10 Nisan 2016 09:28

Dikkat: Bu bir MYO yazısıdır

Paylaş

Gül DEMİRCİ
İstanbul

Meslek yüksekokulu denince ilgilisinin aklına ilk gelen şey 'lise 5 ve lise 6' esprileridir. Yersiz bir espri de sayılmaz doğrusu. Meslek yüksekokulları genelde meslek lisesinden mezun olan öğrencilerin sınavsız geçiş hakkını kullanarak, iyi bir gelecek ümidiyle kayıt yaptırdıkları yerlerdir. Gösterişli fakültelerin yanında minicik, bakımsız gibi görünen bir bina varsa bilin ki orası bir meslek yüksekokuludur.

İKİ YILLIK OKUYOM BEN YA!

Gel gelelim bu minicik, bakımsız, yıkık dökük görünen binaların içinde okuyan biz lise 5. sınıf öğrencilerine… Meslek liselerinin çeşitli bölümlerinden mezun olduk. Mevcut eğitim sistemi bizi vasıfsız elemanlar olarak piyasaya sürmeden önce 'hak' diye verilen geçişlerimizi kullanarak geldik buralara. Okuyup doktor olacağımız yok tabi ama umut fakirin ekmeği. Belki üniversite mezunuyuz diye daha iyi muamele ederler ilerde? Gerçi yaşlı teyzeler bile üniversite okuyorum dediğinde kaç yıllık diye soruyor ilk önce. İki yıllık dersen vay haline. Hemen o teyzenin suratına 'boş boş okuyor yavrucak' ifadesi düşüveriyor. Ama sen zamanla alışıyorsun iki yıllık okuyorum demeye. Teyzelerin hakkını yememek lazım; doğru söylüyorlar. Üniversite mezunu işsizlik oranını görünce ağızlar açık kalıyor nasıl olsa. Dile kolay %33. Biz zaten üniversite mezunu sayılmadığımız için bu oranın içinde bile değiliz. Buradan mezun olan ya topçu ya da popçu olmuyor. Büyük kısmı fabrikalara dikey geçiş yapıyor. Bir kısmı mağazalarda kasiyerlik gibi işlere başlıyor. Bir kısmı da gerçek bir üniversite hayaliyle dikey geçiş senin yatay geçiş benim sınavların arasına sıkışıp kalıyor. 

NİTELİKSİZ EĞİTİM DEYİNCE

Bazen okulda yürürken sağdan soldan şu lafları duyuyorum; "Liseden mezun olduğumda bu mesleğe dair daha çok şey biliyordum, bildiklerimi de unuttum burada." Eh gülümseyip geçiyorsun yanlarından. Herkes farkında çünkü lisede daha çok şey öğrendiğinin. Hocalar da buna dahil. Farkında olmasalar "Siz zaten bunları biliyorsunuz, bilmeyenler bilenlerden öğrensinler" gibi şeyler söylemezlerdi. Biz nitelikli eğitim istedikçe onlar niteliksizliğin dibine vurmakta kararlı gibiler. Dolayısıyla biz de devamsızlıktan dönem uzatmayalım da bir an önce kurtulalım diye boş gidip boş geliyoruz. Kime sorsam aynı şeyleri söylüyor. Üniversitenin liseden farkını sorun bakalım bir meslek yüksekokul öğrencisine. Aldığınız cevaplar sizi hem güldürecek hem de hayrete düşürecek. Tek fark olarak bahçede sigara içmenin serbest olduğunu söyleyenimiz bile var.

NASIL BİR ÜNİVERSİTE İSTERDİK?

Üniversitenin filmlerdeki gibi olmadığını gördüğümüzde her şey için çok geçti. Çünkü artık hapishane gibi bir yerin içine düşmüştük. Okula girerken bir suçlu gibi aranmak böyle hissettiriyor ister istemez. Derslerden sonra hunharca koşarak kampüsten uzaklaşan öğrenciler de bunun sinyalini veriyor. İnsan üniversitede niye vakit geçirmez yahu? Adı üstünde; üniversite! Ama sadece adı kulağa hoş geliyor. İçerisinde öğrenciye hoş gelen hiç bir şey yok ki! Yemekhanelerde müşteriyiz. Okul girişinde suçluyuz. Derslerde saksıyız (boş oturmak manasında). Ama hiç bir yerde öğrenci değiliz. Peki bunu kabul etmek zorunda mıyız? Elbette değiliz. Biz parasız, bilimsel, demokratik bir üniversite istemekten vazgeçmedik. Sosyal ve kültürel etkinliklerle dolu bir üniversiteden de vazgeçmedik. Vazgeçmedik ama nasıl mümkün olacak istediklerimiz? Gökten zembille inmeyeceğine göre istediğimiz gibi bir üniversite iş bize düşüyor. Eğitimin nitelikli, üniversitelerin demokratik, bir yaşam alanı olması bizim bir araya gelmemize, taleplerimiz etrafında bir mücadeleyi yürütmemize bağlı. 

ÖNCEKİ HABER

Katip Bartleby'ın Tercihleri

SONRAKİ HABER

Savaş bitene kadar, barış demeye devam

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...