10 Nisan 2016 00:59

10EkimDER Başkanı Mehtap Sakinci Coşgun: Umuda tutunmak zorundayız

10 Ekim Ankara Katliamı'nın üzerinden 6 ay geçti. Katliama ilişkin yeni tutuklamalar başlasa da, iddianame henüz savcılık tarafından hazırlanmadı. Katliam mağdurlarının kurduğu 10EkimDER’in Başkanı Mehtap Sakinci Coşgun, metropollerde yaşanmış en büyük katliam davasının çok kapsamlı ele alınması gerektiğine dikkat çekti. Coşgun, 'Ağlayarak kendi acımızı tüketmek yerine IŞİD'in katliamlarına sessiz kalmamanın ve birlikte ses çıkarmanın çabası içerisindeyiz' dedi.

Paylaş

Elif Ekin SALTIK
Ankara

AKP Hükümetinin içeride ve dışarıda sürdürdüğü savaş politikalarına karşı sendika ve meslek örgütlerinin 10 Ekim 2015 tarihinde düzenlediği barış mitinginin kana bulanmasının üzerinden 6 ay geçti. Katliam mağdurları da 1 ay önce bir araya gelerek 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneğini (10 Ekim-DER) kurdu. Katliamda eşi avukat Uygar Coşgun’u kaybeden Dernek Başkanı Avukat Mehtap Sakinci Coşgun geçen altı aylık süreyi ve derneğin amaçladıklarını gazetemize anlattı. Savcılığın çok kapsamlı bir araştırma yapıldığını belirterek Nisan ayında iddianameyi hazırlama sözü verdiğini hatırlatan Coşgun, gizlilik kararının avukatların dosya hakkında bilgi edinmesini engellediğine dikkat çekti. Coşgun, dernekle ilgili de “Biz çok büyük bir aile olacağız. Bu beni çok umutlandırıyor. Biz yaşadık bitti değil, başkası da yaşamasın düşüncesindeyiz biz. O gün barış isteğiyle oraya giden yakınlarımızın aramızda olmasalar da o isteklerini yerine getirmek biraz da amacımız. Biz umuda tutunmak zorundayız” dedi.

Katliamın üzerinden 6 ay geçti, katliamda eşiniz Uygar Coşgun'u kaybettiniz. Bu süreç sizler için nasıl geçti?
Öncelikle çok net ifade edeyim; bize zaman işlemedi. Ben 6 ayın nasıl geçtiğine dair fikir sahibi değilim. Biz 10 Ekim'de güzel, parlak bir günde kaybettik yakınlarımızı. Yaz geliyor, havalar ısınıyor, ancak bizim için bir şey ifade etmiyor. Kötü bir kış geçirdik. Kış hiç geçmeyecek gibiydi. Umudunuz da törpülendiği için bir yandan zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyorsunuz. Biz her anmada da bunu ifade ediyoruz. Bu olaydan sonra en yüksek duygu olarak ne hissetiniz derseniz, 'öfke'. Öfke duydum ben. 13 Mart patlamasında yaşamını yitiren Destina Peri Parlak'ın annesi bir mektup paylaşmıştı. Aynen benim hissettiğim duygulardı, öfkeydi. 11 Ekim'de ben de aynı şeylere hissediyordum. Tabii bu bizim barış istemenin uzağında olduğumuz demek de değil.  Maruz bırakıldığımız katliamlar, bedel ödemeye zorlandığımız süreçler bizim insanlığımızı ya da dayanışmamızı engellemiş değil.

Çocuklar da anne, babalarını yitirdiler, sizin de iki buçuk yaşında bir oğlunuz var. O nasıl atlatıyor bu süreci?
Çocuğum için uzman bir destek alıyoruz ve o bize şunu söylüyor; "O acıyı aşama aşama şırınga edeceksiniz ve babasının geleceğine dair ona bir umut aşılamayacaksınız. Bu durum öfkeli bir gence dönüşmesini sağlayabilir ya da ileride verecek kararlarını etkileyecek bir virüse dönüşebilir. O yüzden babasının bir kaza sonucu hayatını kaybettiğini aşama aşama anlatmamızı istiyor. O soracağı zaman biz cevaplar vereceğiz tabii.  2 Nisan'da Uygar'ın doğum günüydü. Onu Uygar'ın mezarına götürdük ve bize bazı sorular sordu. Oyun parkında babası ile bir çocuğu gördüğünde etkileniyor. Onu görerek yaşayacak ve siz de bunu görecek, hissedeceksiniz. İleriki yaşlarda olan çocuklar için yaşadıkları daha ciddi bir problem. Çünkü anne ya da babası o çocuğun hayatını daha fazla doldurmuş durumda. Çocuklar açısından da zor, sancılı bir süreç.

