19 Nisan 2016 05:58

Bu savaş kimin savaşı?

AB, ABD, Japonya ve Çin arasında çelik pazarına hakim olmak için devam eden rekabette işçiler alet ediliyorlar.

Paylaş

Serdar DERVENTLİ
Köln

IG Metall Sendikası, “Geleceğimiz çelikten bir kalbe sahiptir” (Unser Zukunft hat ein Herz aus Stahl) sloganı altında 7 ve 11 Nisan günleri yaklaşık 45 bin çelik işçisini protesto eylemlerine çağırdı.
7 Nisan günü Salzgitter’de 4 bin işçinin katılımıyla başlayan eylemler, 11 Nisan günü Duisburg’da 16 bin, Dillingen, Völklingen, Neukirchen ve Saarbrücken’de 20 bin, Başbakanlık önünde 2 bin 500 çelik işçisinin katılımıyla devam etti. Ayrıca Bayern, Hessen ve Thüringen eyaletlerindeki küçük çelik fabrikalarından da işçiler eylemlere katıldı.

‘İŞİMİZ, GELECEĞİMİZ İÇİN MÜCADELE EDİYORUZ’
Almanya’nın değişik kentlerinde eylemleri izleyen muhabir arkadaşlarımızın ilettikleri notlarda olduğu gibi söz konusu fabrikalarda çalışan okurlarımızdan gelen izlenimlerin ortak yanı şuydu; işçiler ‘İşimiz ve geleceğimiz için mücadele ediyoruz’ diyorlardı.
Birçok fabrikada aynı aileden dördüncü, beşinci kuşak Alman işçiler, ikinci ve henüz meslek eğitimi yapan üçüncü kuşak Türkiye kökenli göçmen işçilerin hepsinin kaygısı aynıydı. Fabrika kapanırsa ne olacak? Özellikle Ruhr Havzası’nda birçok çelik fabrikasının, madenlerin kapanmasının neye mal olduğu ortada. İşsizlik yüzde 20’lerde seyrederken birçok şehrin değişik semtleri neredeyse oturulamaz durumda; tamir edilmeyen yollar, sıvaları dökülen okullar, boşalan, harabeye dönüşen fabrikalar ve çevresindeki yerleşim bölgeleri…
Fakat “İş ve gelecek için mücadele etmek böyle mi olur” diye sormadan edemiyor insan. Almanya’nın on bölgesinde binlerce işçi ellerinde Çin çelik tekellerine, AB’nin ve Almanya’nın çevre yasalarına karşı pankart ve dövizlerle yürüyorlar...

DUİSBURG VE DÜSSELDORF FARKI
İlginç bir ayrıntı ise şu: Duisburg’da 16 bin çelik işçisinin iş saati esnasında yaptığı protesto eyleminde Sendikalarının Başkanı Jörg Hoffmann’ı ve SPD Genel Başkanı, Başbakan Yardımcısı ve Ekonomi Bakanı Sigmar Gabriel’i dinlerlerken TKS Şefi Andreas Goss ve diğer bütün yönetim kurulu üyeleri de işçilerin arasındaydı.
Haberi büyük bir iştahla, , “işçiler ve patronlar omuz omuza” diye veren “Handelsblatt” (HB) gazetesi, “Andreas Goch, ev sahibi olmasına karşın bugün kürsüye çıkmadı, o işçileri, sendikacıları ve bakanı dinlemeyi tercih etti. Çünkü Goss, bugün onlarla Almanya’nın çelik üretim merkezi olarak korunması fabrikanın önünde buluştu” dedi.
Gösterinin yapıldığı yerden on, on beş kilometre ilerde, Düsseldorf’ta ise IG Metall ve NRW Metal İşverenleri Birliği ile ikinci tur TİS görüşmeleri için bir araya gelmişlerdi. IG Metall’in yüzde 5 talebine patronlar yüzde 0.9 ile yanıt verdi. Metal patronları, otelin önünde biriken 400 metal işçisinin iş saatinde gösteri yapmalarını, “gerginliği artırmakla” suçladı.
Duisburg ve Düsseldorf arasında on, on beş kilometre mesafe olsa da gerçekte iki sınıf arasındaki farkı da ortaya koyuyordu. Patronların ağzından konuştuğunuzda, onların çıkarı için binlerce işçiyi sokağa çıkardığınızda hiçbir sorun yok ama işçiler kendi talepleri için birkaç yüz kişiyle (Ki bunların zaten neredeyse hepsi işten muaf temsilcilerdir) bir araya geldiler mi bu büyük bir sorun olur…

