid, tarihin ona zorla öğrettiği haliyle pesimist olan (ulusal günlerinde yenilgi kutluyor Katalanlar, 11 Eylül) son yüzyılın en iyi takımı Barça’ya karşı bile bu avantajını kullanabiliyorken Atletico’ya da aynısını yapabilir. Zaten 4-1’lik o final biraz da bunun getirisiydi, tükenmişlik, yorgunluk veya yalnızca teknik-taktik ile açıklanamaz. Atleti’nin Godin’in golüyle öne geçtiği 1-0’ı koruma kilidini kıran Di Maria’ydı. Bale onun rolünü alabilir, aynı form düzeyinde olmasa da. Ama Simeone de savunma işini abarttı. Atleti son 20 dk. muazzam baskı yemiş (Adrian-Villa önde hiç top tutamıyorken Raul Garcia’nın da çıkması hataydı) ve ardına Ramos’un 90’da golü gelmişti. Sorun şu ki Atleti, Barça-Bayern’e karşı çok şanslı cezalar kesti ve en doğru zamanda (eşleşme için) moral-motivasyonunu güçlendirdi. Bunun hep olma şansı düşüktür. Torres’in Barça’ya, Griezmann’ın Barça-Bayern’e, Saul’un Bayern’e golleri neredeyse ilk tehlikeli ataktandı. Geride kalmaktansa önde basmayı değerlendirecektir Cholo. Hücumları hâlâ sorunlu çünkü. Diego Costa’ları yok. 4-4-2’den 4-5-1’e geçip Griezmann’ı sağa atmak bir savunma hamlesiyken çözüm gibi gözüktü aslında. Hücumda Koke tek organizasyon yapan isim, diğerleri önde basarken rakibin hatasını kolluyor. (Griezmann’ın Rayo’ya golü gibi, araya gir topu kazan vur) Önceki finale göre Simeone’nin bu kez top sürenleri var; Carrasco+Saul+Griezmann. Oyunu anlık 20-30 m ileri taşıyabiliyorlar. Bu sezon S. Bernabeu’de birkaç ay önce 0-1 biten maçta Cholo Zizou’yu hipnotize etmişti. Pas yaparak Real’i uyutmuşlardı. Benzeri olabilir. Futbol hikaye severse Torres’in golü var dersin. Diğer tarafta da Zidane romantizmi, yarım vole çakan bi’Bale (bu aralar kafa golleriyle başrol) çıkabilir karşımıza. Griezmann ve Cristiano Ballon d’or adayı olmak için de yarışacak Milano’daki finalde. 31 yaşındaki süperstar CR7 için bulunmaz bir film-kariyer sonu hikayesi olabilir. Madrid derbisi bu sefer İtalya’da. Mourinho 2010’da Inter ile ŞL kazandığında final Bernabeu’deydi ve maç sonu Real Madrid’e gideceğini açıklamıştı. Tersi olmasın! Simeone 2016’da Atletico ile Guiseppe Meazza’da ŞL’yi alıp bir gün çalıştırmak istediği Inter’e dönüyorum demesin? Guardiola takımlarını eleyen şampiyon oluyor ne de olsa. Ya da Zidane 2006 Dünya Kupası finalinde kafa attığı Materazzi’nin evinde kupayı kaldırıp tam 10 yıl sonra tekrar manşetleri süslemesin?  

mail: [email protected]

ÖNCEKİ HABER

119 milyon yıllık kalp bulundu

SONRAKİ HABER

Festivaller iktidarlar için önemli mevziler

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...