‘SAVCI İDDİANAMEYİ NİSAN AYINDA VERECEKTİ’

Savcılık nisan ayında iddianamenin hazır olacağını ve dava açılacağını söylemişti, henüz bir gelişme yok sanırım?
Bir hukukçu olarak şunun altını çizmek istiyorum. Çok büyük, kapsamlı bir olay. Acil eylem planının ne kadar önemli olduğunu hissettirdi. O gün Ankara'da acil eylem planını devreye giremediği için ölüm sayısının çok fazla olmasından kaynaklı bir kaos yaşandı. Kurbanların üzerindeki eşyaların incelenmesi, dijital verilerin incelenmesi, diğer delillerin dosyaya kazandırılması... Katliamı gerçekleştiren IŞİD olarak ifade edilmesine rağmen faillerin çok boyutlu, çok yönlü araştırılması da bir süreçtir. O yüzden soruşturmanın bu kadar uzun sürüyor olması önemli bir detaydır. Her ne kadar gündemde kalamasa da, dosya üzerindeki gizlilik kararı kaldırılmasa da önemli. Bu kadar büyük bir katliam olması nedeniyle metropollerde yaşanan katliamlar açısından da bir ilk. Ben gördüğüm manzara karşısında 'Bu bir felaketin başlangıcıdır' demiştim. 91. günde soruşturma ile ilgili başsavcılıkla görüştüğümüzde bize verilen söz şuydu; 'Biz nisan ortasına kadar iddianameyi yetiştireceğiz". Bu veriyi neye dayanarak söylüyorsunuz? diye sorduğumuzda 'Biz çok büyük bir çalışma yürütüyoruz, öyle ki Ankara'da üç beş saldırı daha yapılacaktı, biz Ankara özelinde bunların önüne geçtik. IŞİD eliyle yapılacak saldırılardan bahsediliyordu. 'Antep'e kadar uzanan bir operasyon yaptık. İçiniz rahat olsun' cevabını verdiler. Biz kıyafetler üzerinde yapılan kriminal inceleme, dijital verilerdeki incelemeler de bitince dosyada çok da bir eksik kalmayacak düşüncesindeydiler. Üç aya kadar tamamlayacaklardı ve üç ay geçti. Ancak dosya üzerindeki gizlilik karar nedeniyle dosyadaki diğer detaylara hakim olamadığımız içim üç ay sonra bitecek düşüncesine tahmin üzerinden ulaşıyoruz biraz da.

'BÜYÜK BİR AİLE OLACAĞIZ'

Bir ay önce 10 Ekim-DER'i kurdunuz. Kuruluş aşamasından bahseder misiniz?
101 tane hayatını yitirmiş kurbanımız var ve biz onları “Ölümsüzleşenler” diye ifade etmek istiyoruz. Bunlardan 100 kişi katliam sonrası hayatını kaybedenler. 101'inci kişi ise olaydan sonra hayatını kalp krizi sonrası kaybeden bir sendikacı. Üzüntüden kalp krizi geçirip hayata döndürülen örnekler var, doğrudan tanıdığımız dostlarımız var. Üzerinden 6 ay geçmiş büyük bir katliam. Yüzyılın davası olacak bir dava. Şunun ses getirmesini istiyoruz. Dernek kurulalı bir ay oldu. Geriye dönük 2-2.5 aylık bir çalışmamız var. Yani katliam olduktan sonra 3. aydan itibaren dernek için bir araya geldik. Dernek çok güzel ve kapsamlı ve çok büyük bir dernek. Türkiye'deki 40 ili içine alan, kitle örgütlerinin destek verdiği bir dernek. Derneğin en büyük çalışmalarından biri hem yitirdiklerimizin hikayelerinin ortaya koyulmasını hem insanların sahipsiz bırakılmamasını sağlayacak bir çatı. Biz çok büyük bir aile olacağız. Bu beni çok umutlandırıyor. Biz yaşadık bitti değil, başkası da yaşamasın düşüncesindeyiz biz. O gün barış isteğiyle oraya giden yakınlarımızın aramızda olmasalar da o isteklerini yerine getirmek biraz da amacımız. Biz umuda tutunmak zorundayız.

'KATLİAMDAN 20 GÜN SONRA OY KULLANMAK ZORUNDA BIRAKILDIK'