IG METALL NE İSTİYOR, NE SAVUNUYOR?

IG Metall Genel Başkanı Jörg Hoffmann Duisburg’da ve sendikanın merkezi kasadan sorumlusu Jürgen Kerner Berlin’de yaptıkları konuşmalarda en berbat iş birlikçiyi fersah fersah geride bıraktı. Çin’den AB’ye ihraç edilen çeliğe ceza gümrüğü uygulanmasını talep eden Hoffmann ve Kerner “Eğer Çin, serbest piyasa ekonomisinden yanaysa o zaman bunun kurallarını yerine getirmeli. Serbest piyasada devlet destekli üretim olmaz. Bu durumda AB ve Almanya’da siyasi sorumluları göreve çağırıyor ve durumu çözmelerini istiyoruz. AB’de ceza gümrüğü yüzde 13.8 ila 16 arası uygulanırken bu miktar ABD’de yüzde 266 düzeyinde. İşte alınması gereken tutum bu” dediler.
Diğer yandan AB ve Almanya’nın uyguladığı “sert çevre koruma yasaları” nedeniyle Alman/Avrupalı çelik üreticilerinin rekabet gücünü kaybettiğini ileri süren Hoffmann ve Kerner ikilisi, “Alman çelik üretimi çevre dostu bir üretim tarzında gerçekleşiyor” diyor. IG Metall, çelik üretiminde çevreye salınan karbondioksit emisyonu için çelik tekellerinden para alınmamasını, yenilenebilir enerji teşvik için herkesten alınan destek vergisinin alınmamasını talep ediyor.
Bu talepleri ileri süren sendikacılar çevre sağlığı konusunda neden ciddi değiller, binlerce çelik işçisi ve ailesinde ortaya çıkan kanser ve diğer solunum yolu hastalıklarının sorumlularını neden hâlâ koruyorlar?! Bütün vatandaşın enerji harcamaları artarken neden tekellerin tek cent vermesini bile istemiyorlar?! Çinli çelik tekellerine ceza gümrüğü uygulandığında ve bunlar mallarını satamadıklarında Çinli işçilerin işsiz kalması mı IG Metall’in önerdiği çözüm yolu?!
Başka çözüm yok mu? TKS ve diğer çelik tekellerinin kârlı çalışmaları IG Metall’in sorunu mu? Neden haftalık çalışma sürelerinin tam ücret ve personel karşılığı 30 veya çelik iş kolunda 25 saate düşürülmesi gündeme getirilmiyor. Neden tekellerin kârları için on binlerce işçi alet ediliyor?
Tekeller dünya pazarlarında savaşıyorlar, milyonlarca işçi ve emekçi ise bu savaşta kurban ediliyorlar. ‘Dünyanın en büyük iş kolu sendikasıyız’ diye övünen IG Metall’in, diğer ülkelerin sendikalarıyla birlikte enternasyonal bir strateji belirleyip bütün çelik işçilerinin çıkarlarını gözeten bir çizgi izlemek neden aklına gelmiyor?!
Bu sorular ister istemez önümüzdeki ay ve yıllarda daha fazla gündeme gelecek, getirilmesi de gerekiyor. Yoksa madenlerin kapatıldığı dönem gibi ‘işçi patron el ele’ tutumu hakim olursa çelik işçilerinin sonu da madencilerden farklı olmayacak.

