18 Nisan 2016 00:57

1 Mayıs’ a herkesi birleştiren bir tarzda hazırlanmalıyız

2016 1 Mayısında “savaşa karşı barış” demek için, ille de savaş diyenlere inat alanları doldurmak bu yüzden önemlidir.

Paylaş

İsmet MEYDAN
BES Ankara 1 No’lu Şube Başkanı

2016 yılı 1 Mayısını bir önceki yılın 1 Mayısı ile karşılaştırdığımızda kısa sürede ülkemizde her açıdan ne kadar kötüye gidiş yönünde değişiklikler yaşandığını ve bu gidişin bir çok kesimde umutsuzlukları büyüttüğünü görüyoruz. 

Geçen yıl 1 Mayısının ilk akla gelen ve bu yıl ile kıyasladığımızda bugüne göre  olumlu tarafı, 7 Haziran seçimine az bir zaman kalmış olmasıydı ve tüm ötekileştirilenlerde, işçi ve emekçilerde, yoksullarda, barıştan ve demokrasiden yana olanlarda, hatta 2013 Newrozu ile başlayan barış sürecine karşı olan ve tereddütle yaklaşanlarda dahi bir umut havası vardı. Çünkü, 13 yıldır yalanlarla sürdürülen haramilerin iktidarı tamamen son bulmasa da önemli bir kırılma yaşayacağı beklentisi, yukarıda sayılan kesimlerde mevcuttu. İki yıldır süren çatışmasızlık sürecinde ölüm yoktu, çoluk çocuk demeden bodrum katlarında insanlar ölmüyordu, göz yaşı yoktu, anneler ağlamıyordu, yıkım yoktu, halkın evleri top ve havan atışlarıyla yıkılmıyordu. Savaşın halka yansıyan ekonomik faturası da Kürt illerinde az da olsa hafiflemişti. En önemlisi de Suruç, Diyarbakır ve Ankara katliamları olmamıştı. Ekilmiş olan barış umutlarını daha da büyütmek için 1 Mayıs’a  coşkulu bir şekilde gidilmişti. 7 Haziran seçimlerine doğru tüm kaos ve provokasyon yaratma girişimlerine rağmen başarılı bir sonuç alınacağından herkes emindi. İşte yeniden, 2016 1 Mayısında “savaşa karşı barış” demek için, ille de savaş diyenlere inat alanları doldurmak bu yüzden önemlidir. 

8 Haziran 2015 sabahında işyerlerimize gittiğimizde; 13 yıldır iktidarı elinde bulunduran sermayenin en işbirlikçi, en gerici hükümetinin her reform dediğinde acaba bizi ne bekliyor diyerek, hop oturup hop kalkan kamu emekçileri, işçiler rahat bir nefes almışlardı ve uçurumun kenarından döndüklerini düşünmüşlerdi. Yüzler gülüyordu, çünkü işbirlikçi iktidar reform dediği her yıkım yasasını rahatça Meclisten geçiremeyecekti. Sürekli gündemde tuttuğu kıdem tazminatının fona devredilmesi, kiralık işçi büroları, 657 sayılı yasada değişiklik, esnek ve kuralsız çalışma düzeni ile daha fazla kölelik ve sömürüyü rahatça dayatamayacaktı. İş cinayetleri bu kadar olmayacak, önlemler alınmak zorunda kalınacaktı. Kadın cinayetleri, taciz ve tecavüzleri, çocuk istismarları cezalandırılacaktı. En azından bu kadar kolayca savunamayacaklardı. Eğitimin dinselleştirilmesi ve laikliğin tamamen yok edilmesine karşı durulacaktı. Çevre ve doğanın talanına devam edemeyeceklerdi. Geçen yıl 1 Mayıs’a giderken 8 Haziran sabahında yüzlerimizin güleceğini  bu yüzden biliyorduk ve coşkuluyduk. İşte, 2016 1 Mayısında emek sömürüsüne, kadın cinayetlerine, tecavüzlerine, çocukların cinsel istismarına, her türlü gericiliğe, çevre ve doğanın talanına karşı alanları doldurmak bu yüzden daha da önemlidir. 