Dernek neyi amaçlıyor?
Yerde bırakılan hak ve barış talebinin aileler üzerinden de devam ettirilmesini amaçlanırken; mutlu oluyor, onur duyuyoruz ve bu sebepten sahipsiz değil güçlüyüz. Bu davalar mücadelemizin bir parçası. Ulusal basın şahsi davaları gündem ederken dernekle ilgili çalışmalarımızı geride bırakıyor. Mehtap Sakinci Coşkun olarak benim değil yaşadığım olayın haber olması lazım. Bireysel hikayelerin bir anlamı yok su süreçte. Bu acılar benim, senin, onun değil hepimizin ortak sorunu bu yüzden yana yana geldik. Ağlayarak kendi acımızı tüketmek yerine IŞİD'in katliamlarına sessiz kalmamanın ve birlikte ses çıkarmanın çabası içerisindeyiz. İnsanların bu süreci anlamaları bile bizim için olumlu bir gelişme olacaktır. Duyarsızlığın yok olması için var gücümüzle çaba göstereceğiz. Biz gerçek anlamda bir hukuk mücadelesi veriyoruz. İnsanların kanlarının bulandığı yerde trafiğin hızlıca akıtılması içimizi acıtıyor. Yas tutulmasına bile izin vermediler. 20 gün sonrasında oy kullanmak zorunda kaldık ve  Başbakan Davutoğlu seçim sonrası Konya'da yaptığı konuşmada şunları söyledi; ''Biz bu ülkeye barış tohumları ekeceğiz''. Barışı isteyen insanları öldürüp onları tohum niyetine gömmekten mi bahsediyordu acaba? İnsanları korku içinde bırakarak istikrar bahanesiyle oy kullanmaya götürdüler. Bundan sonraki süreçte bizi ayakta tutacak en önemli şey bu davadır ve elde edeceğimiz adalet arayışıdır. Bunun için ne gerekirse yapacağız.

'PARTİ FANATİZMİ BARIŞ TALEBİNİN ÖNÜNE GEÇİYOR'

“Ankara Katliamı'ndan sonra dünya çapında en büyük saldırı Paris saldırısıydı. Paris saldırısı ve eş zamanlı pek çok saldırı gerçekten gülen, eğlenen, hayattan zevk alan insanların hedef alındığı bir saldırıydı. Şimdi bir saldırıda kurban profili seçerken saldırıyı yapanlar belli kriterlere de bakıyorlar. Barış mitingi çok özeldi. Barış isteyen insanların katledilmesi Türkiye'nin ayıbıdır. Barış çağrısı altında insanların bir araya gelmelerinin önüne geçmiştir. Kimsenin barış için bir araya gelemeyeceği düşüncesini oluşturmaya çalıştılar. Bu düşünceye kendilerince set koydular. Ama bizlerin ölümden ya da öldürülmekten korkumuz kalmadı. Şunu da görüyoruz aslında. Bir siyasi parti fanatizmi çocuklar ölmesin, barış olsun, insanca yaşam talebinin önüne geçmiş durumda.”

'TERÖR MAĞDURLARI YASASI KATLİAMI HAFİFE ALMAK'

Katliamı için 5233 Sayılı Terör mağdurları yasası işletildi. Bu yasayı kabul ediyor musunuz?
5233 Sayılı Yasa 2012'den beri uygulamaya konulmuş. Bir avukat olarak konuşmak gerekirse önümüze bir iş geldiğinde oturup boyutlandırabileceğimiz bir yasa ve bu zamana kadar katliamlarda uygulanabilirliği açısından tartışmamıştık. Ama uygulanmadığı noktada tecrübelerimizi söyleyecek olursak kesinlikle çok hafife alınmış ve yaşanılan acıyı hukuken tazmin etmeyecek, maddi, manevi olarak da  iyi hissettirmeyecek bir yasa.  Yasanın yürürlüğe girmesi için davanın 60 günde talep edilmesi gerekiyor deniliyor ancak biz 59. günde oturup da davayı tartışacak zihinde değildik. Bir diğer sorun ise müsaade etsinler de eşini kaybetmiş biri olarak ben bu yasayı eleştireyim.
Devlet bu yasayla birlikte birtakım sorumluluklarını yerine getirdiğini kanıtlamak istiyor,  bir kere kendi vatandaşının güvenliğini sağlayamıyorken yasayı kabul etmemizi beklemeleri çok manidar. Bu yüzden yasanın kabulü mümkün değil. Diğer taraftan bir hukuk var ve iç hukukta tüketmemiz gereken bir prosedür var. Devlet, bu büyük sorumluluğu kapsamsız bir yasa ile bertaraf etme gayretiyle aklanamaz. Yasaların teminatını bana vermek zorunda. Bu sistemde yaşam hakkının kutsal bir hak olarak adledilmesini bekliyoruz. 6 aydır kimseye ne bir tazminat ne bir maaş ödendi. Biz rakamı tartışmıyoruz, ama 6 aydır bizim acımızı bize bırakan bir devlet söz konusu. Katledilen insanların hepsi emekçi insanlar. Yaralılar için süreç daha kötü işliyor. Ankara katliamlarının muhatabı Valilik Ankara Zarar Tespit Komisyonu. İçişleri Bakanlığı sorumluluğu Valiliğe atıyor.

ÖNCEKİ HABER

Yoldaşlara ‘Ağıt’

SONRAKİ HABER

Dostcam işçilerinden 1 Mayıs öncesi örgütlenme çağrısı: Kölece çalışmak kaderimiz değil

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...