25 Nisan 2012 14:28

Murat Gülsoy, edebiyat ve kutsal ruh

Murat Gülsoy’u geç keşfetmiş olmanın hüznünü yaşayarak yazılıyor bu yazı. Onlarca öykü, romanlar derken Can Yayınları’ndan çıkan Baba, Oğul ve Kutsal Roman’la kendisiyle tesadüfümüz gerçekleşmiş oldu. Aslında iyi bir edebiyat okurunun Gülsoy’la kendini buluşturamaması imkansız, keza o

Murat Gülsoy, edebiyat ve kutsal ruh
Paylaş
Sarphan Uzunoğlu

Barış Bıçakçı’nın içimizde “sıradanlığın fırtınaları”nı kopardığı zamanlardan geçiyoruz. Bir süredir “sıradanın öykücülüğü” benim için fazlasıyla mühim bir hal aldı. Gülsoy’un romanının başından sonuna selam çaktığı Oğuz Atay ise “hepimizin atası” olarak bir kenarda duruyor. Tüm bu bağlantıları neden mi kuruyorum? Murat Gülsoy, bir çağrışım edebiyatını koyuyor çünkü önümüze. Bazen Gollum, bazen Gandalf, kimi zaman da Yedi Uyuyanlar öyküsünden bir karakter (ki kendisi Kıtmir’dir, sakallı bir köpektir, ingilizdir) çıkageliyor.

Yazarın kafasında olup biteni algılamak için Türkiye’de psikoloji okuyanların inatla bilinçdışı dediği, ingilizceden çevirisi ise mutlak biçimde bilinçaltı olan naneyi iyi tanımlamak lazım. Yazar, id’ini Gollum’una saklamış durumda. Tüm erkeklik algısı, tüm kötülük algısı ve dahi kendine dair her şey (geçmişi, kırgınlıkları, kırıklıkları) Gollum dediği “iç sesi” ile arasında yaşanıyor. Kitabın tamamı da ‘id’in bastırılmasıyla geçiyor denebilir. Durun, durun! Bu kitap bir erkeğin cinselliğiyle başa çıkma kitabı değil elbette…

Baba, Oğul ve Kutsal Roman orta yaşlı bir erkeğin tüm endişelerini bir arada barındırıyor. Aklından çıkaramadığı, belki de çıkarmadığı, bir aşkı (bir erkeğin kendini nasıl kullandırdığı ya da bir kadının acısından nasıl faydalanmak istediğini) gözler önüne seriyor. Yıllar sonra ortaya çıkan “umutsuz aşkından” hayatta sahip olamadıklarını bekliyor: Bir çocuk, bir sevgili, şefkatli bir sevişme vs. Sonuncusu konusundaki ihtirasını en çok da Gollum dışa vuruyor.

Gülsoy’un Saatleri Ayarlama Enstitüsü ve Ahmet Hamdi Tanpınar sevdası ise sahiden takdir edilesi. Kendi kitabındaki kahramanların her birini Tanpınar’ın kahramanlarıyla mukayese etmesi de belki de bundan. Tanpınar yazarın yetiştiği bir tekke gibi, Oğuz Atay da sanki üst devrelerden “ağabeyi”. Kitabın dönüm noktalarından birinin de Tanpınar’ın Aşiyan’daki mezarının başında gerçekleşmesi bu yüzden sürpriz değil.

Yazarın “eski sevdiğine” olan sevgisini bir Fransız Lisesi’nde okuyan genç bir kadına  (Merve) dair umutları ve sevgisiyle değiş tokuş ettiği bölümler ise psikolojik bir incelemeye değer. Erkeklerin genç kadınlarda kendi gençliklerini mi yoksa gençken sevdikleri kadını mı aradıkları (onu kaybettilerse) sorusu ise insanın ağzının ucunda asılı kalıyor. Hikayenin diğer tarafında da “baba sıcaklığı arayan” bir kız var; ancak bu sefer hikayede roller değişiyor. Hakikatlerle adamı yüzleştiren genç kadın oluyor.

ZEKANIN EDEBAYATLAŞMASINA İYİ BİR KANIT

Romandaki en garip bölümleri sorgu sahneleri. Tatili yazarın karıştığı bir cinayet yüzünden “ertelenen” polisin fazlasıyla sıradan öfkesi, Gülsoy’un zekasıyla birleşince ortaya sanki “Behzat Ç.” tarafından sorgulanan masum biri çıkıyor. Bir şüphelinin gözünden diziyi izlemek gibi geçip giden sayfalar boyunca yazarın (kahraman olan) psikolojisinin içine girmek fazlasıyla büyük bir keyif veriyor insana.

Romanın adı ne ifade ediyor derseniz durum bambaşka, “baba, oğul ve kutsal ruh” meselesine ironik bir gönderme yapan Gülsoy, edebiyatın tıpkı din gibi kutsallaştırılmasına çağdaş türkiye edebiyatı tarafından bir cevap veriyor. Elbette kitapta babalar, oğullar, kızlar var. Geçmişindeki, geleceğindeki her şeyle hesaplaşan bu yazarı (Gülsoy’un kendine yakın biri olarak değerlendirdiği), bazen Olric sınıyor bazen Gollum; ama onu sınayan şey aslında hayatın ta kendisi. Gülsoy’un romanı kendine bakıp kendiyle konuşma olarak da adlandırılabilir. Kendini kapayan ve korumak isteyen birinin sıradanlığın ortasında bile korkularından ve zayıflıklarından kaçamayacağına dair bir kanıt sanki bu roman. Türkiye’de zekanın edebiyatla birleştiğinde neler yapacağına iyi bir kanıt arayanlar kitabı kaçırmasınlar, Gülsoy’u takip edebilecekleri diğer mecra ise http://muratgulsoy.wordpress.com/ adresi.

ÖNCEKİ HABER

Roboski için 120 gündür adalet yok

SONRAKİ HABER

Savaşa ve sömürüye hayır diyecekler

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...