UMUDU HİÇ KAYBETMEMEK, TALEPLERİMİZİ HEP BİRLİKTE HAYKIRMAK!

Tarihin tekerleği her dakika, her saat,  her gün, belki 14 yıl ileriye dönmeyebilir, patinaj yapabilir.  Yavaşlayabilir. Ama bugüne kadar tarihin tekerleğini sürekli ileriye doğru kim döndürmüşse bugün de yine omuz verme görevi onlarındır. Yani işçi ve emekçilerin, ileri kadroların, sendikaların, düzenin en fazla ezdiği kesimlerindir. İşçi sınıfının dostlarınındır,  onların dertleri ile dertlenenlerindir. Yaşam hakkı savunucularınındır.  Her türden sömürüye karşı mücadele edenlerindir. 

Bu nedenle; 2016 1 Mayısını küçük hesaplara, kaprislere, alan tartışmalarına kurban etmeden durduğu yerin farkında olan ve olmayan herkesi birleştiren, birlikte alanlara çıkaran bir tarzda hazırlanmalıyız. 2023 hedefi safsatası ile halkı kandıranların, muhalif kesimlere bunca baskı ve şiddet uygulamasına, tüm barışçıl eylemleri terörize etmelerine, korku yaymalarına, bizleri birbirimize karşı düşmanlaştırmalarına inat alanları doldurarak umutlarımızı yeniden büyütmek ve yönetenlerde moral bozukluğu yaratmak gerekir. 

TAKSİM TARTIŞMASI SORUNLARI GÖRMEZDEN GELMEKTİR

Her 1 Mayıs öncesi yapılan Taksim tartışmaları sadece İstanbul ve çevresi için değil, başka bazı illerde de yapılır, kimi gruplar İstanbul’a gidilmesi yönünde organizasyonların yapılarak mutlaka Taksim’e girilmesi gerektiğini savunurdu. Bu gruplar işin kolayına kaçarak bulundukları yerlerde, mahalle ve semtlerden, işçi havzalarından daha kitlesel katılımlar için çalışmalar yürütülmesi yerine işin sansasyonel ve macera yönünde olmuşlardır. Bu 1 Mayıs öncesinde de ne yazık ki yine sınıf mücadelesinde onurlu bir geçmişi olan DİSK, bu anlayışların ısrarına yenilmiştir. Aynı kararı almış bulunmaktadır. Bu aslında, Türkiye işçi ve emekçilerinin yığınla sorunu varken bunu görmezden gelmektir, sorunları sahiplenmeme ve mücadele konusunda önderlik etmekten kaçmak demektir. Bugün en önemli sorun olan kıdem tazminatı, kiralık işçi büroları, taşeronlara kadro, savaş, iş cinayetleri, tecavüz ve istismarlar konusunda  ülkenin her yerindeki işçi ve emekçileri birleştirmek için çaba harcamamaktır.

1 Mayıs’ın  resmi tatil olması elbette bir kazanımdır, ancak bugünün kendileri için resmi tatil  olduğunu bilmeyen ya da bildiği halde çalışmak zorunda bırakıldığı için kutlamalara katılamayan o kadar çok tekstil ve organize sanayi işçisi var ki, işte onların bu kuşatılmışlığını kırmalarına yardımcı olmak, patronlara “Bugün çalışmamak benim hakkımdır, bugün işçilerin birlik, mücadele ve dayanışma günüdür, benim alanlarda olmam gerekir” demesini sağlamak sendikaların değilse kimin görevidir. Bu anlatılan durum, 1 Mayıs hazırlıkları sırasında işçilerin yoğun olarak bekledikleri dolmuş ve otobüs duraklarında bildiri dağıtımlarında işçilerin kimi yerde sitemle, kimi yerde adeta patronlarına isyan edercesine dile getirdikleri ve bir çoğumuzun tanık olduğu şikayetleridir. Tüm bu sorunlar önümüzde dururken alan fetişizmine yenilen karar alıcılar, o gün sadece daha alana doğru hareket edemeden ilk toplanma yerlerinin ve genel merkezlerin dibinde yaşanacak müdahaleleri, çoğunluğu yandaş ve satılmış basın ve medya aracılığı ile en geniş kamuoyuna -aslında 1 Mayıs alanlarında olması gereken kesimlerin alanlardan uzak tutulmasına- iktidarın ekmeğine yağ sürecek biçimde nasıl duyuracaklarını geçmiş 1 Mayıslardan bilmiyorlar mı?

