18 Nisan 2016 00:53

'Kömür karası ekmeğimize göz koyuyorlar'

Yeni Çeltek maden direnişinde kadınlar, minicik bebekleriyle yağmur, çamur demeden her gün maden ocağının önündeydi

Paylaş

Elif Ekin SALTIK
Amasya

Amasya’nın Merzifon ilçesindeki Yeni Çeltek Maden Ocağı 1980 öncesi maden işçilerinin direnişi; 1990 yılında ise grizu patlamasında 68 maden işçisine mezar olmasıyla bilinen bir yer. Türkiye’deki kömür rezervleri açısından büyük öneme sahip. İşçilerse hâlâ milyon tonları bulunan kömürün yer altında olduğunu söylüyor. 

24 Mart’ta madenin kapatılmasına karşı direnişe geçen işçiler ilerleyen zamanda aldıkları kararla açlık grevine başladı. 10 gün süren açlık grevi sonrası kazanımla sonuçlanan direnişin yer üstündeki direnişçileri de kadınlar oldu. Eşlerini, evlatlarını bir an olsun yalnız bırakmayan kadınlar, minicik bebekleriyle yağmur, çamur demeden her gün maden ocağının önündeydi. Yer altında eşleri açlık grevindeyken, onlar yer üstünde evlerinde rahat bekleyemiyordu. Eşlerinin, evlatlarının, kardeşlerinin, ağabeylerinin sesi olmak için kadınlar da yer üstünde ses çıkarıyordu. Yolu iki kez trafiğe kapatmışlar, “Ölmek var, dönmek yok”, “Yeni Çeltek bizimdir, bizim kalacak” diye haykırmışlardı. 1990 yılındaki patlamada eşlerini yitiren ve cenazelerine yıllar sonra ulaşan kadınlar, bugün evlatları için endişeli bekleyişlerini sürdürdü. 

İki gün boyunca kadınlarla birlikte seslerine ses olmaya çalıştık. Bir kadın gözleri dolarak boğazında düğümlenen sözlerini “Biz kara yazıyı bekleyeceğiz. Yeni Çeltek bizimdir, başka bir şey de demiyoruz” diyerek dışa vurdu. Bu kadınlardan biri ikiz bebekleriyle her gün maden ocağına geliyordu. Hatta daha o gelmeden arkadaşları anlatmıştı onu. Eşi Soma’ya gitmeyi kabul etmediği için 2 aydır ücret alamıyor, bebeklerine mama almakta zorlanıyor; çocuklarına ilaç alırken eczaneye yazdırıyordu. Kendisiyle konuştuğumda “Eşim yer altında aç, biz de yer üzerinde açız” dedi. Sonra da devam etti: “Nasıl aç olduğumuzu soracak olursanız; hani rahat olursunuz da canınız her şeyi ister ya. Onlar orada olunca bizim canımız da bir şey istemiyor.” İkizleri dışında ortaokula ve liseye giden iki çocuğunun daha olduğunu anlattı. Çocuklarını okula göndermekte zorlandığını söyleyerek “Babalarının burada olması onları çok etkiliyor. Yazılıları var, onlara dahi zorla gönderiyoruz” oeoi. Sadece işlerini, aşlarını, ekmeklerini istediklerini belirterek, devam etti: “Eşlerimizin azıklarından çıkan ekmekleri, kırıntıları görse kimse yemez, simsiyah. Ama bizim o kömür karası ekmeğimize göz koyuyorlar. Bizim istediğimiz sadece ekmeğimiz.” İki aydır ücret alamadıkları halde evi nasıl döndürdüğünü, ocağını nasıl kaynattığını da sorduk. Şu yanıtı aldık: “Borç, hep borç. Markete bez; eczaneye mama, ilaç yazdır. Bu nereye kadar böyle sürecek? Eşlerimize yerin altından çıkın artık diyoruz; onlar da asla dönmeyeceklerini söylüyor.” Bir yandan da “Maden işçilerinin sesi ne zaman duyulacak? Madenciler sadece ölümle mi seslerini duyuracak?” diye sordu. 

‘YENİ 301’LER İSTEMİYORUZ’

İki gün boyunca daha bir çok kadının hikayesini dinledik. Kadınların da maden işçilerinin de en öncelikli talebi, madenin Soma Holding’den alınıp tekrar kamulaştırılmasıydı. Soma Holding, 301 madenciye mezar olan Soma Maden ocağının sahibi. Yeni Çeltek maden ocağını da, bu holdingin sahibi olduğu şirketlerden biri işletiyor. Ve kadınlar tepkilerini şöyle dile getiriyor: “Biz bu madenin kapatılıp, eşlerimizin Soma’ya gitmesini istemiyoruz. Ne yeni 301’ler istiyoruz ne de 302. kişinin Amasya’dan çıkmasını istiyoruz. Soma’ya gitmeyi isteyip istemediğimizi kimse sormuyor. Toprağımızı, evimizi, yaşlılarımızı, akrabalarımızı bırakıp hiçbir yere gidemeyiz.” 

Daha başka çok şey anlatmıştı kadınlar. Suluova ilçesindeki Et ve Balık Kurumu’nun kapatıldığını, Şeker fabrikasındaki çalışanların yüzde 50 oranında düşürüldüğünü, hayvancılığın artık kalmadığını… Elinden rahatsız olan kadınlardan biri rahatsızlığına rağmen, halı dokumaya gideceğini anlatıyordu. 1990 yılındaki grizu patlamasında eşlerini kaybeden kadınlar, şimdi ise evlatlarını kaybetmekten korkuyordu. Eşlerinin cenazeleri yıllar sonra çıkarılmıştı madenden. Evlatlarına ‘madende çalışmayın’ deseler de çocuklarının başka şansı yoktu. Evlerine ekmek getirmek için madene gitmek zorundaydılar. Anneler o yıllarda eşleri için yaşadıkları kaygıları şimdi çocukları için yaşıyorlardı.

ÖNCEKİ HABER

Yargıçlar da kopar

SONRAKİ HABER

Elazığ tuğla işçileri bu sezonu da dertle açtı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...