BİZ BU FİLMİ İZLEDİK Mİ NE?!
Son 35 yıl içinde madenlerde çalışanların yüzde 97’si işten çıkarılırken demir çelikte ise yüzde 70’i işten çıkartıldı. Madenler adım adım kapatıldı… O dönemde benzeri gösteriler yapılmıştı. Güney Afrika vb. ülkelerden ülkeye gelen kömür çok ucuzdu ve Almanya’da çıkarılan kömür bununla rekabet edecek durumda değildi.
Devlet kömür şirketlerine yüz milyonlarca mark/avro yardım etti. Bir kömür işçisinin eline geçen yıllık gelir 40-50 mark olduğu dönem devlet kömür şirketlerine işçi başına yıllık 70 bin mark sübvansiyon veriyordu.
Sonunda ne oldu? On binlerce madenci tazminat alarak veya erken emekliye ayrılarak işten çıktılar. Maden şirketleri isimlerini değiştirerek başka alanlarda faaliyetlerini sürdürüyorlar. Evonik bunlardan sadece biri…
Benzer bir durum demir/çelik iş kolunda da yaşanıyor. Krupp, Thyssen, Mannesman, Hoesch ve diğer çelik devlerinden kaçı bugün ayakta?
Yıllar önce, çelik sektöründe işten atmalar başladığında, “Çelik iş kolunun ayakta kalması için kaliteli çelik üretimine geçilmesi zorunluluk. Kaliteli çelik üretiminde bu kadar işçiye ise gerek yok” denilmişti. Yıllarca erken emeklilik uygulamasıyla on binlerce çelik işçisi çalışma yaşamının dışına itildi. Çelik tekelleri yerine bütün yük toplumun sırtına yıkıldı; Aynı madencilerde olduğu gibi.

TATA VE TK BİRLEŞECEK Mİ?
Bugün Almanya’nın en büyük çelik tekeli olan ThyssenKrupp Stell (TKS), dünya çelik pazarında yerini korumak için en son büyük hamlesini bir süre önce yaptı; Brezilya ve ABD’de satın aldığı ve yeni kurduğu çelik fabrikalarıyla bu pazarlara girme hayali kısa sürede hüsranla sonuçlandı. 12 milyar avro (Önümüzdeki yıllarda bu miktar daha da artacak) ilk etapta zarar edildi.
Bunun faturası tekelde çalışan bütün işçi ve emekçilere çıkartılırken ThyssenKrupp patronları, “Çelik artık şirketimizin ana dayanağı değildir” açıklamasını yaptı. TKS, savaş gemileri ve deniz altıları, yürüyen merdiven/asansör ve bütün bu alanlara yönelik teknik hizmet vermeye ağırlık veriyor.
En son olarak ise TKS’nin çelik bölümünü Hindistan menşeli TATA Holdingin çelik bölümüyle birleşmesi için görüşmelerin devam ettiği basına yansıdı. Federal Hükümet “Deutsche Stahl AG” (Alman Çelik AŞ) adı altında Alman sermayesine ait bütün çelik işletmelerinin birleşmesi yönünde baskı yapıyor. İster TATA ile birleşme ister “Deutsche Stahl AG” kurulsun hiçbir yöntem çelik işçilerinin işyerlerinin güvenceye alınması anlamına gelmiyor. Her iki yönelimde de binlerce çelik işçisi işini kaybedecek ve sermaye aradan sıyrılıp palazlanmasını sürdürecek.

ÖNCEKİ HABER

Türkiye’nin 1 Mayısı dünyanın ‘bir’ Mayısı’na bağlıdır

SONRAKİ HABER

Prof. Dr. Ali Kocabaş: Termik, insan sağlığını tehdit ediyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...