11 Nisan 2016 01:30

Oliver WAINWRIGHT

Eğrilerin benzersiz kraliçesi, kıvrımların, dalgalı formların hokkabazı Mimar Zaha Hadid geçtiğimiz günlerde yaşamını yitirdi.

Irak doğumlu Londralı tasarımcı, 30 yıllık kariyeri boyunca Bakü’den Guanco’ya pek çok yeri kendine has tarzında yapıtlarla doldurdu.

Hadid’in başyapıtları, fizik yasalarını bir an için kenara koyuyor gibidir. Duvarlar zeminle kaynaşır, tavanlar dalgalanır, bina cepheleri delikli derilere, akan perdelere dönüşür. Binalar adeta yüce doğal güçlerce yontulmuş görkemli manzaralara benzer. Londra su sporları merkezinin balina benzeri çatısının altında yüzmek ya da Wolsburg’daki Phaeno bilim merkezinin muazzam çatısının altında yürümek sizi derinden etkileyecek muhteşem bir deneyim olabilir.

Ancak bazı durumlarda, Zaha’nın düş dünyasındaki ihtişamlı tasarımlarının dünyaya ayak basmakta zorlandığı da olmuştur. Örneğin kayda değer ilk eseri olan Vitra’daki itfaiye merkezi, ilginç içyapısı nedeniyle itfaiye çalışanlarının dikkatini dağıtıyor. 

Roma’daki Maxxi müzesinin de çalışanlarını pek rahat bıraktığı söylenemez. Oxford’daki St. Anthony kolejinin kaderi de farklı değil. Kısacası, şaheserleri kadar falsosu olduğunu söylemek yanlış olmaz. 

Hadid dünyada en çok rağbet gören mimarlardan biri, belki de yaşayanlar içinde en iyisiydi. Katar’daki dünya kupası stadyumundan Çin, Rusya, Meksika, Miami’deki pek çok kuleye, kültürel projeye kadar, pek çok devam eden mega-projeyle dolu bir portföyü vardı. Binaların ötesinde bir bütün “parametrik” evren yaratan Hadid, Fendi’ye el çantası, Lalique’e vazolar, Donna Karan’a da parfüm şişesi, lüks bir yat, hatta geniş bir yüzme giysisi serisi tasarlamıştı. 

Ama yıldız mimar statüsü kolay kazanılmamıştı. 

Önce Beyrut’ta matematik okuyup ardından Londra Mimarlar Birliği’nden 1977’de mezun olduktan sonra yıllarca “kağıt mimarı” olarak kaldı. Çeşitli karmaşık çizimler yapmasına rağmen doksanlara kadar çizimleri inşa edilmedi. 

1995’te, şansının yaver gittiği itfaiye merkezi projesinden bir yıl sonra, Cardiff Bay opera evi için birinci olan tasarımı, hem kadın hem de yabancı olduğu için geri çevrildi. Kusurları nedeniyle cam panelleri silikonla tutturuluyor olsa da ufuk açıcı olan bu projeyi ancak 15 yıl sonra Çin’in Guanco şehrinde hayata geçirebildi.

Her projede inşaat mühendisliğiyle malzeme biliminin (aynı zamanda da müşterilerinin cüzdanlarının) sınırlarını zorlamaya kararlı bir şekilde yaptığı işler hiçbir zaman tartışmadan uzak olmadı. Her uluslararası ödül beraberinde karşı çıkışları da getirdi. Azerbaycan’daki Haydar Aliyev merkezinin etrafındaki insan hakları şikayetleri, Londra olimpik havuzunun limitini aşan masrafları…

Karakteri gereği her zaman bu türden eleştirilere karşı duyarsızdı. Japon mimarların kendisini kıskandığını ileri sürerek, Katar’daki işçilerin durumu sorulduğunda kısaca “Bir mimar olarak beni ilgilendiren konular değil” diye cevap veriyordu. Olimpik havuzun üzerindeki çatıda kullanılan çeliğin, yapının kendisinde kullanılanın 10 katı olması sorulduğundaysa sadece gözlerini kaçırıyordu. Dehasına hayran kalmak için, cefasına katlanmanız gerekirdi. 

Maxxi ile Brixton’daki Evelyn Grace akademi okulu için iki kez kazandığı Stirling ödülünün ardından Hadid, geçen sene RIBA altın madalyasını kazandı. Eski danışmanı Peter Cook’un ödül aldığı zaman söylediği gibi; “Daha layık, tatminkar birine verebilirdik ödülü. Ama yapmadık, ödülü Zaha’ya verdik. Hayattan daha büyük, pirinç kadar kaba, kesinlikle işinin üzerinde.”

O olmasaydı, mimarlık dünyası çok zevksiz olurdu.

Guardian’dan çeviren: Olgun Dursun

Evrensel'i Takip Et