19 Nisan 2016 00:11

Onlar en iyi takımlar, onlar şampiyonlar

Avrupa Ligi, La Liga, Kral Kupası derken Atletico, gözünü Şampiyonlar Ligi’ne dikti ve karşısında Benfica karşısında zorlanan Bayern Münih olacak

Paylaş

Eren LOĞOĞLU*

Dilimize pelesenk olan Şampiyonlar Ligi marşının Türkçe sözlerinden birkaçı başlıktaki. Salı günleri ‘Bir Demet Tiyatro’ sonrası veya çarşambaları Anadolu lisesinde yarım gün ders yapıldıktan sonra eve dönüp beklenen ve saati asla değişmeyen, 21.45 maçlarının müziği. Birçok reklamda duyduğunuz Hallelujah’ın yaratıcısı, klasik müzik bestekarı George Frideric Handel’in insanlığa bir başka hediyesi. Hatta 24 Eylül 1957’de Avrupa’nın en büyük stadı Camp Nou’un açılışı Handel’in Messiah oratoryosu ile yapılır. Barcelona Legia Varşova’yı hazırlık maçında 4-2 yener.  

BU ANI DONDURMAYA YETMEDİ NEFESLERİ
Barça demişken, ocak-şubat-mart ve üç güne bir maç, 39 maç yenilmeme rekoru derken yoruldular. Nefesleri yetmedi. MSN’e fazla bel bağlamak zorunda kaldılar. Geçen sezonki üçlemede kenardan ciddi katkı veren Xavi-Pedro’dan yoksundular. Luis Enrique 2014-15 sezonunun ilk yarısı çok rotasyon yapıyor diye eleştirilmişti ama nisanda takımın diri kalmasını sağlamıştı stratejisi. Bu seneyse transfer yasağının etkisiyle ağustostan ocağa aynı isimleri kullanıp çabuk yıprattı. Arda+Aleix de kalan bölüm beklenen katkıyı vermeyince son 15 günde Alba, Pique, Busquets, Messi ve Neymar’da çok ciddi bir fiziksel düşüş gözlemlendi. En göze çarpan 5 maç gol atamayan ve kendini geriye atıp dripling yapmaktan imtina eden Messi’ydi. Güney Amerika gazeteleri Arjantin’de sakatlandığını ancak oynamak istediğini söyleyip durdu. Vicente Calderon’da penaltıya sebebiyet veren ve Xavi sonrası sadece kaptan değil takım lideri rolüne soyunan Andres Iniesta’nın otobüsteki gözyaşları Barça’daki hayal kırıklığının özetiydi. Her futbolcu kaybedince gözyaşı dökmez öyle kolay kolay, bu iş profesyonel işidir denir ama 4 Şampiyonlar Ligi, 1 Dünya Kupası, 2 Avrupa Şampiyonası, 7 La Liga, 3 Kral Kupası kazansan da, kaybettiğin gün ağlayabiliyorsan Iniesta’sın işte. Barça üst üste iki üçleme yapma ve tarihin en iyi takımı tartışmalarına katılma fırsatını kaçırdı. Tarihte Şampiyonlar Ligi’ni arka arkaya iki sezon kazanan yok ve bunu Şampiyon Kulüpler Kupası’nda son başaran Sacchi’nin AC Milan’ı. (1989-90) Yani Van Basten, Gullit, Rijkaard’lı efsane takım. 4 senede 14 kupa kazanan Guardiola Barça’sının (2011 zirvesi) yanına yaklaşan hâlâ görünmüyor yakın dönemde ve ne ilginçtir ki bu sezon başarısız kabul edilmesine ramak kalan Luis Enrique lig + kupa dublesi yapabilirse ikinci sezon bitimi karşılaştırılınca Pep’in dönemiyle kupaları eşitlemiş olacak. Ve belli mi olur belki de kalırsa üçüncü sezonunda tekrar buradan güç alarak 2008-11 arasındaki takımın başardıklarını geçmeye çalışacak, Messi, Neymar, Suarez ile.

