30 Nisan 2016 00:30

İki olay, fail aynı: Faşizm

Özetle tüm bunlar milliyetçilik, muhafazakarlık, Neoosmanlıcılık ekseninde oluşturulan yüksek faşist cüretin yansımaları.

Paylaş

Kaan KAVUŞAN

Yakın zaman içinde iki farklı “şiddet olayı” yaşadık futbol sahalarında. Biri Amed Sportif yöneticilerinin Ankaragücü Şeref Tribünü’nde insanlık dışı bir muameleyle karşı karşıya gelmesi, öbürü Trabzonlu taraftarların Fenerbahçe maçlarında yarattığı artık klasikleşen tribün şiddetiydi. Bu iki konuda da aynı tornadan çıkma karşı tezler üretildi. Apaçık ırkçı ve akıllara zarar olanları geçip ne kadar en çok kullanılanlara değinmek lazım, yoksa Reisçi Türkiye’de ne yer yeter ne zaman bizlere.
Bir örnekte “Bu saldırı Ankaragücü’ne mal edilemez” minvalinde sözler söylendi ve gözlere perde indiren orta yolcu bir yaklaşımla failler marjinalize edildi. Bu tehlikenin farkında olmamaktır. İnanın, Türkiye’nin birçok yerinde o insanlar kimlikleri belli olarak “açık tribünlere” otursaydı da bu kötü olaylar yaşanabilirdi. Evet, apaçık ırkçı olanların yanı sıra belli ki Ankaragücü taraftarları arasında bu durumdan rahatsız olan çok sayıda insan vardı. Burası kesin, ancak rahatsız olunan bir konuda, iktidarın sahipleri üzerine baskı uygulayamayan hiçbir eylem ve söylemin yararı olacağını düşünmeyin. Sosyal medyada söylenen iki üç lafla kendinize bahane yaratmayı bırakıp, gideceksiniz; kulübünüze sahip çıkacaksınız. “Kulübü size bırakmayacağız” diyeceksiniz.Şimdi üşenmezseniz ve Twitter kullanıyorsanız arama kısmına “Maçı kaybedince Amedspor yöneticilerine saldıran Ankaragücü başkanı 2014’te Şoförler Odasını kaybettiğinde olanlar” yazın; izleyin curcunayı. Sonra da “Bizi kahvaltı da ağırlayan, Amedspor Kulübü Başkanı Sayın Ali Karakaş ve” yazın. (Bunu ararken bulmanız amacıyla Ankaragücü Başkanının kendisi imlasıyla yazdım) Amed Sportif yöneticilerinin Ankaragücü yöneticilerini nasıl ağırladığını görün.

Irkçılara, faşistlere söyleyecek sözüm yok. Onlarla her alanda olduğu gibi bu alanda da savaşmaktan başka çare yok. Benim lafım diğerlerine; hepimiz önce aşık olduğumuz renkleri bu tarz insanlara terk etmemek için debelenelim, birbirimize laf yetiştirmek için değil. Elimizden daha iyisi gelir emin olun.

Diğer örnekteyse aslında Trabzon şehri ve aşırı fanatik 3 büyük taraftarları hariç kamuoyunun büyük bir mutabakatı var. Çünkü bu kadar tekerrür eden olayları yadsımak bayağı zor. Ancak bir şehir var ki sahanın içine kadar gidip hakem dövdükten sonra, karakol çıkışında “Sen bu şehrin gururusun” sloganlarıyla karşılıyor saldırganı. Bu konuda sunulan karşı-tezlerdeyse iki söylem öne çıktı. İlkinde, “Şiddetin bittiği yerde anarşi başlar” gibi aşırı sağ bir meşruiyet arandı. İçinde “anarşi” geçtiğine bakmayın, bu adamların anarşi tanımı, Ülkü Ocakları tornasından çıkma. Bunu ellerinde yabalarla, meşalelerle cadı avına çıkan Orta Çağ sakinleri de söyleyebilirdi, Sivas’ta insan yakan caniler de. Kavramlar kimsenin istediği gibi içini doldurup boşaltabileceği şeyler değil. Bir de “anarşi” dediler ya, ne yaptığını bilmeyen saldırgan da “devrimci” oluvermiş. “Sol jargona bu kadar özeniyorsanız, milliyetçi olmayın beyler” desen anlayacak kapasite yok.

Yıllar önce bir haber için eski Fenerbahçeli Abdülkerim Durmaz’la konuştuğumda “Takım otobüsünü yazlık arabaya çevirmişlerdi, yerlerde yatarak döndük İstanbul’a” demişti bir başka kurşunlu saldırıdan bahsederken. Yani yıl ’80’li yıllar. Bunu bir şike davası ile ilgili görenlere sözüm bu. Bir de buradan yola çıkarak “Koca bir şehri delirttiniz” diyenler var; Abdülkerim Durmaz’ın sözlerini geçtim, “psikopatlık” övgüsü yapmaktır bu. Üstelik geçtiğimiz sene takım otobüsü kurşunlanmışken hâlâ bunu dile getirmek apaçık bunu da meşrulaştırmaktır.

Özetle tüm bunlar ne aslında siz de biliyorsunuz. Milliyetçilik, muhafazakarlık, Neoosmanlıcılık ekseninde oluşturulan yüksek faşist cüretin yansımaları bunlar. Ülke ne ki futbolu ondan ileri olsun? Yıllar önce Haluk Ulusoy beline taş gelen Bariç için “Ne oldu? Parabellum ile mi vurdular?”diyebilmişti. Bugün Kilis’e düşen IŞİD roketleri için “Roket bu düşer tabii. Yer çekimi var” diyebilecek kadar kendine güvenen bir egemenler ağı var. Bizim yapabileceğimiz en önemli şey de onların öz güvenlerini rencide etmek ve bu güç illüzyonunu bozmak. Hem futbolda hem politikada. Çünkü faşist diye anılmamak için faşist olmamak yetmez, faşizmin karşısında olmak lazım.

ÖNCEKİ HABER

Liderler tepinirken filler eziliyor

SONRAKİ HABER

‘Yevmiyeci hoca’ AİHM yolcusu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa