21 Nisan 2016 00:35

Veli ŞAHİN
Kayseri

İnşaat işinde çalışmak üzere, Kayseri’den Konya’ya gideceği gün görüşüyoruz İbrahim Ustayla. 20 yaşında evlendi, on altı yıldır evli. Askerlikten sonraki hayatını, “sömürü” olarak ifade ediyor. İki çocuk sahibi olan İbrahim Aslaner, sohbetimiz boyunca her lafını çocukları ve onların geleceğiyle bitiriyor. Arkadaşları iri yarı bir vücuda sahip olan Aslaner’e “Rambo” lakabını takmış. “Kavga olursa ben varım” dedikten sonra, “Tabii haklı bir kavgaysa” diye ekleyerek neden “Rambo” denildiğinin de ipuçlarını veriyor.

Çiftçilikten fabrikalara, fabrikadan inşaatlara uzanan hayat hikayesini gençliğinden itibaren konuşmaya başlıyoruz. Babasının dört yüze yakın keçi-koyun vb. küçükbaş hayvanları olduğunu söyleyen İbrahim usta, “Babam hükümet yanlısı bir adam, hükümete de benziyor. Ne hak var ne hukuk. Gençliğimde yanında çalışıyorduk ama ne sigorta yapıyordu ne maaş veriyordu” diyor ve bunun ardından köyü bıraktığını söylüyor. İbrahim Usta, “Ailemin dahi bana para için yaklaştığını görünce, kaderimi kendi elime almak umuduyla sigortalı bir iş için şehre geldim. İlk başta otelde çalıştım. Daha sonra fabrikalara girdim. Birçok fabrika değiştirip Yataş fabrikasında 3.5 yıl çalıştıktan sonra fabrika hayatına da son verdim” diyor. İbrahim Usta işçilik hayatı boyunca gördüklerinden vardığı sonucu şöyle anlatıyor: “Fabrikalar büyüdükçe sömürü de büyüyor.”

SENDİKA DENİNCE AKLA ‘PATRON’ GELİYOR!

Yataş fabrikasında üç buçuk yıl çalışmış olmasına rağmen işyerinde örgütlü Hak-İş’e bağlı Öz İplik-İş Sendikasının yöneticilerini görmediğini söyleyen İbrahim Usta, “Fabrikada herkes geçinebilmek için ek iş yapıyordu. Ben de hem fabrikada çalışıyor hem başka işlerle uğraşıyordum. Ancak patron zorunlu mesaiye bırakıyor, mesai ücretlerini ise üç ay sonra yatırıyordu. Çok zorluk çektim fabrikada. Sendika var dediler hiç görmedim” diyor. Sendika denilince artık işçinin aklına, “patron” geldiğini söyleyen İbrahim Usta, yaşadığı bir olayı şöyle anlattı: “Herkese kıyafet veriliyordu bana da verilmesi gerekti ama vermediler. Ben de sendikayı telefonla aradım, durumu anlattım. Bana, ‘Fabrika yönetimiyle çöz’ dediler. Böyle bir sendika olabilir mi? Sen ne işe yarıyorsun? Maaş kesintisi dışında işçi aklına gelmiyor bu sendikaların.”

KUTUPLAŞTIRICI SİYASETİ FABRİKALARA SOKMAYALIM!

Diyanet İşleri Başkanlığının yaptığı “Alevi ile evlenilmez” gibi açıklamalara ve milliyetçilik üzerinden fabrikalarda işçiler arasında artan kamplaşmaya da değinen İbrahim Usta, “Ülkemizde ne yazık ki çokça kutuplaştırıcı siyaset var. Mesela ülkemizde milliyetçilik, emperyalistlere karşı değil de ülkemizin içine dönük. Yabancı sermayeye ülkemizin peşkeş çekilmesine değil de, Alevi-Kürt gibi kendi halkımıza karşı milliyetçilik! Fabrikaya da bu fikir girince işçi mücadelesi bölünüyor. Kamplaştırıcı-kutuplaştırıcı siyaseti işçilerin birliği için fabrikaların içine sokmayalım” çağrısında bulunuyor.

İŞÇİ DÜŞMANLIĞININ NE OLDUĞUNU ÖĞRENDİKÇE KENDİMİ İŞÇİ MÜCADELESİNİN İÇİNE BIRAKTIM

Ülkenin dört bir tarafında işçilerin sömürüldüğünü ifade eden İbrahim Usta, kendini az da olsa özgür hissedebildiği bir alan olarak inşaat mesleğini seçmiş. Son dönemde tartışılan kiralık işçi bürolarına da değinen İbrahim Usta, çocuklarının geleceği için telaşlandığını söyledi: “Şimdi işçi kiralama yasası geliyor. Ben bugüne kadar her şeyimi, çocuklarım ve onların geleceği için feda ettim. Ama bu kölelik yasası çocuklarımın geleceğini elinden alacak.” Kıdem, sigorta, emeklilik vb. tüm işçi haklarının AKP döneminde eritildiğine dikkat çeken İbrahim, “İşçi ve emekçilere saldırı en çok bu zamanda görüldü. Karşı çıksak ‘terörist’ diyorlar. Artık bu ülkede yönetenler kolayı bulmuş; herkese ‘terör’, ’terörist’  diyerek yaptıkları şeylerin üstünü kapatıyorlar. Ama her ne derlese desinler bizim bu tarz işçi düşmanı yasalara karşı mücadelemizi yükseltmemiz lazım” diyor. “Sorun varsa işçiler neden mücadele etmiyor?” sorusunu kendine de yönelttiğini anlatan İbrahim Usta devam ediyor: “İşçiler kendi haklarını bilmiyor. Yeni gelişen yasalardan haberleri yok. Ben de bir zamanlar öyleydim. İşçi düşmanlığının ne olduğunu öğrendikçe, kendimi işçi mücadelesinin içine bıraktım.”

TAKSİM, SAKARYA, ÇANAKKALE DEĞİL; HER YERDE 1 MAYIS!

1 Mayıs İşçi Bayramı’nı hatırlatan İbrahim Usta, “Anlattığım sorunlara karşı bir araya gelebileceğimiz yer 1 Mayıs olmalı” diyor. Bazı sendikaların 1 Mayıs’ın içeriğini boşalttığı ve hamaset yaptığını söyleyen İbrahim Usta, “Türk Metal Sendikası, ‘Vatan için ter dökenler, vatan için can verenlerin izinde’ sloganı ile Çanakkale’ye çağrı yapıyor. Bu sendikanın bugüne kadar yaptığı tek şey, işçi düşmanlığı, bu düşmanlığını da vatan, millet söylemleri altında yaptı. Şimdi sormak lazım Türk Metal’e; özelleştirmeler olurken nerdeydin? Yabancı sermayeye peşkeş çekilirken ülkemiz nerdeydin? Vatan için ter dökmek dediğin; yabancı sermayeye, Türk patronuna hizmet etmek mi?” diyor.

Taksim, Sakarya, Çanakkale gibi tek merkezli 1 Mayıs çağrılarına işçilerin karşı çıkması gerektiğini vurgulayan İbrahim Aslaner, “1 Mayıs her yerde yaygın kutlanmalı. Kayseri’de Hak-İş örgütlü olduğu hiçbir işyerini Sakarya’ya götürmeyecektir. 1 Mayıs’ı göstermelik bayram haline getirdiler. İşçinin, ezilenin olduğu her yerde 1 Mayıs olmalı” diyerek işçileri tüm güçleriyle 1 Mayıs’a katılmaya çağırdı.

Evrensel'i Takip Et