YORULMAZLAR: ATLETICO DE MADRID
Şimdilik son sözü söyleyen Cholo lakaplı günümüzün en iyi teknik adamı Diego Simeone ve onun yorulmaz Atletico’su. Tıpkı 2010’da yenilmez denilen Barça’yı durduran Mourinho ve Inter’i gibi. Aralık 2011’de Simeone, Manzano’dan takımı aldığında Atleti ligde 10. sıradaydı ve Manzano’nun yer aldığı son Real Betis maçındaki 18 oyuncunun 12’si Mayıs 2014’te Camp Nou’da La Liga şampiyonluğuna uzanırken kadrodaydı. Arjantinli antrenörün neyi başardığını buradan rahatlıkla okuyabiliriz. Sadece Real Madrid ve Barcelona’ya kafa tutması, zaman zaman imkansız gibi gözükse de onları geçmesi, kazanan bir kültür oluşturması, Atletico tarihinin en başarılı zamanına imza atması, Madrid derbilerinde artık favori takım olması değil, sağlıklı ve sürdürülebilir bir üstyapıyla ve belirli bir ekonomiyle dünyanın en iyisi olmak için yarışılabileceğini kanıtlaması asıl mesele. Futbol penceresinden bakacak olursak sürekli her maça final gibi motive ettiği birtakım oyuncularını elden çıkarıp yıprananları yenileyerek, yeni isimlerle kadroyu takviye edip onların ısınma turuyla geçen sezonu nadasta geçirdi ve bu sezon tekrar adını zirve mücadelesine yazdırdı. Chelsea’de varlık gösteremeyen Filipe Luis’e kazandırdığı kimlik, Augusto, Carrasco, Gimenez gibi başarılı transferler, Oblak, Griezmann gibi elit seviyeye çıkarabileceği isimlerin tespiti ve en önemlisi her oyuncu makul bedellerle alıp gelişimlerine hızlı bir biçimde yardımcı olmak, kendi felsefesi çerçevesinde. Her iki maçından birinde gol yemeyen, Godin’i geçilmez bir stopere dönüştüren ve yanında oynayan 20 yaşındaki oyuncunun ismine bakılmaksızın sırıtmasına engel olan bir sistem. Juanfran’a, Gabi’ye geç de olsa İspanya’da hak ettiği değeri elde ettiren, altyapıdan Koke, Saul gibi yıldızlar çıkarıp onlara şans veren bir anlayış. El Nino Torres’e bile eski günlerinden izler yaşatabilen bir savaşçı Cholo ve her türlü övgüyü fazlasıyla hak ediyor yaptıklarıyla.

KATALAN GUARDIOLA REAL’İ DURDURABİLECEK Mİ?
Avrupa Ligi, La Liga, Kral Kupası derken şimdi de gözünü Şampiyonlar Ligi’ne dikti ve karşısında Benfica karşısında zorlanan Bayern Münih olacak. Barça’ya karşı ikinci maçta uyguladığı geriye yaslanma ve rakibin bek bölgesine uzun top atıp Carrasco ile topu indirerek savunmayı eksik yakalama planını (Daha önce Raul Garcia ile de benzerini yapmıştı Tata Martino zamanı) Guardiola’nın takımına karşı deneyecek mi? Costa, Coman, Müller, Ribery, Robben gibi topla rahat ilerleyen ve alan açan isim fazlalılığını nasıl kompanse edecek? Cevabı bilinmeyen çok soru var. Geçen sene finalde Juventus ile kaybeden Arturo Vidal’ın kupayı ne kadar çok istediği çeyrek finalde iki gol atmasından görülüyor. Barça’ya ŞL almak için geldim diyen Arda’nın talihsizliğine ne demeli peki! Zidane’ın kontrolünde sessiz sakin ilerleyen Real Madrid’in Atletico ve Bayern’in bir adım gerisinde kaldığı söylenebilir dikkat çekme açısından. Ama istatistikler öyle söylemese de son dönemdeki kritik maçlarda Simeone ve Guardiola’ya karşı psikolojik bir üstünlüğü olduğu söylenebilir. Kulübün genlerinde yoktan var etmek ve kazanmak mevcut her daim. Manchester City ile eşleşmeleri de bunun yolunu açtı. Kendi liglerinde ilk ikinin dışında kalan Roma, Wolfsburg, daha önce Schalke, Apoel, Tottenham gibi takımlarla kurada denk gelmeleri şansın ötesinde bir yoruma ihtiyaç duysa da gazetelerin ve yazarların köşelerine hâlâ taşınmış değil. Deplasman karnesi çok zayıf olan Alman takımının direncini Ronaldo ile kırmak öz güvenleri daha bir tazelemiş gibi duruyor ve bu geri dönüş hikayesini satmak konusunda onlardan daha iyi bir kulüp bulmak zor! Mutlaka Pep iki seneki önceki hezimetin rövanşı için Real’e karşı ellerini ovuşturuyordur, Atletico’dan yakasını kurtarabilirse. PSG, City karşısındaki büyük hüsran sonrası Zlatan’ın ayrılığının yanı sıra Blanc’a da yol verecek makaleleri düşmeye başladı.

SERİLERİN BİTMEK GİBİ BİR EĞİLİMİ VARDIR
Futbolun yazılı olmayan kurallarından biridir; diğerine bariz üstünlük kuran takım mutlaka bir yerde tökezler. Atletico Real’i, Real Barça’yı, Barça Atletico’yu bu sebepten eleyemez önermesi bir kere daha doğrulandı. Geçen sezon Real Atletico’yu 7 maç üst üste yenemeyip sekizinci maçta kazanarak tur atlarken bu sezon da Barça Atleti’yi 7 maç üst üste yenip sekizinci de yenilerek elendi. Serilerin kritik yerde bitmek gibi bir eğilimi de hep olmuştur. Sporun ruhu, doğası bu.  Onlar en iyi takımlar, onlar şampiyonlar demiştik yazının başlangıcında. Format artık bu ligi şampiyonların ligi olmaktan çıkardı ve en güçlülerin, hayatta kalacak kadar kuvvetlilerin arenasına çevirdi. Bir bakarsınız her tahmin tepetaklak olur ve sırf Guardiola gene Şampiyonlar Ligi kazanan takıma gitti desinler diye City kazanıverir kupayı kimselere çaktırmadan.

[email protected]

ÖNCEKİ HABER

Başkentin yakın tarihine bir tanıklık: Ankaralamalar

SONRAKİ HABER

Hrant Dink davası bugün başlıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...