10 EKİM’DE YARIM KALAN SÖZÜMÜZÜ DAHA SÖYLEMELİYİZ

10 Ekim mitinginin teması ve o gün için hep birlikte haykıracağımız talepler çok önemli idi. Ülkede barış, demokrasi ve emek mücadelesi yürütenlerin, ablukaların başladığı bir dönemde Ankara’dan yükselteceği ses, üzerimize çökmekte olan karamsarlığı dağıtacaktı. Sonrasında yaşanan çatışma ve katliamlar olmayacaktı. Kadın, yaşlı, çocuk ve bebek demeden insanlar ölmeyecekti. İşte yönetenler bunu gördükleri için bu katliamı planladılar. Bizlerin söyleyeceği sözü yarım bıraktırdılar ve bugün geldiğimiz noktada, en küçük muhalif bir söz ya da davranışın, kamu işyerlerinde, fabrikalarda hak aramaların  sosyal medya paylaşımlarının hapis, baskı, sürgün ve işten atmalarla cezalandırıldığı bir dönemden geçiyoruz.

Evet işte bu nedenlerle, 10 Ekim’de yarım bıraktığımız sözümüzü daha geniş kesimlerle birlikte, daha güçlü bir şekilde söyleyeceğimiz gün bu 2016 1 Mayısıdır. Hiçte öyle şunlar bizim olduğumuz alana gelmesin, bunlarla yan yana durmayız, şunlar bize bunu dediler deyip tamamen sendikal rekabeti derinleştiren, yaşananları kişiselleştiren, sınıf mücadelesini birleştirmeye en ufak bir katkısı olmayan tutumlardan vazgeçmek gerekiyor. Hele ki, Ankara bu açıdan daha da önemlidir. Genel merkezlerin yerellerde ki platformlarda kimlerle yan yana gelineceği ya da gelinmeyeceğini belirlemek, yazılar göndermek  görevi değildir. 1 Mayıs alanları bütün işçi ve emekçilerindir. Yaygın ve yoğun bir kutlama için çağrı yaptıktan sonra dönüp arkasından kimlerle yan yana gelmeyeceğimizi belirlemeye çalışmak, tartışmak ve bundan dolayı restleşmek anlaşılır bir durum değildir. Bizlerin mücadelesini karalayan ve karşıtlık üzerinden sendikacılık yapmaya çalışan üst yapılar, sendikacılar varsa -ki var- bizimle aynı alana gelmek istiyorlarsa gelsinler. Bu çelişkilerini kendi tabanlarına anlatmak onlar için zor bir iş olmalıdır. Bırakalım onlar bunu anlatmakta zorlansınlar. Biz, KESK içinde bunu tartışarak enerjimizi kaybetmemeliyiz.

2016 1 Mayısının, yaşamakta olduğumuz tüm olumsuzlukları ters yüz edecek birleştirici bir etki ve sınıf mücadelesini ilerletecek katkı sağlamasını dileyerek Türkiye işçi ve emekçilerinin 1 Mayısını kutluyorum. 
Yaşasın işçi ve emekçilerin birliği, halkların kardeşliği.

ÖNCEKİ HABER

İMES işçileri 1 Mayıs'ta Güvenceli iş ve barış istiyor

SONRAKİ HABER

Prof. Dr. Levent Köker:CHP’nin yeri göğü inletmesi gerekirdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...