10 Nisan 2016 10:00

Bir yurt hikayesi

Paylaş

Adana Fevzi Çakmak Yurdu Öğrencileri
Çukurova Üniversitesi

 
Üniversite deyince aklımıza ne geliyor? Bilimsellikten uzak, ezbere dayalı bir eğitim, mantar gibi türeyen niteliksiz üniversiteler... Geleceksizlik, öğrenciden çok sivil polislerin gezdiği kampüsler... Bunların yanında evden uzakta eğitim görenler için kuşkusuz ki: YURT! Evimizden ayrılıp gittiğimiz yurtlar o şehirdeki evimiz oluyor. Peki huzurlu, temiz, güvenli diye bir fiil reklamı yapılan devlet yurtları ne kadar ev oluyor bize? Bir devlet yurduna gittiğinizde daha odayı, banyoyu görmeden karşılaşacağınız ilk şey yurtta kalma imkanını devletin size bahşettiğini, bunun bir lütuf olduğunu bas bas bağıranlar olacaktır. Yurtta yaşamaya başladıktan sonra yurdun bırakın bir yuva yerine geçmeyi sadece insani koşullara sahip olmasını ister hale geliyorsunuz. En basiti en az 6 kişilik odalarda oksijen avına çıkmanız gerekebiliyor. İnsani olabilmesinin ilk koşulu nefes alabilmek!
YAŞAMI BİR DOLABA SIĞDIRMAYA ÇALIŞMAK
Çabukça odanın tek penceresini açalım. Derin bir nefes alalım, tamam mıyız? Şimdi devam edebiliriz. Size verilen dolabın büyüklüğü odanın büyüklüğüyle doğru orantılı. Evinden iki büyük bavulla getirdiğin yaşamı bu küçük dolaba sığdır sığdırabilirsen! Üstelik kurallardan biri de dışarıya eşya bırakmamak... Dolaba sığmaya çalışırken, eşyalarla boğuşurken artık evde olmadığınız o demir dolabın kapağı gibi çarpıyor yüzünüze. Valizden terlikler çıktıysa hemen giyilir, çünkü artık yere basamazsınız. Merak etmeyin yerler her gün silinir. Ne kadar üstünkörü olsa da her gün tekrarlanır. Eğer şanslıysanız hastalanmadan o seneyi kapatabilirsiniz. Isınma turunu atlattıktan sonra sorunlar atağa geçmeye başlar. Yemek, çamaşır... Yemekler yenilecek gibi değildir. Tepki verireniz tartışma en son, şükredin bunu bulamayanlar var klişesine gelir. Eylem yaparsanız, yurttan atılırsınız. Hoş yurdun dışında başka eyleme katılsanız da yurttan atılırsınız o ayrı. Parmağınızın ucu kadar kutudaki reçelin çok yüksek bir fiyatta satıldığını söyleyince "Ben evime tereyağı alamıyorum, siz de reçel yemeyin" cevabını alabilirsiniz. 
YAŞIYORSAK ŞANSLI MIYIZ?
Çamaşır konusuna gelirsek, kirli çamaşırlarınızı da dolaba temizlerin yanına koymalısınız ve biriktirmelisiniz çünkü binlerce öğrencinin kaldığı yurtta toplasanız 20 makine yoktur. Sıra bekleme eziyetini çekmek istemiyorsanız bütün işinizi bir kere de halletmelisiniz. 
Henüz bu sorunları yaşamadıysanız, yurda giderken veya yurttan gelirken yolda size araba çarpmış da olabilir. Çünkü Çukurova Üniversitesi'nde okuyan ve Fevzi Çakmak Öğrenci Yurdu'nda kalan kadınlar için bunun olması yüksek bir ihtimal. Zira o yolda trafik ışıkları kafasına esince yayaya yeşil yanar ve karşıdan karşıya geçmek için bir üst geçit de yoktur. Üstüne üstlük sizin hastanelik olmanız yurt tarafından örtbas edilmeye çalışılır. Ha bir de; akşam vakitleri yurdun aşağısındaki yolun girişinde erkeklerin beklemesi ve kadınların sözlü, fiziki tacize maruz kalmasından bahsetmemek olmaz elbette.
Şansımız yaver gitmiş, hala yaşıyor ve bu sorunlarla boğuşuyorsak bunları değiştirmenin de bir yolu vardır. Biliyoruz ki; kaldığımız yurtları devlet bize bahşetmedi, zaten hakkımızdı. Ücretsiz yurtlar ve insanca yaşayabilecek konuma çekebilmek için ise biz genç kadınların daha çok bir araya gelmekten başka bir çaresi yoktur.

ÖNCEKİ HABER

Nietzsche'nin Pireleri

SONRAKİ HABER

Gençler ülkenin haline ne diyor?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...