16 Nisan 2016 14:44

Konuşma sıra ‘Radyonun İçindekiler’inin

Şair, Cenk Gündoğdu’nun kaleme aldığı 'Radyonun İçindekiler' oyunu ilk gösterimi ile Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde izleyicisiyle buluştu

Paylaş

Eylem AYDOĞDU
İstanbul

Şair, Cenk Gündoğdu’nun kaleme aldığı “Radyonun İçindekiler” oyunu ilk gösterimi ile Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde  izleyicisiyle buluştu. Gelecek sezon Ekim ayında da galası gerçekleşecek olan Radyonun İçindekiler, bu sezonu 16 Nisan C.tesi 15.00 ve 20.30’da Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde bitiriyor. Sezonun sonbahar döneminde tekrar sahnelenmeye devam edecek.

İLK MÜLTECİ OYUNU 

İlk mülteci oyun olarak da adından sıkça söz ettireceğe benzeyen Radyonun İçindekiler oyunu,  Irak, İran, Filistin gibi ülkelerden savaş nedeniyle kopup,  bir yudum yaşam için, bilmedikleri coğrafyaya, bir geminin içinde her hangi bir maddeymişcesine değersizliğin fotoğrafını gözler önüne seriyor ve umuda yolculuk yapan insanların yaşadıklarını dile getiriyor. Şair Cenk Gündoğdu’nun yazımdaki şiirselliği dikkat çekiyor ve  bu sayede oyuna kattığı derinliği tiyatronun söz söyleme sanatı olduğuna iyi bir örnek oluyor. Sahneye konan çaresizlik insanların açlık ve susuzlukla mücadeleleri  insan olmanın zorluğu ve insanın insana olan katı acımasızlığa olan zaafını dile getirirken, bu tarife çok da uygun olan bir karakterle de oyun bir bütünlük kazanıyor. İnsan tacirliği yapan Cabir isimli karakter hem ticarethanesi olan “insana” karşı gösterdiği acımasızlıkla hem de zamanında kendine gösterilmiş olan acımasızlıkla öfkesini güçlendiriyor ve bu öfkeyi paraya dönüştürüyor. Oyun boyunca kazandıklarını ve kaybettiklerini, göremediği değeri sorgularken, oyun sonunda kendisine doğrultulan silaha karşı da yine tek çözüm olarak gördüğü “para” ile bu durumdan kurtulacağını düşünüyor. Sayısız Cabirlerin sebepleri olan “göç” ve “mülteci” kavramlarının insan hayatında ne kaybettirdikleri ve nelere sebep olduklarını dile getiren Radyonun İçindekiler, konusu ve  yaklaşımıyla  bir klasik olma yolunda…

HERŞEYE RAĞMEN KİRLENMEYEN RUHLAR 

Oyunda bir dikkat çeken diğer özellik ise kardeşlerini, annelerini, babalarını, eşlerini, evatlarını kaybetmiş insanların yaşadıkları duyguların derinliğiyle kendi ruhlarını kirletmemeleri olduğunu söylemek gerekir. Zarar ve kayıp gören birçok insanın öfkeye ve  kontrolsuz hırsa kurban olan yaşamları düşünüldüğünde mülteci rolündeki karakterlerin bir kabulleniş halleri başka bir duyguyu da uyandırmıyor değil! Özellikle de savaşın bir ticaret kurumu olduğunun altı çizildiğinde savaşın sebebi olan insanların,  ölüm gibi dönüşü olmayan bir kayıpla karşılaşmamalarına rağmen edindikleri hırs, öfke, acımasızlık gibi kavramların sahipleri neden onlar oluyor? Diye düşünmek gerektiği vurgulanıyor.

Birçok çatışmaya cevap olan Radyonun İçindekiler, bildiğimizi zannettiğimiz bir hayatla bizi tanıştırıyor. Ömrünün birçoğunu aynı evde geçiren herhangi birinin  “mülteci” kavramıyla  empati kurması güç olsa da; kaybetmenin sonuçlarının kendi yaşamlarında da gün gelip bu şekilde olabileceğini fark ettiriyor. Oyunun yönetmeni Ragıp Yauz’un da dediği gibi “bizim sustuğumuz radyonun içindekilerin konuştuğu bir oyun” olan, metnin ülkemizde birçok izleyicisi olacağa benziyor.

ÖNCEKİ HABER

Erdoğan ve Ruhani’den ortak açıklama

SONRAKİ HABER

Oğuz Tansel Şiir Ödülü Pınar Aka'nın

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa