10 Nisan 2016 00:56

CGT Bölge Sekreteri Guidou: İşçi haklarının yok edilmesinde sosyal demokrasinin suçu var

Paylaş

Deniz UZTOPAL
Paris

Fransa’da bir asırlık kazanılmış işçi haklarını yok eden; esnek çalışma, işten atmaların kolaylaştırılması gibi maddeler içeren iş yasa tasarısı işçileri ve gençleri sokağa dökmeye devam ediyor. Tasarıya karşı kararlı bir mücadele veren CGT Sendikası 93. Bölge Sekreteri Jean Albert Guidou sorularımızı yanıtladı.

İş yasası tasarısı hükümet tarafından gündeme getirildi ve mücadeleye ilk andan itibaren çağrı yapan sendikalardan birisi de CGT Sendikasıydı. Bu yasaya neden karşısınız?
En büyük sebeplerden birisi normlar hiyerarşisi; yani iş yasası, toplu iş sözleşmesi kanunlarından ve şirket uzlaşmalarının üzerinde bir yasa olacak olması.
Şimdiye kadar sendikalar olarak hepimizin ulusal çaptaki ortak anlaşması tüm işçileri korumak. El Khomri yasası tamamen iş verenin, daha çok da büyük patronların, Fransa’da MEDEF olarak adlandırdığımız büyük sermaye örgütünün beklentilerini karşılıyor. Tasarı, şirketten şirkete iş sözleşmelerinin değişebileceğini öngörüyor. Bu nedenle işçilerin tüm hakları; maaşlar, çalışma saatleri, izin ve iş yerindeki sağlık sorunları vs. ve şüphesiz iş güvencesi gibi konular tehlike altında.

Sermaye örgütü MEDEF bu tür bir yasayı uzun süredir dönemdir istiyordu ama bir önceki dönemde iktidarda bulunan Nicolas Sarkozy Hükümeti bu yasayı gündeme getirmedi. Sarkozy’ye tepkiler üzerinden iktidara gelen ve kendisine “solcu” diyen bir hükümet gündeme getirdi. Bunu nasıl açıklayabiliriz?
Bu, benim için bir sürpriz değil. Sürpriz olan aslında bu hükümet tarafından işçilere yönelik  saldırının seviyesi. Bir çok yoldaşımız zaten François Hollande’ın hükümete gelmesiyle beraber ne sosyal alanda ne de diğer konularda büyük bir değişim beklemiyordu. Fakat birçok insan için bu yasa tasarısı ciddi bir sürpriz ve bugün bu hareket büyük bir ses getirip büyümeye başladı. İlk defa işçilere karşı tasarlanmış bir yasayla karşı karşıya değiliz. Bu dördüncü ya da beşinci yasa, fakat mevcut tasarı radikal seviyesi ve işverenlerin taleplerini bu kadar ciddiye almasından dolayı Fransız halkının çok büyük bir kesimini bir araya getirmeyi başardı. Yapılan anketlere göre her 10 Fransız’dan 7’si bu yasa tasarısına karşı ve geçen perşembe (31 Mart) gördüğümüz gibi 1 milyondan fazla işçi ve genç sokaklara döküldü.

Bir sene sonra cumhurbaşkanlığı seçimleri gündeme gelecek, Hollande’ın cumhurbaşkanlığına tekrar aday olacağını da biliyoruz. Halk içerisinde ise büyük bir tepki var. Seçimlere bu kadar kısa bir süre kalmışken sizce hükümet bu yasayı neden gündeme getirdi?
Bir çok insan için kafalarında soru işareti olarak duran bu soruya cevap vermeden önce bir tespit yapalım. Avrupa Birliği’ne bağlı bir çok ülkede sosyal demokrasi bu tarz politikalar uyguluyor. Örneğin; Yunanistan, İspanya, İtalya ve Schröder hükümeti zamanında Almanya’daki “Hartz” yasası... Bu listeye İngiltere ve diğerleri olarak da devam edebiliriz. Avrupa genelinde, sosyal demokrat politikalar tamamen işçilerin haklarının göz ardı edilmesine sebep oldu. Avrupa’da 1945’de faşizme karşı verilen özgürlük mücadelesinin sonucunda  ya da güney ülkeleri için diktatörlüklerin düşüşünden sonra çıkış bulan sosyal demokrasi, bugün, oligarşinin, yerel burjuvazinin ve özellikle büyük şirketlerin tercihlerini uyguluyor. Bütün olarak bakıldığında aslında sürpriz yok ama şimdi Fransa’nın seçimlerden bir sene önceki durumuna bakacak olursak, bu hükümet politik tercihler yaptı. Birincisi, aşırı sağın partisi olan Ulusal Cephe’yi yükseltti ve bir çok konuda tutum değiştirdi. Örneğin sosyal alandaki tutumu ve güvenlik meselesi. Kasım ayında Paris’teki saldırıların ardından CGT, alınan güvenlik önlemleri ve olağanüstü hal ile (çifte vatandaşların) vatandaşlıktan çıkarılması çalışmasını teşhir etmişti. Hükümet gittikçe sağa doğru kayıyor, hatta vatandaşlıktan çıkarma konusunda aşırı sağa kadar gitti. Bunların hepsi hükümetin ve iktidar ekibinin politik tercihleridir ve bu tercihler içerisinde sağa kaymak ve tutum değiştirmek de var. En alt tabakadan halkın artık Hollande için oy kullanmadığını göz ardı edemeyiz. Hükümet bugün küçük burjuvaziyi de kaybetmekte ve en önemlisi eylemler sırasında kendi çocuklarını dövmekte.

CGT ilk günden beri bu yasa tasarısına karşı eylem çağrısı yaptı. 31 Mart’ta 1 milyondan fazla işçi, genç ve kadının katıldığı çok büyük bir eylem gerçekleştirildi. Ama bu tasarıyı desteklediklerini açıklayan sendikalar da var. Sendika cephesindeki bu bölünme neden?
Bu yasayla iş yerlerinde referandum yapma olanağı sağlanacak. Patronlar, işyerlerinde işçilerin yarısından fazlasını temsil eden sendikaların karşı çıkmasına rağmen, azınlıktaki sendikalar aracılığıyla çalışma saatini uzatma veya maaşı düşürme gibi projelerini referanduma götürebilecekler.  
Gerçekten bu sendikaların  Fransa’da neredeyse bir asırdan fazladır var olan iş hukukunu yıkıp bu projeye destek sunmaları aşırı derecede şaşırtıcı. Şimdi dünya genelinde şöyle bir sorunla karşı karşıyayız; sendikalar ve sendikal hareketin nerdeyse her yere yerleşmiş bu liberal düzenin içindeki rolü nedir? Ya sendikalar bu gerici tavırlara karşı mücadele edecektir ya da onlara destek olacaktır. Bir çok sendikanın, sendika yönetiminin onlara eşlik edip destek olmayı seçtiğini gördük. Diğer yandan 31 Mart’taki eylemde de gördük ki, bu sendikaların militanları sendikalarının bayraklarıyla yürüyüşe katıldı.

Ama bunlar yine sadece militanlar. Yönetimler bu yasaya desteğini sunuyor...
Hepimizi bir araya getiren temel öge, iş yasası tasarısının tamamıyla geri çekilmesidir. Bu en önemli unsurdur. Bu, şu anki mücadelenin; gençlik örgütleri olsun işçi sendikaları olsun çimentosudur. Bu harekette ilginç olan, mevcut beraberliğin sendika ve örgütlerin merkezleri haricinde aynı zamanda bölgelerde ve şehirlerde de olması. Çok farklı örgütlerin militanları bir araya gelip kolektifler kurup birlikte çalışıyor. Devlet bugün de gördüğümüz gibi gençlik örgütlerinin sorumlularını görüşmeye çağırıp sendika cephesinde çatlaklar oluşturmaya çalışıyor. Şu an elimde detaylı bilgiler yok fakat bu sendika ve örgütler hükümetin küçük değişiklik ve manevralarını kabul etmedi çünkü yasanın temelinde hiç bir değişiklik yok. Genç de olsa işçi veya yaşlı da olsa, ileride hangi çalışma koşulları altında çalışacağız? Şimdilik sendika cephesi hâlâ burada duruyor ve dayanıyor.

‘BU 1 MAYIS ÇOK ÖNEMLİ’

1 Mayıs; işçi sınıfının Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü de yaklaşıyor. Türkiye’de mücadelenizi yakından izleyen işçi emekçilere de 1 Mayıs vesilesiyle bir mesajınız var mı?
Bu seneki 1 Mayıs, işçilerin uluslararası dayanışması anlamında normalden çok daha önemli; Avrupa çapında hepimiz aynı saldırılara maruz kalıyoruz. Nerede olursa olsun bu tür gerici tasarı ve yasalardaki her hangi bir geri çekilme diğer ülkelerdeki işçiler için de umut verici. Bizler de Avrupa’daki, Akdeniz bölgesindeki tüm işçi mücadelelerini yakından takip ettik.
Hepimizin kendi bulunduğumuz ülkelerde işçi haklarını ve demokratik haklarımızı güçlendirmemiz lazım. Ortadoğu ve Afrika’daki mevcut durum da bizim ülkemizde rol oynadı örneğin. Suriye’deki gibi savaş durumunda mücadeleye devam edip dayanışmamızı işçilerin haklarını güçlendirmek adına sıkı tutmalıyız. Uluslararası dayanışma, kardeşlik ve mücadele bizi ancak ileriye götürür ve büyük bir sosyal hareketlenmeye sebep olup bir çok şeyi değiştirebilir.

ÖNCEKİ HABER

Şairin diline barış mı yakışır? Kılıç, kalkan, tüfek mi?

SONRAKİ HABER

Çilem Doğan: Kadınların ‘Çilem’e beraat’ sesi gücüm oldu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...