25 Nisan 2016 15:21

'Sansür değil teknik gereklilik'

Ankara Uluslararası Film Festivali, ‘Bîra Mı’têtın’ (Hatırlıyorum) belgeselinin sansürlenmesine ilişkin yapılan tartışmalara dair açıklama yaptı.

Paylaş

Ankara Uluslararası Film Festivali Başkanı İnci Demirkol, ‘Bîra Mi’têtin’ (Hatırlıyorum) belgeselinin sansürlenmesine ilişkin yapılan tartışmalara dair açıklama yaptı. Demirkol, uygulamanın “sansür değil teknik ve hukuki gereklilik” olduğunu savundu. Ayrıca Festivali’nin Ulusal Belgesel Yarışması jüri üyeliği yapan Belgesel Yönetmeni Necati Sönmez, sansür nedeniyle istifa etti.

Bu yıl 28 Nisan-8 Mayıs arasında gerçekleşecek olan 27. Ankara Uluslararası Film Festivali’ne gönderilen Hatırlıyorum (Bîra Mı’têtın) ilk elemeyi geçerek ulusal belgesel kategorisinde yarışmaya alındı. Yönetmen Yıldız’ın Bakanlıktan kayıt-tescil belgesi almayı kabul etmedikleri için festival yönetimi tarafından belgeselin programdan çıkarılmasını Festival Başkanı İnci Demirkol, sansür değil, “yönetmeliğin teknik ve hukuki gereklilikleri” olarak tanımladı.

NECATİ SÖNMEZ: ANKARA SANSÜRE BOYUN EĞDİ

Öte yandan bu sene Ankara Film Festivali’nin Ulusal Belgesel Yarışması jüri üyeliği yapan Belgesel Yönetmeni Necati Sönmez, sansür nedeniyle istifa etti. Sönmez’in festivale gönderdiği mektup Bianet’te yayınlandı; ‘Bu sene Ankara Film Festivali’nin Ulusal Belgesel Yarışması jürisine davet edildim, uzun bir kararsızlıktan sonra kabul ettim. Geçen hafta elemeyi geçen bir filmin eser işletme belgesi olmadığı için programdan çıkarılacağı duyumunu alınca, festival yönetimine işin aslını sordum. “Evet, belge getirmediği için bir film programdan çıkacak” yanıtını alınca, şu mektubu yazdım onlara: “Üzülerek söyleyeyim, öyle bir şey olursa benim jüride görev almam sözkonusu olamaz. Mevzu büyümeden önce, şimdiden net olarak söylemek isterim bunu. Nedenini özetlemeye çalışayım: Belgeselciler/ sinemacılar bildiğiniz gibi Eser İşletme denen belgeyi (özellikle geçen seneden beri Kültür Bakanlığı tarafından dayatılma biçimini) bir sansür uygulaması olarak gördü ve bunu açıkça deklare etti/ettik. Festivaller de, Ankara FF dahil, sinemacıların arkasında olduklarını ama ellerinden bir şey gelmediğini ifade etti.

Bu sene siz de dahil festivaller, tüm tepkilere rağmen bu belgeyi talep etmeye başladı. Ben bu sebeple jüri teklifine epey tereddüt ettikten sonra evet demiştim, hatırlarsanız. Yoksa eser işletme belgesi ile ilgili görüşüm değişmedi. Sonuçta film sahipleri bunu dert etmiyorsa bana laf düşmez diye düşündüm ve iyi niyetle kabul ettim. Ama eğer bir yönetmen/yapımcı bu belgeye başvurmak istemiyorsa, ki istememekte sonuna kadar haklı, ben festivalin değil sinemacının yanında yer almak durumundayım. Bunlar bir yana, programa seçilip duyurulmuş bir filmin her ne gerekçeyle olursa olsun programdan çıkarılmasının tek izahı var benim için, o da sansüre boyun eğmek. Bilginize.

Hemen sonrasında telefonla arandım, ikna edilmeye çalışıldım. Festival yönetiminin konuyu ‘basit bir teknik mesele’ gibi görme ve geçiştirme eğiliminde olduğunu hayretle gördüm. Geçen sene sansürle cengaverce savaşan festivaller, bu sene ‘şartnamede yazıyor’ düzeyine atlamış. Konunun bizim açımızdan küllenmemiş ve çok net olduğunu anlatmakta zorlandım doğrusu.

Buyrun işte, sansüre karşı mücadelede sinemacıların yanında olduğunuzu göstermek için bir fırsat! Bir belgeselci bu dayatmaya karşı direnmeye karar vermiş. O direnen tek filmi yarışmadan atmak yerine, daha önce yıllarca yaptığınız gibi belgesiz göstermenin bedeli, Ankara gibi büyük bir festival için ne kadar ağır olabilir ki? Eh o kadarcık ağırlığı kaldıramıyor ve ufak bir riski dahi göze alamıyorsanız zaten geçmiş olsun, havuza epey yaklaşmışsınız demektir.’
 
HATIRLIYORUM’UN (BÎRA MI’TÊTIN)  HİKAYESİ

ROBOSKÎLİLER, üç nesilden bu yana ekonomik faaliyetlerinin büyük bir kısmını kaçak yollarla idame ediyor. Sınırların çizildiği yaklaşık 100 yıllık süreçte hep ölümler meydana gelmiş. En son 28 Aralık 2011 yılında TSK uçakları tarafından sınır ticareti yaptıkları sınır hattında 19’u çocuk, 34 kişi katledildi. Son 62 yıllık sınır ticaretine tanıklık eden Ahmet Encü, “Her şeyi ‘Hatırlıyorum’’ diyor.
2011 yılındaki katliamda 16 yaşındaki abisini kaybeden 14 yaşındaki Sinan, eve bakma sorumluluğunu üstlenmiş. Sinan’ı telaşla hüzünle, korku ile bekleyip yaşayan Sinan’ın annesi, yani Hayyam’ın bütün isteği oğlunu kaybetmemek. (KÜLTÜR SERVİSİ)

ÖNCEKİ HABER

İstanbul 1 Mayıs'ı Bakırköy’de kutlanacak

SONRAKİ HABER

'Kilis'e saldırıların bilinçli olup olmadığını bilmiyoruz'

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...